Dünyayı kasıp kavuran yüzyılın salgınına neden olan Corana Virüs‘e (Kovid-19) karşı aşılanma konusu, 1 Haziran’da 50 yaşındaki vatandaşları da kapsamaya başlaması nedeniyle benim de gündemime girdi.


Geçen cumartesi günü, 5 Haziran’da ilk doz aşımı oldum.


İnaktif olduğu için herkese Sinovac önerirken, ben bu kez; kronik rahatsızlığım olmadığı ve uzmanların belirttiğine göre koruyuculuğu Sinovac'a oranla daha yüksek olduğu gerekçesiyle, belki Avrupa’ya kısa bir tatil imkânı yaratabilir ve AB ülkelerinde Çin aşısının kabul edilmeme olasılığı olabilir düşüncesiyle, ayrıca çevremden duyduğuma göre Sinovac aşısı için sistemden randevu alınamadı için –randevu almayı denemedim, bu konuda onların yalancısıyım- ve daha fazla zaman kaybetmeden bir an önce aşılanmak için Biontech aşısı oldum. Ayrıca TV’de bir tıp doktorundan duyduğuma göre; aşılandıktan sonra eğer Corona olursam, çevreme ve birlikte yaşadığım 16 yaşından küçük iki çocuğuma hastalığı buluştaştırma riskimi düşürdüğü için Biontech aşısını tercih ettim. Öte yandan, Biontech aşısı vurulduktan sonraki geçen ilk haftada Sinovac aşısındaki göre daha fazla soğuk algınlığı etkilerinin yaşandığını biliyordum; Biontech aşısı olurken bunu da göze aldım.


İstanbul Kadıköy’deki Anadolu Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yani eski Haydarpaşa Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin(GATA) Acil’inin tam karşısındaki poliklinik, “Corona Aşısı” için ayrılmıştı. Geçen Cumartesi günkü randevum, bu hastanede ve saat 13.10'daydı. Aşı sıramın gelmesine neredeyse yarım saat vardı.



“Bu kâğıdı doldurmak gerek”

"Aşılama kliniğine girmeden önce, kapının dibinde bir masa, üzerinde; A4 kâğıtlara basılmış ve çoğaltılmış matbu evrak tomarı ve kalemler duruyordu. Evrakı alıp doldurmak için sıramı beklerken, yanımdaki iki adamın konuşmasına kulak misafiri oldum. Biri elindeki kalemle evrakta boş bırakılan yerleri dolduruyor, diğerine; bilgiç bir edayla "Evet bu kâğıdı doldurman gerek, zor değil hiç, işte kalem, rahatlıkla doldurabilirsin, merak etme zor değil" diyordu. Zor değil dediği şey, sayfanın üst kısmındaki Biontech aşısı hakkında bilgilendirme metninin altındaki kişinin kendi telefon numarası, isim, TC no, o günün tarihi ve imza kısmı idi. Sosyal mesafeye dikkat ederek masanın ucunda kendi evrakımı doldurdum, imzalayıp kalemi masaya bıraktığımda diğer adam hâlâ boşlukları doldurmaya çalışıyordu. Ben elimdeki evrakla birlikte içeriye yöneldim.




8’inci oda nerede?


Klinikte, uzun ve geniş koridor boyunca sıralanmış odalar önünde aşı sırası bekleyen kimse yoktu. Randevu alırken özellikle belirtildiği için bazı odalarda Sinovac aşısı yapıldığı zannıyla gözüm kapıların üzerinde “Biontech” yazısı aradı, “8’nci oda” diyordu randevu bilgilerimde… Göremeyince, klinik kapısının girişinde solda masası bulunan kadın güvenliğe sordum, “Biontech 8’inci Oda hangisi?” dedim.


Hemen soldaki ilk odayı işaret edip, “Burada aşınızı olabilirsiniz” dedi. “Henüz randevu saatim gelmedi” dedim, saat 12.45'ti. “Önemli değil, siz geçin” dedi. O arada da odadaki yaşlı çiftten kadının işi bitmiş, eşinin giyeceklerini kolunda tutan yaşlı adam, hemşirelere teşekkür edip iyi günler dilemişti bile... Sıra bendeydi...


Boş odaya adımımı attığımda elimdeki evrakı ayaktaki hemşire aldı; kapıdan girişteki masada oturan diğer hemşireye adımı, doğum yılı ve baba adımı söylediğini işittim. Doldurduğum o kâğıda baba adı yazmadığımı düşündüm bir an, emin olamadım...


Zaten deminkiler gibi çift de gelmemiştim. Bir kare fotoğrafım olsaydı, diye düşünürken, ağzımdan "Keşke bir kare fotoğraf çekenim olsaydı" lafları çıktı. Masada oturan hemşire, "Ben yardımcı olurum" dedi. Fotoğraf modunu açtım, cep telefonumu masasına bıraktım. Ayaktaki hemşire, "Sedyeye oturun, çantanızı kenara bırakabilirsiniz, ceketinizi çıkarın" dedi.


“Kolaylık olsun diye kolsuz giyindim” dedim, ceketi çıkarırken. Hemşireler bu konuda bir şey demedi, sadece elinde şırınga olan hemşire; “Aşıya hazır mısınız” diye sordu. “Evet” dedim. Fotoğraf çekecek masada oturan kayıtçı hemşire de “Fotoğrafa hazır mısınız” dedi. Bu arada ellerimi ne yapacağımı bilemeden; birleştirip bileklerimi yakalayarak kendimce güç aldım ve “Böyle iyi mi?” dedim. O arada şırıngalı hemşire, omuzdan değil oldukça aşağı bir noktadan iğneyi sapladı koluma. Zaten saplamasıyla çıkarması bir oldu. Bir parça pamuk vermesini bekledim, vermedi. “Ovalamayın. Bir şey yapmayın. Bir hafta- 10 gün soğuk algınlığı benzeri şikâyetleriniz olabilir, Parol içebilirsiniz. Şimdi, 15 dakika yakın bir yerde bekleyin. Kendinizi iyi hissettiğinizde evinize gidebilirsiniz. İkinci doz için de 19 Temmuz’dan sonrasına randevu alabilirsiniz” dedi.


Teşekkür edip, telefonumu alıp odadan çıktım. Aşı polikliniğinin önündeki oturma yerlerine yöneldim. Acil binasının gölgesinde kalan iki kişilik olan, ancak üzerine yapıştırılan yazılı uyarı çıktısı nedeniyle bir kişinin oturmasına izin verilen suni derili banka oturmak istedim. Silmeden oturulmaz, diye düşünüp bir müddet ayakta kaldım.


Derken, girişteki evrak masasının etrafı kalabalıklaştı. Kliniğin kapısında aşılamaya giriş sırası oluşmaya ve bu sıra uzamaya başladı.


Silmeye üşendim, silmeden banka ilişip, insanları izlemeye başladım. Saat 13.00'ı azıcık geçiyordu.


Demek ki öğle vakti olduğu için ben geldiğimde ortalık tenhaydı. İçeriden sol kolunu tutarak çıkan insanlara baktım biraz. İnsanlar kıyafetlerinin omzu sıyrık, eli aşı yapılan noktanın üzerinde, aşılanır aşılanmaz binanın kapısından bahçeye çıkıyordu. Bir adam tişörtünün geniş yakasından çıplak omzunu çıkarmış, bir kadın yukarıdan iki düğmesini açtığı gömleğinin yakasından çıkan sol çıplak omzunun dört –beş parmak aşağısındaki aşı noktasını tutuyordu eliyle... Onlara pamuk vermişler sanırım, oysa bana ovalama, bir şey yapma dediler, diye düşündüm.


Bu arada 15 dakika geçmişti. Kalkıp ceketini giymeden omzuma attım ve Acil binasının önünden gerisin geri hastanenin kapısına doğru ağaçlı yolda yürümeye başladım. Hastanenin kapısından caddeye çıktıktan sonra eve kadarki 1 kilometrelik yolu, yakıcı Haziran güneşinde yürüdüm, evdeki işlerime daldım.





Kendini hissettirmeye başladı

O gün; aşıyı vurulduğum Cumartesi gürü, saat 18.00 olduğunda, kolumu kaldırdığımda acıdığını hissettim. İlkokul günlerindeki aşılanmalar geldi aklıma... Demek ki, kendini hissettirecek yüzyılın aşısı, dedim.


Saatler ilerledikçe kolumu kaldırmak gerçekten canımı acıtmaya başladı. Çok değildi ama yine de kolumda bir ağırlık kendini hissettiriyordu. Bu arada boğazımda da bir gıcıklanma vardı, belli belirsiz. Bir ara sanırım tükürüğüm, soluk boruma kaçtı, arka arkaya öksürme gereği duydum ama içim falan acımadı, öylece öksürdüm, sonra geçti. Gece uyumak için yatağıma uzandığımda, sol tarafıma yatmamam gerektiğini anladım. Vücut ağırlığımı sol kolumun üzerine vermek canım istemiyordu, kolumda içten içe bir yanma ve hafif bir bezelenme vardı. Sağ yanıma dönüp, yattım. Yüzyılın virüsü Corana’ya karşı ilk aşımı olmak konusunda hiçbir şey düşünmeden uykuya daldım.


Ertesi gün gözümü açtığımda; aşılanan sol kolum, dün akşama göre daha iyiydi. Ama nefes alırken burnumun çok hafif tıkalı gibi olduğunu hissettim. Gece boyunca burnum hafifçe tıkanmıştı. Boğazımda bir şey var mı diye kontrol için yutkundum. Bademciklerimde değil ama boğazımın gerisinde hafif bir şey hissettim. Yutkundum, acımadı, zaman zaman geçen kıştan tanıdığım bir boğaz durumuydu bu. Demek ki ufak ufak Corona ile muhatap olmuşuz, diye düşündüm. O arada bileğimde, anlık bir ağrı hissettim. Hemen geçti. Sonra gün içinde kolumu yine kaldıramadım ve yutkununca boğazımın gerisinde bir dolgunluk hissi gün boyu sürdü. Hiç yatma gereği hissetmedim. Öğleden sonra ise midemin hemen yanı, neresi olduğunu tam anlayamadığım bir nokta sancıdı azıcık. Bir an, sadece. Ne oluyor, diye düşünmeye fırsat vermeden, hemen geçti


İkinci günün akşamı, ilk gün akşamına göre belli belirsiz geçti. Gece yatağıma yattığımda, sol tarafıma yatarsam bir şey olmayacağını düşündüm. Hatta bir ara kolumu kıvırıp, üzerine bile yattım, gece hiçbir şey hissetmeden iyi bir uyku çektim.


3’üncü gün sakin, sonrası boyun ağrısı

Sabah kalktığımda; yutkunduğumda boğazımın gerisindeki dolgunluk hissinin biraz daha bademciklerime doğru yukarı çıktığını hissettim. Ama yutkunurken herhangi bir sıkıntı hissetmiyordum. Gün ve gece öylece sakin geçti.


Bugün ise dördüncü günde, öğleye doğru boynumun sol tarafında aniden bir tutulma başladı. Kısa zamanda, başımı soluma çevirmekte zorlandığımı, istemsizce sol elimi boynuma getirip, tuttuğumu fark ettim. Bir iki saat süren bu, önceki günkülerine nazaran keskin boyun ağrısı, sanırım gün boyu devam edecek. Bu satırları yazdığım anlarda, boynumdaki ağrının öğleye göre daha da hafiflese de şu an başımı aşağıya indirmekte zorlanıyorum. Ayrıca boynumdaki bu keskin ağrı, sırtımın ortasına doğru kendini hissettiriyor.


Sonraki günler, önemli bir ağrı yaşamayacağımı düşünüyorum. Bu arada aşılandıktan sonraki dört günde; Parol içecek kadar kendimi hiç kötü hissetmedim ve ilaç almadım. Umarım, bundan sonra da gerek kalmayacak.


Aşılanmanın herkese şifa olması dileğiyle.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Merhaba, Gerçekten aynı şeyleri yaşamışız birebir çok güzel özetlemişsiniz tebrikler şifa olsun herkese şimdiden sevgiler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.