Masallarda geçen “sihirli ayna” yıllardır sembolizm ile, iletişimde aynalamanın kıymetini mi anlatmaya çalışıyor acaba diye düşünmeye başladım bu sabah...


Çocuk büyütürken her yaş döneminin ayrı bir güzelliği ve bir yandan da zorluğu vardır ya, 2 yaş sendromu, 3 yaş tantrumu... Beni en zorlayan gelişim dönemi, iletişim yönlerinin ilerlemesiyle 4,5 + yaş oldu.


4,5-5'e doğru kızımda gözlemlediğim manipülasyon yeteneği, derinleşen hayalgücü ile bir bakmışım basit bir konudan çetrefilli bir çatışmaya, derin bir duygu yoğunluğundan günlük tartışmalara savrulabiliyoruz.


Okuduğum kaynaklar, gittiğim seminerler, danıştığım uzmanlardan bu çatışmaları azaltmaya yönelik öğrendiğim en temel öğreti; AYNALAMA. "Aynalama nedir, nasıl yapılmalı"yı sadece bir anne olarak anlatmam mümkün değil ama basitçe; çocuğumun o an hissettiğini anlamaya çalışıp o duyguyu sadece seslendirmek olarak tarif edebilirim. Söylemesi çok kolay, uygulaması insana saçma geldiği için zor olan bu metod “sihirli” derecesinde işe yarıyor bence. Baktığınızda robotik bir şekilde çocuğunuzun dediğini veya hissettiğini düşündüğünüz şeyi seslendiriyormuşsunuz ve hiç de yardımcı olmaz gibi duruyor. Galiba işin sırrı şu: Çocuklarımız da hepimiz gibi yalın bir şekilde anlaşılmak ve her duyguları ile kabul edilmek- tolere edilmek istiyorlar. “Duygunu gördüm, ikimiz arasında bu duygunun, halin kabülü var” hissi veriyor bana...


İşin zor kısmı, aynalamayı yaparken yorum yapmadan sadece yansıtabilmek. İnsanın kendisini olduğu gibi yansıtabilen bir aynaya bakabilme cesareti gösterdiğinde, manipüle edilmemesi çok önemli bir detay sanırım.


Teorik olarak bu kadar bahsettikten sonra bu sabahki maceramıza geçeyim. İlkokula 2 gün önce, Perşembe günü başlayan kızım, Pazartesi sendromuna merhaba diyerek güne “mide bulantısı ve hayali ateş” ile başladı. Ateşini ölçüp olmadığını gördükten sonra, tüm hazırlık aşamalarına ayak diredi. Üniforma giymeye, kahvaltı etmeye, tokasına kadar herşeye isyankar bir çocuk ile, çocuğunu servise bindirip işe yetişmesi gereken bir annenin çarpışmasının kaç kara delik gücünde olduğunu tahmin edersiniz.


Sofraya oturana kadar çeşitli günlük meselerde kaybolduktan ve sinirlerimiz tavan yaptıktan sonra o kutsal an, onun o tatlı suratında çok tanıdık mikro mimikleri yakalamaktan mıdır bilmem beni kavradı. 281'nci kere hadi dememi bekleyen kızıma “haftasonu tatilinden sonra ilk okul günü olduğu için tedirginsin...” dedim. Duygusunu gördüm, kurabildiğim en yalın cümle ile ona yansıttım ve sustum.


3-5 saniye durdu ve “... ama iki gün okul yapıyorlar, sonra tatil yapıyorlar, sonra okul yapıyorlar...” diye söylendi büyük bir rahatlama ile. Sonrasında tabii ki kendimi tutamayıp; “Biliyor musun ben de hep böyle hissederdim, ilk teneffüste koridorda koşturmaya başlayınca o içimdeki his azalırdı...” cümlemin sonuna doğru baktım ki o zaten çoktan tostuna başlamış, sanırım son dediklerimi hiç duymadan daha iç huzurlu bir şekilde gününe hazırdı.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.