Birçoğumuzun hayatı kaygı, endişe ve korkular üzerine kuruludur ya da zaman zaman bu tür dönemler yaşarız. Bizi rahatlatacak bir yol ararız. Fiziksel aktivitelerin mental sağlığa iyi gelmesinin pek çok sebebi vardır. Moralinizi yüksek tutar, stresi azaltır ve uykularınızı düzene sokar. Ayrıca kardiyo egzersizleri de endişe ve kaygılarımızdan ortaya çıkan adrenalini atmaya yardımcı olmaktadır. Böylece tüm negatif düşünceleri ve uyuşukluğu üzerinizden atabilirsiniz. Ancak tabii ki de ruhsal hastalıklar yıllar içerisinde kişide izler bırakabilir ve bu yardımcı öğeler yetersiz kalabilir. Egzersiz tek başına çözüm değildir. Bir psikiyatri dergisinde yapılan çalışmalarda fiziksel aktivitelerin depresyonu engellemek için çok etkili bir yöntem olduğu belirtiliyor. Ancak dergi şunu da ekliyor: “Fiziksel aktivite depresyona karşı koruyucuyken, depresyon da fiziksel aktivitelerin azalmasına sebep olabilir." Yani depresyon sizi yataktan çıkmamaya ikna etmeye çalışır ama çıkarsanız depresyonunuzun kontrolünü elinize almış olursunuz.


Bir teoriye göre egzersizin olumlu etkileri beynin hipokampus denilen bölgesinde görülmektedir. Ayrıca bu bölgedeki şiddetin azalmasının birçok zihinsel hastalığa da etki ettiği düşünülüyor. Sadece on dakikalık bir egzersiz hipokampus üzerinde kısa süreli bir etki yaratıyor. 12 haftalık düzenli bir egzersiz ise uzun süreli bir etki sağlıyor. Bu etkiler ise pek çok mental hastada görülen iltihap bölgelerinin azalmasına sebep oluyor. İnsanların dörtte birinin ruhsal hastalığa sahip olmasına ve fiziksel aktivitelerin faydalarını bilmemize rağmen çoğumuz oldukça hareketsiziz. 2018’de çıkarılan istatistiklere göre 19 yaş ve üstü kadınların %58’i, erkeklerin ise %66’sı önerilen haftalık iki buçuk saatlik hafif egzersiz düzenine uymamaktadır.


İnsanların sporu bir görev olarak görmesi bunun nedeni olabilir. Egzersiz yapma algımız çocukluktan oluşmaya başlar. Ancak 2017 istatistiklerine göre ilkokul yıllarındaki çocukların %17’si önerilen günlük egzersiz miktarını karşılamamaktadır. Yetişkinlerde ise çok küçük bir zaman ve para ile elde edilebilir. Ancak genelde cevap şu şekilde gelir: Egzersiz konusunda pek iyi değilim. İçinde bulunduğumuz modern dünyada ilgimizi çekmek için rekabet eden oldukça fazla faktör vardır. Bir psikiyatri uzmanının anlattığına göre genç hastaların neredeyse hepsinde hafif düzeyde depresyon ve anksiyete belirtileri bulunmakta. Bunu sorguladığında ise cevap çok bariz bir şekilde kendisini gösteriyor: Dışarıda geçirilmesi gereken tüm zaman, yerini bir ekranın önüne bırakıyor böylece gerçek zamanlı ilişkiler de yerini sanal iletişime bırakıyor.



Sanal dünyaya ayrılan bu büyük zaman dilimi kişilerin, beyni vücuttan bağımsız soyut bir kavram olarak algılamasına katkı sağlayabilir. Birçoğumuz beyni ve vücudu iki ayrı şey olarak görüyoruz. Ancak egzersiz yapmak vücudu ve beyni birlikte eğitebilmek için bir şanstır. Ancak uzman bir psikolog olan Kimberley Wilson ise bu şekilde düşünenlerin sadece normal insanlar olmadığını söylüyor. “Akıl sağlığıyla alakalı pek çok meslek sahibi önemli olan tek şeyin boyundan yukarısı olduğunu düşünmekte. Her nedense vücudu sadece beyni taşıyan bir taşıyıcı olarak görmekteyiz. Beynimizin ve vücudumuzun bütün bir organizma olmasının önemini düşünmemekteyiz. Gerçek hayattaysa biri sağlıklı olmadan diğeri sağlıklı olamaz.”


Her ne kadar vücut-beyin ilişkisinin giderek farkına varılsa da pek çok insan bu durumdan ne yazık ki habersiz. Öyleyse sıkıcı ve rahatsız edici olmadan insanları fiziksel aktivitelerin beyne yardımcı olabileceğine nasıl ikna edebiliriz? Bir çözüm yolu doktorların bu egzersizleri tavsiye etmesi ve terapi veya meditasyona teşvik olarak indirimli spor salonu üyeliği teklif etmeleri olabilir. Ruhsal hastalıklarda egzersizin önemli bir başlık haline gelmesi gerekmektedir. Kişinin diğer insanlarla iç içe, ağaç ve doğa manzaralı bir yürüyüşe çıkmasını sağlamak mükemmel bir adım olabilir. Bu insanlara biraz klasik gelebilir ancak tekrar ve tekrar üzerinde durmak oldukça önemli. İlk adım iyi hissetmektir. Ancak insanlar ruhen kötü durumdayken, onlara sadece hareket et diyerek tavsiye vermek işe yaramayabilir. İleri seviye akıl sağlığı alanında çalışan bir psikologun fazlasıyla acı çeken hastalara, egzersizin nasıl önerileceğiyle ilgili bazı tereddütleri vardı. “Eğer depresyon ya da kaygı bozukluğunun pençesindeki birilerini, onların hislerinin doğasını, olumsuz düşüncelerini ve kısılıp kaldıkları davranış döngülerini düşünecek olursak, spor salonuna yalnız başına gitmek ya da bir grup yabancıyla uğraşmak neredeyse imkânsızdır.”


Bunun yerine, “arkadaşlarıyla egzersiz yapmaya başlayan, birlikte koşuya çıkan ya da hafta sonları bisiklete binen bir grup insanda sonuçların çok daha iyi göründüğünü ve bunun doğal olarak daha fazla engelin üstesinden geldiğini düşünüyorum. Tercihen, daha sonraları tavsiye edilebilecek olan bu tür durumları düzenlerken ve finanse ederken benzerini yapmamız gerektiğini düşünüyorum.” Parkta koşmak cevabın bir parçası olabilir. 2018’de Glasgow Caledonian Üniversitesinin 8000’den fazla kişiyle yaptığı bir araştırma, katılımcıların %89’unun park koşularının, mutluluk ve akıl sağlıklarının üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu gösterdi.


Bir yandan iç sesinizin size fiziksel ve zihinsel olarak imkânsız olduğunu söylediği bir şeyi başardığınızda, bu olay sizi kendi algınıza meydan okuyama zorlar. Bağcıklarınızı bağlayıp tüm kaygılarınızı geride bırakmaya gayret edin. Koşmak size hayatınızı geri verebilir.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.