Günlük rutinlerimi, eylemlilik hallerimi düşünüyorum. Neyi, neden yapıyorum, davranışımın ardındaki ihtiyacım ne?


“Gereklilik kipinde yaşıyorum” derdim eskiden, çünkü yapılacaklar listem hep çok kalabalıktı ve o listenin kalabalıklığı sayesinde canlı ve aktif kaldığımı sanıyordum.


“Nasılsın?” sorusunun yanıtı “Yoğunum” oluyordu. Ve zaten karşımdaki de beklediği yanıtı almış, ezberden sürdürüyordu sohbeti. Oysa durup kendimle bağlantı kurabilmiş olsaydım, “Bezginim, yorgunum” ve belki de “İçim sıkılıyor” diyecektim. Duygularımın rehberliğinde sahici bir yanıt verebilecektim belki “Nasılım?” sorusuna.


Sonra, zamanın birinde şiddetsiz iletişim sayesinde kendime sordum o soruyu. "Nasılsın?"


Ve peşi sıra gelen yanıtı dinledim merakla. Eğer çoktandır böyle hissediyorsam ve yapmam gerekenlerin yüküyle ezilmişsem sahiden, gereklilik sandıklarıma bir daha bakmaya davet ettim kendimi.


Bir okul dönemi boyunca oğlumdaki gıda intolerası şüphesiyle okuldan yemek almadık. Evde organik ürünlerle pişmiş, tahıllardan, şekerden ve karbonhidrattan azade bir yemek menüsü oluşturdum. Her gün okul yemek saatinde arabayla okula sıcak yemek taşıdım. Okulun menüsüne uygun yemekler yapmak, oğlumu ve diğer çocukları gözetmeye çalışmak, günün planını yemek saatine göre yapmak ve daha bir sürü detay nedeniyle kendimi yorgun, bitkin, bıkkın ve çaresiz hissediyordum.


Oysa bunun üzerine daha çok düşündüğümde organik ürünlerle pişirilmiş yemekler yemesini seçen bendim. Gıda intolerası testini yaptıran, sonucuna uygun bir beslenme düzenine geçme cesareti gösteren de bendim. Bunu bana kimse dayatmamıştı. Oğlumun sağlığını gözetme ihtiyacım öncelikliydi ve bunu seçiyordum. Sonraki süreci, yaşamımda beni yoran bu rutinin bir zorunluluk değil de bir seçim olduğunu hatırlayarak sürdürdüm. Geri kalan zamanda her şey çok daha kolay geldi. Çünkü tabloda çaresiz, yorgun ve didinen bir anne değil, ihtiyaçlarının farkında, oğlunun sağlığını gözeten ve önceliklerine göre seçimini yapmış bir anne görüyordum. Kendimle iç barışımı tekrar sağlamıştım.


Marshall Rosenberg’den öğrendiğim bir yöntemi sizinle de paylaşmak istiyorum: Yapılacaklar listenizi gözden geçirin. “Mecburum” dediğiniz her şeyin üstüne tekrar düşünün; bunu hangi ihtiyacınızı karşılamak için yapıyorsunuz? Her gün yaşam enerjinizi alan, canlılığınızı söndüren o şeyi yapma nedeniniz ne? Ve şimdi kabul edin, “mecburum” dediğiniz her şeyi aslında bir ihtiyacınızı karşılamak için siz seçiyorsunuz. Ve sonra da “Ben ... yapmayı seçiyorum çünkü ... istiyorum” cümlesini kurun. Size bu seçimi yaptıran şeyin ardındaki ihtiyacınızı başka bir yolla karşılamanız mümkünse, belki bu maddeyi artık listenizden sileceksiniz. Değilse, seçiminiz ile barışıp özgürleşeceksiniz…


Zorunluluklardan seçimlere doğru farkındalığımızın artması dileğiyle…


Ezgi Köktürk

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Çok güzel, farkıdalık oluşturdu, teşekkürler ????
    CEVAPLA
  • Misafir İleri yaş da zorunluluklardan uzaklaşmak zor da olsa, benim seçimim yaklaşımını deneyeceğim...Teşekkürler:)
    CEVAPLA
  • Misafir Bu yazı ilham oldu, gözden geçirdim tüm seçimlerimi. Kimiyle biraz daha barıştım şimdi, kimiyle vedalaşmaya niyet ettim. Teşekkürler, yeni yazıları merakla bekliyorum
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.