1- İçimizde açılan boşluklar

Eğer şanslıysak; hayatta birkaç kez bütün benliğimizi ona adayacak kadar doğru görünen bir fırsatla karşılaşırız. Geç saatlere kadar uyumamayı, sabah erkenden kalkmayı ve kapasitemizin yüzde 100’ünü kullanabilmek için çırpınıp durmayı sağlayan bu şeyler meyvesini vermediğinde örneğin üniversiteyi kazanamadığımızda, takıma giremediğimizde, bursu alamadığımızda ya da rolü kapamadığımızda içimizde koca bir boşluk ile kalıyoruz. Ama bu boşluk, zamanla kapanıyor üstelik hiç beklediğimiz yollarla... Zaman içinde o kadar çok şey öğreniyoruz ki sonsuza dek değişiyoruz. Sınırlarımızı, onları nasıl zorlayacağımızı öğreniyoruz ve sonraki hayallerimizde o yaşaya yardımcımız olarak kullanabiliyoruz.


2- Reddedilmenin yarası

Bir yetişkinin hayatının en zor kısımlarından biri reddedilmektir. Erken dönemlerde yaşanan reddedilmeler, egolarımıza ciddi derecede hasar vererek hayatımızın geri kalanı boyunca oyunu yaralı bir şekilde oynamamıza ya da yedek kulübesinde oturmamıza neden olabilir. Futbol takımında sonuncu olmak, işe reddedilmek ya da hayatının aşkı tarafından terk edilmek, farklı yollarla şekillenen yaralardır; ancak hepsi, aynı yeri acıtır. Ama ne olursa olsun, tüm bunları yaşamış olmak, yalnızca reddedilmeye katlanabilmeyi değil; aynı zamanda da kovulmuş, görmezden gelinmiş ya da başka formlarda reddedilmiş insanlara karşı empati kurabilmeyi öğrenmemizi sağlar.



3- Kendimizi bir türlü affedemememize sebep olan hatalar

Öncesinde bin kez doğrusunu yaptığımız bir şeyde minik bir yanlış yaptık ya da küçük bir yanlış hesap yüzünden büyük bir sorun yaşadık ve elimizdekini kaçırmamak adına ne yapabileceğimizi, ne yapmış olmak gerektiğini her düşündüğümüzde canımız yandı. Bu kayıplar, önümüzdeki yıllar açısından da risk teşkil eder. Çünkü görünen o ki elimizden kaçan mükemmel şeye yakın bir şeyler bulduğumuzda, elimizde olmadan onu da batırıyoruz. Aslında sahip olduğumuz gerçek ve harika şeyi, elimizden kaçırdığımız hayali mükemmel şeyle karşılaştırıyor ve kendimizi kötü hissediyoruz. Bu, yalnızca bizi incitmekle kalmıyor; aynı zamanda bize değer veren masum insanların canını yakıyor. Geride kalan kişi ile karşılaştırılmanın nasıl hissettirdiğini bir düşünün… Geçmiştekinin ne kadar iyi olduğunu duyduğunuzu düşünün. Bu, hayatımızdaki insanlara yedek kişiler olarak değil, adeta büyük bir ödül gibi davranılmasının gerektiğini anlamanızı sağlayacaktır.


4- Yara bandının ardındaki giz

Düşünün, bir arkadaşınız görünürde herhangi bir yarası olmamasına rağmen sürekli elinin üzerine bir yara bandı yapıştırıyor. Çünkü bu bant, ona yaralarını koruması gerektiğini hatırlatıyor. Gününü sebebi belirsiz bir acıyla, neden kırılgan ve hassas hissettiğini anlamadan güçlükle yaşamaktansa, yarasını işaretliyor ve kendine şefkatle yaklaşıyor... Birbirimizin yaralı noktalarını görebilsek, dünya ne kadar farklı olurdu? Yara bandı olmadan bile herkesin yaraları ile yürüdüğünü, gereken tek şeyin biraz dikkat, nezaket ve ilgi olduğunu hatırlayabilsek neler değişirdi?





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Ben ne yaparsam yapayım mutluluğumu sabitleyemiyorum ama bu yazdıklarınızı deneyeceğim
    CEVAPLA
  • Misafir Geçmiş olsun????
    CEVAPLA
  • Misafir Aynen
    CEVAPLA
  • Misafir mutluluk sabitlenmez ki , bunun için uğraşmak insanın ruhunda girdap oluşturur
    CEVAPLA
  • Misafir Tamam
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.