Yazar Seda Diker "Bir kadının rahim gücü, dişilik gücü çok büyüktür. Sadece anne olmak, doğurganlıkla kısıtlanamaz. İsterse menopozu geciktirebilir, daha genç ve dinamik kalabilir, bir mıknatıs gibi hayatına istediği partnerleri, olayları kolayca çekebilir, İlahi korumayı ve İlahi gücü keşfedebilir, korunabilir, hayatının hakimiyetini keşfedebilir, güzelleşebilir, parlayabilir, ve tüm bunları yumuşacık, sıcacık, sevgi dolu bir halde yapabilir" diyor.
Sizce günümüzdeki kadın erkek ilişkilerindeki eksiklik nedir?
Sosyal medya, internet iletişimi, ilişkilere çok fazla hasar veriyor. Neredeyse 30.000 kişi ile koçluk bazında konuştum. Gözlemime göre, ilişkilerde artık duygusal bağ kuramıyoruz. Sürekli telefonlarla hızlı bir başlangıç yapıyor, ancak aynı hızda tüketiyoruz. Çünkü bir ilişkide sevgi, şefkat, güven gibi duyguların oluşması için uzun bir zamana ihtiyaç var. Ancak biz o zamanı birbirimize vermiyoruz. Arkadan iş çevirme, yalan, kendini olduğundan farklı göstermek gibi pek çok hileye başvuruyoruz. Bir kesim, cinselliği oldukça hızlı yaşayarak, duygusal bağ kurmadan tüketebiliyor. Diğer bir kesim, hiç bir şekilde cinselliğe el sürmeyerek bu bağı kurmaya çabalıyor. Ama aslında gerçek sebep cinselliğin ne zaman yaşandığı değil. Daha önemlisi, güçlü ve sağlam bir bağın nasıl kurulması gerektiğini unuttuk.
Bu konuda nelerin keşfedilmesi gerekiyor? Birçok kitabınızda da bahsi geçen duygu temizliği ve duygu oluşturma sanatı nedir, bunları nasıl tanımlarsınız?
Hayatımızın her alanında, duygularımızın önemli bir rolü var. Ancak okullarda hiçbirimize, onları tanımayı, acılarla başa çıkmayı ya da sevgiye, dönüştürmeyi öğretmiyorlar. İki tip duygu vardır ve her bir duygunun alt yazısı olan yargı ve inançlarımız vardır. Bu düşünce ve duyguların ölçülebilen frekansı vardır. Hatta bu frekans etrafa yayın yapar. Ilişkileri hiçbir konuşma ya da iletişim olmaksızın bile bozabilir. İki tip duygu vardır. Acı veren duygular ve haz veren duygular. Bizim işimiz, her acı veren duyguyu, doğal ve organik bir yöntemle, haz veren bir duyguya kalıcı olarak dönüştürmek olmalıdır. Ayrıca duygularımız, çekim yasası oluşturarak, hayatımıza olaylar çekmemize sebep olur. Bu yüzden, bu yöntemi uygulamayı öğrenmek, belki de sadece kendimizi değil, gelecek nesilleri, evlatlarımızı ve ülkemizin geleceğini de pozitif yönde etkileyecektir.
Bilinçaltı konusuyla bağdaştırarak, kadınların dişiliğini ortaya çıkarması için ne önerirsiniz?
Her kadın, dişi doğar. Ancak korkular, kadınlık, cinsellik, haz almak, beğenilmek ve beden yapısı konusunda çeşitli baskılar görür. Bu yüzden bebeklikten yetişkinliğe ilerlerken bir yerlerde, dişilik özelliklerini bastırıp yok etmeye başlar.
Onu yeniden ortaya çıkartabilmek için:
- Bedeniyle barışmalı, her zerresini doğal olarak sevmelidir,
- Cinsellik ve kadınlık üzerine edindiği tüm suçluluk, utanç ve korkuları özgüvene, sevgiye, güvene ve coşkuya kalıcı olarak dönüştürmelidir.
Kitaplarınızda kadın erkek ilişkilerinden tutun da kadınların cinsellikteki hazzına ve anne olma isteği yolculuğuna kadar birçok konuya değiniyorsunuz. Bu konularda farklı ritüel öğretileri de sunuyorsunuz. Nedir bu ritüeller, ne işe yararlar?
Ritüel, bünyenin tanımadığı bir pozitif duyguyu, kendimize öğretip içselleştirene kadar, onu tekrar etmektir. Bu ritüeller, kimi zaman meditasyon, kimi zaman dua ve niyet, kimi zaman da hayal kurarak yapılır.
Duyguları yok saymaktansa güzel duygular oluşturmak üzerine yoğunlaşıyorsunuz. Bunun nasıl bir geri dönüşü var?
Duyguları yok saymak, bizi onlardan özgürleştirmiyor. Tam tersine, halının altına süpürüyoruz. Ancak halı her havalandığında, yeniden onu yaşamaya başlıyoruz. Örneğin, bir ayrılık acısı, bastırılamaz. Yok edilemez. Sadece onu hissetmeyecek hale geliriz. Bu da hem çok uzun zaman alır, hem de kalbimizin ve diğer güzel duygularımızın da donmasına sebep olur. Yeniden aşık olma yeteceğini, kaybederiz. Hayattan zevk almamız kısıtlanır. Hatta bereketimiz bile olumsuz yönde etkilenir. Çünkü gerçekliğimizi tamamen duygular belirliyor. Donmuş kişiler, dikkat ederlerse, hayatlarında fazla hareket olmadığını görürler. Oysa, bir duyguyu kalıcı olarak değiştirip yeniden mutlu olabiliriz. Hem de çok uzun zaman harcamadan… Bu hayat çok kıymetli. Neden zaman kaybedelim? Bunu yaptığımızda, geçmişte yaşamayı ve gelecek için endişelenmeyi bırakıyoruz. Stres azalıyor. Güven ve huzuru yakalıyoruz. Yeniden aşık olabiliyoruz ve artık işler kötü giderse, hiçbir zaman eskisi kadar üzülmüyoruz. Kısacası, acıya, kötü ilişkilere bağımlılığımız bitiyor.
Yönlendirmeli meditasyon ve hipnozla ilgili çalışmalarınız var. Bu alanda neler yapıyorsunuz, nedir yönlendirmeli meditasyon? Bu yöntemlerle insanlara nasıl katkılar sağlıyorsunuz?
Öncelikle, hipnoz okumama rağmen, artık hipnoz yöntemini kullanmıyorum. Çünkü artık çok daha etkili yollar keşfedildi. Trans, bir kişinin gözlerini kapatarak duygularına odaklandığı bir durumdur. Ve tamamen aklı başındadır. Kontrolü elinde tutar. Ancak karmaşık duyguların dönüşebilmesi için özel bir teknikle sorular sorularak koçluk yapılır. Bu işlemden sonra, kişi farkındalığa kavuşur. Ancak neyin neden yaşandığını bilmek bizi kurtarmaz. Çünkü beyin o duygu ve düşünceyi çoktan otomatik pilota atmıştır. Bu otomatik pilotu kırmak için, duygu, düşünce ve davranış bazında 3 ayrı bağımlılığı doğal yollarla dönüştürebiliyoruz. Bunu yapmak son derece doğal ve bedenin kendi başarısı oluyor. Otomatik pilot bir kez kırıldığında, bedene bunu unutturarak, pozitif duyguya kendiliğinden dönüşmesini sağlıyoruz. Bu şekilde, dışardan müdahale olmaksızın, vücut kendi doğallığında kalıcı bir şekilde dönüşüm sağlıyor. Bu dönüşümün en kilit noktası, bazı tekniklerle acı verici duyguyu yakmak safhasıdır. Bu yanma, aslında timüs bezi ve vücudumuzun acı verici bir bağımlılıktan değil, haz veren bir durumdan özgürce ve kalıcı bir şekilde serotonin üretmesini sağlamaktır. Bu sufiler ve mevleviler tarafından da keşfedilmiş. Hz. Mevlana’dan da “Hamdım, piştim, yandım” cümlesini duymuşsunuzdur.
Bugüne kadar on kitabınız yayımlandı. On birinci ve son kitabınız “Tanrıça Kadınlar” raflarda yerini aldı. Ne anlatıyor “Tanrıça Kadınlar”?
Tanrıça kelimesini dikkat çekmesi için kullandım. Yoksa Allah yerine kullanılan mitolojik Tanrı/Tanrıça figürleri ile alakası yoktur. Bir kadının rahim gücü, dişilik gücü çok büyüktür. Sadece anne olmak, doğurganlıkla kısıtlanamaz. İsterse menopozu geciktirebilir, daha genç ve dinamik kalabilir, bir mıknatıs gibi hayatına istediği partnerleri, olayları kolayca çekebilir, İlahi korumayı ve İlahi gücü keşfedebilir, korunabilir, hayatının hakimiyetini keşfedebilir, güzelleşebilir, parlayabilir, ve tüm bunları yumuşacık, sıcacık, sevgi dolu bir halde yapabilir. Ancak bu hale gelebilmek için oldukça uzun ve karmaşık bir çalışmadan geçmek zorundadır. Her kadın bu potansiyelle doğar. Ancak uykuda kalır. Çünkü bastırılır. Manipüle edilir. Bu gücünün varlığının farkına bile varmaz.
İşte Tanrıça Kadınlar kitabımda, bu gücü kadınlara hatırlatmak ve öğretmek istedim. Kitabımda yöntemler verdim. Bilimsel dayanaklarını da yazdım. Hatta kendi sesimle kalplerini açacak, ilişkilerini değiştirip güzelleştirecek bir meditasyon okudum. Kitabımda yer alan karekodu okutarak bu meditasyona ulaşabilirler. Benim arzum, tüm kadınların gerçek gücünü, gerçek sevgiyi hatırlaması ve bunu yaşayabilmesidir. Eğer kadın gelişir ve özgürleşirse, erkeğin de evrilmesine sebep olacaktır. İşte benim hayalim kadınların elinden tutarak, kızkardeşlik zincirini ve gücünü başlatmaktır.
Seda Diker kimdir, neler yapar?
Seda Diker, 1967 yılında İstanbul’da doğdu. Robert College ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü okudu. New York’ta Klinik Hipnoterapi eğitimi aldı. Hastanelerde yabancı hastalar servisinde kanserli hastalarla çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra ise Dünya Regresyon Enstitüsü’nden regresyon eğitimi aldı. Dünyaca ünlü Dr. Joe Dispenza’nın eğitimlerine katıldı. Türkiye’ye dönüşünden sonraki süreci kendi kelimeleri ile anlatan Diker şu ifadeleri kullandı: "Türkiye'ye döndükten sonra daha farklı bir alana kaydım çünkü asıl başarılı olduğum yer, derin duygusal bellekte kayıtlı ve artık nörolojik bir ağ oluşturmuş inanç ve duyguları, dönüştürerek kısır döngüden özgürleştirebiliyordum. Türkiye’de ise ayrılık acısını çok hızlı geçirmekle adımı duyurdum. Tam 15 yıldır, pek çok ilişki acısını iyileştirdim, tekrar eden kısır döngüleri kırdım, duyguları dönüştürdüm. İlişkilerde iletişimin sadece konuşarak değil, duygu ve yargılarımızla da etkilendiğini fark ederek, bu alanda yöntemler geliştirdim. Böylece, ilişkilerde hata yapsak bile, duygu ve yargı dünyasından müdahale ederek, ilişkiye verdiğimiz hasarı geri alabildiğimizi öğrettim. Ancak tek alanım ilişkiler değil. Ruhsal ve içsel yolculuğunu yapanlar için kendi yolculuğumu paylaşarak yaşam koçluğu, ayrıca iletişim mentorluğu yapıyorum".
YORUMLAR