Zaman zaman çağın vebası olarak nitelendirilen pek çok insan davranışı duymuş ya da okumuşsunuzdur. Bu listeye bir ekleme de ben yapacağım izninizle. Adı aşırı korumacılık, ya da daha ileri gideyim, evhamcılık. Ama bu bahsedeceğim öyle saf korumacılık olarak değerlendiremeyeceğimiz, tüketim kültürüne bilinçsizce ve çılgınca katkıda bulunduğumuz bir davranış aynı zamanda.


Çocuğunun güvenliğini önemsemeyen var mı aranızda? Parmakları göremedim… Peki önemsediğinizi gösteren davranışlarınızı sıralayın desem? Liste kabarık… Bu liste daha çocuğunuz anne karnındayken oluşmaya başlıyor öyle değil mi? Ve listenin çoğu risklerle ilgili. Düşmesin diye, boğulmasın diye, boğazına kaçmasın diye, üşütmesin diye alışveriş listesine alınan şeyler akıllara ziyan. Bebek ana rahmine düştüğü andan itibaren olaylar zaten ”Anniş Endişeler Diyarında” vuku bulduğundan anne-babayı bu ürünleri almaya ikna etmek hiç de zor değil. Çocuğumuzun rahatı ve güvenliği söz konusu olduğunda en ince eleyip sık dokuyanımızın bile mantığına perde iniyor ne hikmetse!


“Para getirecek bir işe girmek istiyorsan çocukla ilgili olsun” derler ya hani; birileri bu düstura fazlaca kulak vermiş olmalı ki hemen hemen her gün başta ne işe yaradığına anlam bile veremediğimiz, sonra olmazsa olmazlarımızın arasına kattığımız ürünler piyasaya sürülmeye devam etmekte. Derdim bu ürünlerin pazarlanmasıyla değil (adına tüketim dünyası diyorlar). Derdim bu ürünlerin sorgusuz sualsiz satın alınmasıyla. Önünüze konan ürün sadece çocukların güvenliği için üretilmiş bile olsa sizin hayatınızı kolaylaştırmayacaksa ya da sizin çocuğunuz için gerekli değilse satın almak zorunda değilsiniz. Üstelik “çocuğumun güvenliği için her şeyi almalıyım” evhamının sizi süper ebeveyn gibi gösterdiğiyse sadece bir algı yanılsaması. Bu yanılsamayı mayalayan şey etrafınızdaki bu tip ebeveynlerin varlığından başkası da değil bana göre. Öyleyse döngüyü kırmak bizim elimizde. Ancak bu, sağlam bir iradeyi ve kendine güveni gerektiriyor. İradeli olmalısınız çünkü cicili bicili-rengarenk bu dünyanın büyüsüne kapılmamak çok çok zor. Kendine güveniniz iki açıdan kesinlikle olmalı; çünkü her sunulanı almanın iyi ebeveyn olmakla alakasının olmadığı gerçeğine önce kendinizi inandırmalısınız, yani anne babalığınıza güvenmelisiniz. Diğer yandan sizi kınayan dış güçlere karşı da kendinize olan güveninizi dik tutmalısınız.


İşin tüketim boyutunu bir yana koyarsak, çocukların güvenliği için aldığımız, almayı düşündüğümüz hatta asla almayı düşünmediğimiz çocuk ürünleri böylesi önlemlerle büyümemiş 90 öncesi doğumlular için başka bir sorunu daha doğuruyor: Değersizlik hissi… Sizin de aklınızdan geçmiyor mu “arkadaş biz de bisiklet sürdük de kafamıza hiç kask takılmadı, paten kayarken dizliklerimiz, okul çantamızdaki elişi dersi makasının kapağı olmadı hiç” diye. Biz mi kıymetli değildik ana-babamızın gözünde yoksa şimdi mi çok abartıyoruz? Bence bu, kuşak farkının en bomba soru ve sorunlarından. Cevabı mutlaka herkese göre farklıdır da iki ucu da hoş gelmiyor bana bu değneğin. Çünkü her olumsuz koşulda pamuklara sarılmayı hak ettiğini düşünen günümüz nesli için başka bir risk kapıda: Narsizm. Ancak başka bir yazıya konu olacak kadar uzun mevzu...


Hasılı uyanık olmakta fayda var canım anneler! Sonuçta hepimize verilmiş bir akıl var değil mi ama? “Beyin bedava, niye hamallık edeyim” demiş ünlü düşünür. Kendinizi ve çocuğunuzu iyi tanımakla başlayın işe. Komşu, akraba, arkadaş çocuklarının ihtiyacı sizinkiyle bir olmak zorunda değil. Yok illa ki yarışa girecekseniz kulvarınız başka olsun.



Handan Toprak



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.