Güzel, sevimli kız kartını uzatıyor. Üzerinde fotoğrafı da var. Şarap üzerine gevezelik etmişiz. O denli meraklı bir şarap öğrencisi ki! Neredeyse sıra olmuş sair meraklıların beheri için aynı mesaiyi vermedeyiz. Madem sabretmiş beklemişler, mukabele şart olmuş. 2 saat sonra önümde bir kart yığını var. Ve derdim büyük; hatırlamakta beceriksizim! Hepsi çekik gözlü, hepsinin ismi birbirini andırıyor.




Nerede miyim? Hong Kong Şarap Fuarı, Wines of Turkey yani Türkiye Şarapları Pavyonu’nda. “Milli meselemizdir” diye üstüme vazife olmayan işlere sıvanmış, propogandadayım. Masamdaki, İhracatçılar Birliği’nden Latif Ünal ve WOT Başkanı Ali Başman, bordroda olmayanları bile çalıştırırız havasında... Uzakdoğu pazarı için sabırlı olmak gerektiğine değinen Ünal, bölgenin ölçeğine dikkat çekiyor. Hong Kong’un 2 milyar dolarlık şarap pazarına işaret eden Ünal, “Çin’in bir bölgesine ihracata başladık mı 400 milyonluk bir nüfus var, yani Avrupa kadar. Firmalarımız yurtdışında birlikte hareket etmeli, Türkiye’yi anlatmalı, tanıtmalılar” diye hedef koyuyor...




Şarapçılarımız 2012 yılında 7.5 milyon dolarlık ihracata imza atarken, daha yüksek rakamlara ulaşılması gerektiğine inanıyorlar. Şarap Üreticileri Derneği Başkanı Ali Başman, Uzakdoğu’nun olağanüstü bir pazar olduğuna işaret ediyor: “Her Çinliye yılda bir gram Türk şarabı içirebilsek bize yeter.” Şöhretli şarap uzmanı Debra Meiburg ise şaraplarımız için, “Evet ilgi büyük, Türk üzümlerini ön plana çıkarmalısınız” diye Hong Kong için strateji veriyor.




UYUMAK YOK, KOŞ

Hong Kong söz konusu olunca bitaraf olamıyorum. Uyumadan yaşayan, 24 saat koşan şehir. Bu sıfatı gerçekten hak eden belki de tek şehir Hong Kong... Peki, Hong Kong’u benzersiz kılan ne? Önce mutfağı? Aynen öyle. Bir mutfak ki, önü açık deniz, arkası Çin. Malzemenin en âlâsı Hong Kong’da. Önce bu şehri, mutfağı da dahil olmak üzere tarif eden baştan çıkarıcı terkibi söylemeliyiz. Batı’nın nizam ve intizamı, Doğu’nun his dolu zarafeti, rengârenk kargaşası. Hepsi birarada. Sokaklarda dolaşan inanılmaz hacimdeki uluslararası sermaye de bu koşuşturmanın cilası. İnsanı alışverişe bu denli kışkırtan bir şehir daha var mı? Benim gibi bütün paranızı hattat fırçalarına da yatırabilirsiniz, 13. yüzyıl bleu blanc çaydanlıklarına da. Her niyet ve bütçeye, baştan çıkarıcı sayısız adres var. Şehrin merkezi, küresel lüks mallar sektörünün gözbebeği. Dünyanın dört bir köşesinde kriz mi var? Biliniz kiHong Kong muaf... Uzakdoğu otelciliğin tarif olunduğu coğrafya. Hong Kong, otelci ve aşçıların iddialı bir kariyer için çalışmak istedikleri şehir. Uzakdoğu’nun en şık otelleri burada. Peninsula, Mandarin Oriental, Regent, Ritz Carlton, Shangri La... Her birinde çok iddialı lokantalar var. Oteller bu fine dining room’larda nelere kadir olduklarını sergiliyor.




TEVAZU VE LÜKS AYNI SOKAKTA

Örneğin Kowloon’un “Grand Lady’si” Peninsula: Gaddi’s bir Fransız lokantası. Dünyanın en şöhretli aşçısı Paul Bocuse’ün bana dünyadaki en iyi 10 Fransız lokantasından biri olarak önerdiği mutfak. Otelin içinde, adeta amiral gemisi. Ayrı bir girişi, ayrı asansörü var. 7-8 metre yüksekliğinde bir mekân. Peninsula’nın çatısına çıkınca, dünyanın en “in” adreslerinden, sansasyonel Felix’in içine düşüyorsunuz. Burası başka bir dünya, P. Starck yapmış, hoppa zıppa... Manzarası nefes kesici: Hong Kong, “ada” elinizin altında. İçkinizi yudumlarken 21. yüzyılın tekrar şehir devletlerinin zamanı mı olacağını da düşünebilirsiniz! Şehre sadece bu prestijli adres lüksünün hükmettiğini sanmak çok yanıltıcı olur. Çünkü esas lezzet ve renk yelpazesi sokak, hatta kaldırımlarda... Hong Kong adasındaki Yung Kee, 1942’den beri şöhretli bir esnaf lokantası. Bana Üsküdar Kanaat’ı hatırlatıyor. Her gelir seviyesinden Canton mutfağı meraklılarının “kâbesi” gibi. “Çinli komşularınızın” yediklerini görüp anlayarak sipariş vermelisiniz. Şehrin en iyi Pekin ördeği burada. Aynı tarzın mütevazı adresi Andys Kitchen, tencere yemeği sunuyor. Bir one man show.... Wanchai’de Victoria Seefood buharda yengeç ve “Dim sum” denen mantı benzeri tadımlıklarla şöhretli. Bir de Fook Lam Moon var. Canton mutfağının doruk noktası. Hong Kong’lu “tycoonlar” buraya geliyor.




HER KÖŞESİ YEMEK KOKAN ŞEHİR

Hong Kong her köşesi yemek kokan bir şehir. Akşamları kurulan semt pazarlarındaki lokantalara girmelisiniz. Şaşmaz kriter şudur: Mekânın orta gelirli Çinlilerle dolu olması... Mümkünse, açık mutfağa hâkim bir yere oturun. Ve seyredin. Unutmayın, bu “orta dünya” bir semboller âlemi... Her şeyin kendisi kadar, nasıl yapıldığı da önemli. Konfüçyüs’ün tavsiyesine uyun: “İcap ettiği gibi kesilmeyen şeyi yemeyin”. İddianız, “Ben her şeyi yerim” noktasında değilse, ne sipariş ettiğinizi de anlamaya çalışın. Çünkü Hong Kong’da her şey, ama her şey yeniyor. Sırf bunun için bile oraya gitmeye değer...



Ali Esad Göksel

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.