Nişan ve düğün izni, damatlık ve gelinlik maskesi, Covid-19’a bağlı düğün kuralları, özel düzenlemeler ve hatta Düğün Genelgesi… 2020 yılında evlenme hazırlıkları yapan çiftlerin heyecanına Koronavirüs gündemi gölge düşürdü. Üstelik tüm bunlar, 2021 yılı sezonunda da evlilik hazırlıklarına dahil olacak gibi görünüyor. Koronavirüs döneminde evlilik hazırlığı yapmak damat ve gelin adayları için nasıl geçiyor? Pandemi dönemindeki evlilikler çiftlerin psikolojisini nasıl etkiler? Evliliğin ilk zamanlarında yaşanan sorunlar nasıl çözülebilir? Uzman Psikolog, Çift ve Aile Terapisti Kıvılcım Yücelen’e danıştık.


Koronavirüs salgını devam ederken düğün yapmak hem çiftleri hem de damat ve gelin ailelerini zorladı. Nişanlanmak, ev kurmak, nikah ve düğün süreçlerini organize etmek zaten aşılması gereken etaplar olurken Corona önlemlerini alma mecburiyeti damat ve gelin adaylarında bir miktar hayal kırıklığı yaratmış olabilir mi?

Evlenecek olan çiftlerde oluşan duyguların hayal kırıklığı olduğu söylenebilir çünkü pandemi öncesinde her iki taraf da bu özel günü başka türlü hayal etmiş ya da planlamış olabilir. Artık ‘düğün’ veya ‘nikah töreni’ dendiği zaman hayallerin sınırları oldukça daraldı. Olanakları zaten kısıtlı olan çiftler için büyük farklılıklar olmadığını tahmin ediyorum ancak büyük çaplı organizasyon hayal eden ve bu yönde hazırlık yapanlar için hayal kırıklığı ortaya çıkmış olabilir. Diğer duygular ancak bu hayal kırıklığının yarattığı ikincil duygular olabilir ki, bunların başında öfke ve tatminsizlik gelebilir. Şu anda doğal afete benzer yaşam koşulları içindeyiz, suçlanacak kimse yok ve öfke duygusu en yakındakilere yönelebilir. Tatminsizlik duygusu da şartların görkemli bir düğüne olanak tanımaması ve bunun taraflar için neredeyse hayati bir önem taşımasından doğabilir. Sağlıklı bir evliliğin temeli ve sürdürülebilirliği için bu tür törenlerin “hayati önemi” ayrıca tartışılır…


Evlilik hazırlıkları, nişan-düğün töreni gibi büyük organizasyonlar esnasında aslında aileler ve evlenecek olan çiftler epey strese giriyor. Bunların detayları çiftleri en baştan yıpratıyor, ne dersiniz?

Evlilik hazırlıklarının da bu yüzyılda bir evrim geçirdiği kanısındayım. Daha önceki nesillerin evlilik öncesi süreçleri ile karşılaştırıldığında, bugünkü nikah/düğün törenlerinin büyük ölçüde sahne şovuna dönüştüğünü gözlemliyorum. Artık geleneksel ve anlamlı olan her şey, ihtişamlı ve büyük bütçeler gerektiren prodüksiyonlar olarak tanımlanabilecek nitelikte... Bu ihtişamın ve bunun için göze alınan maddi yükün, evlilik yolunun daha başında olan bir çifte herhangi bir faydası olacağını düşünmüyorum. Tam tersine, karşılanması güç olan maddi talepler psikolojik baskı yaratıyor ve buna bağlı olarak çiftler ve aileleri arasında potansiyel gerginlik kaynağı oluşturuyor. Yapılan büyük maddi yatırımlar, asıl dikkat edilmesi gereken konuları gölgede bırakıyor. Evlilik, her toplumda çeşitli süreçlerle/törenlerle yaşanan bir ortaklık... Ancak bu süreçlerde asıl önem verilmesi gereken konu, çiftlerin böyle bir ortaklığı uzun zaman sürdürebilecek kapasiteye ulaşıp ulaşmadıklarıdır.


Ertelenen düğünlerin, davetli sayısında kısıtlamaların aile içi sorunlara neden olduğu gözlemleniyor. Durumu kabullenmek herkes için zor görünüyor. Nişan, Nikah ve düğün hazırlığı yapan çiftler nasıl bir tutum izleyebilir?

Öncelikle evliliğin, bir törenin ayrıntılarından ziyade kapsamlı bir yaşam projesi ortaklığı olduğunu kavramak gerekiyor. Ne yazık ki bir “tüketim toplumu” çağında yaşıyoruz ve daha fazla tüketime yönelik her şey, daha küçük yaştan itibaren bir gereklilik olarak insanlara adeta enjekte ediliyor. Bu bilince ulaşmış bir çift için törenin büyüklüğü ve konseptine dair ayrıntılar büyük bir öneme sahip değildir. Ancak dürüst olmak gerekirse bu bilince ulaşmış çiftler artık yok denecek kadar azdır. Pandemi koşulları olsun olmasın tüm çiftlere önerebileceğim tek şey, evlilik kavramına odaklanmaları ve bu kurumdan beklentilerini önce dürüstçe kendi içlerinde sonra da müstakbel eşleriyle karşılıklı açıklığa kavuşturmalarıdır.





Yeni evliler için de ayrıca sormak gerek. Sokağa çıkma yasağının olduğu günler, yeni evli çiftleri beklenmedik bir durumun içine soktu. Tüm gün evin içinde olmayı, ekstra sorumlulukları, belki işsizliği, hastalık riskini veya hastalığı deneyimlediler. Bunlar ilişkiye zarar verir mi? Nasıl yorumlamak gerekir?


Tüm bu olaylar aslında hayatın bir parçası… Yaşam sadece iyilik ve mutluluk veren olaylardan oluşmaz. Hepimiz gün içinde bile ters giden bir şeyler yaşayabiliriz veya buna yakından şahit olabiliriz. Böyle durumlar karşısında evlenmeden önceki tutum neyse, daha sonra da aynı biçimde davranma eğilimindeyiz. Ancak eşimizin farklı baş etme yöntemleri olabilir. Asıl sorun, bu tür farklılıklar karşılıklı tolere edilemediğinde çıkar. İlişkiye zarar verenler hiçbir zaman başımıza gelenler değildir; bu olaylar karşısındaki tutumumuzdur. Eğer eşlerden birinin tutumu anlayıştan, saygıdan, şefkatten ve sakinlikten uzaksa o zaman ilişki zarar görmeye başlar.



Pandemi olsun-olmasın, evlilikte ilk aylar bir miktar sorunlu geçebiliyor. Evliliğin ilk aylarındaki kavgalar yeni evli çiftlerde endişe yaratıyor. “Evlenmekle hata mı ettim?” sorusu veya “Evlendikten sonra eşim çok değişti” cümlesi sık sık duyulabiliyor. Sevgili olmaktan evli olmaya geçiş neden bu kadar sancılı?

Daha önce de söylediğim gibi, evlilik öncesinde bu aşamaya geçiş karşılıklı olarak etraflıca konuşulmalı ve anlaşmaya varılmalı. Taraflar neden evlenmek istiyor? Evlilik onlar için ne ifade ediyor ve evli olarak nasıl bir yaşam düşünüyorlar? Asıl konuşulması ve kesinlikle uzlaşılması gerekenler bu tür ayrıntılardır. Herkesin kafasındaki “evlilik” tablosunun samimiyetle en küçük ayrıntısına kadar paylaşılması ve ancak bu ayrıntılarda uzlaşıldıktan sonra nikah veya düğünle ilgili ayrıntılara geçilmesi gerekir. Sevgili olmaktan evli olmaya geçişte sancılar hissediliyorsa, bahsettiğim süreç atlanmış veya üstünkörü birkaç sohbette geçiştirilmiş olabilir.



Evlilik insanı değiştirir mi? Ne kadar değiştirir? Değişen gerçekten de eşimiz midir?

Tabii ki değiştirir… Evlilik yaşamımızda açtığımız yeni bir sayfadır; bir partnerle başlattığımız yeni bir ortaklıktır, önemli bir yaşam deneyimidir. Sadece evlilik değil, diğer insanlarla yaşadığımız tüm derin ve yoğun etkileşimler bizde izler bırakır. Bu izlerin etkisiyle duygularımız, düşüncelerimiz davranışlarımız biçimlenir. İnsan bazı temel eğilimleri (özellikle genetik olanlar) haricinde büyük değişim ve gelişim potansiyeli olan bir varlıktır. Buradaki en belirleyici faktör, bizim bilinçli niyetimiz ve irademizdir. Değişirken ve gelişirken hangi yöne doğru gideceğimizi, niyetimizin bilinçli olarak farkında olmamız ve bu yöne doğru irademizi kullanma becerimiz belirler.


Eş seçimi ve evlenme kararında birçok etken rol oynuyor. Evlenme kararı vermeden önce en çok neye dikkat etmeli? En doğrusu nedir?

Bence uzun ömürlü, sağlıklı bir evlilikte üç temel alanda uyumun sağlanmış olması çok önemli: 1- Tensel/cinsel uyum, 2- Değerlerde ve yaşam tarzında uyum, 3- Gelecekle ilgili planlar/hedeflerde uyum. Cinsel alanda uyum birinci sırada geliyor çünkü romantik bir çifti iyi bir arkadaşlıktan ayıran tek alan burası... Evlilik kararını vermeden önce mutlaka bu uyumdan emin olmak gerekiyor. Cinsellik, yıllar sonra ilk zamanlarda hissedilen canlılığı mutlaka kaybediyor ancak çiftin sağlam bir temeli olabilmesi için en azından ilk yılların iki tarafı da tatmin eden biçimde yaşanması şart... İkinci sıradaki “değerler”, her insanın yaşamında en çok önem verdiği kavramları içeriyor. Değerlere örnek olarak aile, iş, ilgi alanları, sosyal çevre gibi kavramları ya da dürüstlük, sadakat, hoşgörü, nezaket gibi özellikleri sayabiliriz. Evlilik gibi bir ortaklıkta, ne kadar çok temel değerde uyumlu olunursa ilişkinin ömrü o kadar uzun olur. Bu noktada şunu da belirtmek gerekir: Bir insanın kendi temel değerlerinin bilincine varması ve bunlara sahip çıkacak seviyeye ulaşması için epey yaşamsal deneyime sahip olması gerekir. Bu da teorik olarak ancak 30-40 yaş aralığında elde edilir. Üçüncü sıradaki gelecek planları ve hedefleri alanında uyum ise adeta evliliğin kaderini belirler. Örneğin; çocuk konusunu açık bırakarak evlenmiş bir çift, eninde sonunda bu konuyla tekrar karşılaşacaktır ve burada aynı hedefe sahip olmayan çiftler büyük sıkıntı yaşamaya başlarlar.



Yeni evlilere bakıldığında, kadının psikolojisi ile erkeğin psikolojisi sanki birbirinden ayrı seyrediyor. Evliliğin ilk günlerini ve ilk aylarını kadın ve erkek ne gibi farklılıklarla yaşıyor? Ortak nokta nasıl bulunur?

Ben çok farklı yaşadıklarını düşünmüyorum çünkü yaşananları özetleyecek olursanız rahatlıkla şunu söyleyebilirsiniz: Herkes kendi senaryosu sahnelensin istiyor... Bu “beklentilerinde ısrar etme” durumu, her iki tarafta da aynı seyri izliyor. Tabii bu ısrarın kaynağında evlilik öncesinde ihmal edilen uzlaşmalar var. Her iki taraf da evliliği gözünde nasıl canlandırdığını, beklentilerini ve sürdürülebilirlik için yapabileceği katkıları dürüstçe müstakbel eşine beyan etmediyse, sonradan karşılaşılan ve beklentiye uymayan her durum sıkıntı yaratır.


Karantina ve izolasyon sebebiyle birbiriyle daha fazla vakit geçirmeye mecbur kalan çiftlerin bazılarının birbirinden uzaklaştığını, bazılarının da yakınlaşmak için bir fırsat yakaladığını söylüyorsunuz. Korona günlerini ilişkiler ve evlilikler açısından nasıl fırsata dönüştürebiliriz?

Çaresizlik, yaratıcılığı harekete geçirir. Bu dönemde her zamanki bakış açısı ve davranışında ısrarcı olup uçurumun dibine inen de olmuştur, “Kaldık baş başa” anlayışıyla orta yolu bulmaya daha meyilli hale gelip ilişkisinde yepyeni bir dönem başlatan da... Bence bu dönemde ısrarcı olanlar değil yaratıcı olabilenler mutluluğa ve tatmine en çok yaklaşanlar olmuştur. Israrcı olmak, esnekliğe veya değişime direnmek uzun vadede partner değişse bile sorun yaratacak bir duruştur. Oysa bireysel sınırlarını koruyarak esnek olabilme, empati ve iyi niyet gibi yaklaşımlar evliliği taraflar için anlamlı kılar, ömrünü uzatır. Bütün günü evde geçirmek zorunda kalmak, eşlere muhteşem bir gözlem ve dinleme fırsatı verdi. Bu fırsat nasıl değerlendirilebilir? Başlangıç olarak hiç yorum yapmadan eşinizi dikkatle gözlemleyebilirsiniz, ona olduğu gibi olabilmesi için alan ve zaman tanıyabilirsiniz, sözlü ya da sözsüz eşinizin ifade ettiklerini dinlemeye/algılamaya çalışabilirsiniz. Bunları denemek bile size yepyeni bir pencere açacaktır.


Röportaj: Senem Tahmaz



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.