Tüm hayatımız yaptığımız seçimler üzerine kurulu. Her gün ufak tefek bile olsa bir şeyleri seçip bir şeylerden vazgeçiyoruz. Seçimlerimizin sonuçları üzerine de bir hayat şekilleniyor. Bunun ne kadar fakındayız peki? Seçimlerimizin sorumluluğunu sadece mutlu olursak almaya eğilimliyiz. Mutsuz olduğumuz bir durumda da kader kurbanı psikolojisine bürünüyoruz. Aslında mutlu olmak ya da olmamak bile bir seçimdir düşündüğümüzde. Her yeni güne bu basit seçimle başlıyoruz; bugün mutlu olmak istiyor muyum istemiyor muyum?


Bu şekilde yazılı olarak her sabah önümüzde bulsak bu soruyu hep mutlu olmayı seçeriz doğal olarak. Özellikle mutsuz hissetmeyi kimse seçmez. Ancak çoğu güne bunun bir seçim olduğunu unutarak başlıyoruz. Mutlu olabilmek biraz emek istiyor çünkü. Şartlara bağlı kalmadan anın içinde sahip olduklarımızla huzur bulabilmek, geleceğin ya da geçmişin içinde kaybolmadan yaşamak zor olan yol. Ne zaman mutlu olsak hemen ardından başımıza kötü bir şey gelir mi acaba inancı bile mutluluğumuza gölge düşürmeye yetiyor. Kendimizi mutlu olmayı hak etmediğimize inandırmaya devam ettiğimiz sürece bu girdabın içinden çıkmak da o kadar zorlaşır. Bu düşünce yapısından birden bire tamamen kurtulmak hemen gerçekleşmeyebilir ama bu duruma farkında olarak yaklaşabiliriz. Bu sayede seçimlerimizi de daha net görmüş oluruz.


İyi ya da kötü seçim yoktur aslında. Bize iyi gelen, iyi hissettiren ya da sonuçlarından memnun kalmadığımız seçimlerimiz vardır. Mesela, önünüzde iki ayrı iş teklifi vardır, birini seçmeniz gerekir. Hangisini seçerseniz seçin, beraberinde bazı sonuçları olacaktır. Çok mutlu hissedeceğiniz, hem maddi hem manevi açıdan sizi tatmin edecek bir sonuç olabileceği gibi tam tersi de olabilir. Sorunlu ve zor insanlarla muhatap olmak zorunda kalabilirsiniz, hak ettiğiniz karşılığı alamayabilirsiniz veya bir süre sonra yaptığınız iş anlamsız gelebilir, iyi hissetmezsiniz. Her iki durumda da hayatın aslında bize öğretmek istediği bir şeyler olduğunu fark edebilir, yaptığımız seçimin sorumluluğunu alabilirsek mutluluğumuzu pamuk ipliğine bağlamamış oluruz. Bardağa dolu tarafından bakmak, klişe bir yaklaşım belki, evet… Ancak kadere isyan etmek de bizi bu hayat karşısında etkisiz eleman yapıyor, maalesef. Güçsüzlüğü ve yenilgiyi baştan kabullenmek ne kadar doğru?


İkili ilişkilerde de bu seçimler geçerlidir. Birilerini hayatımızın merkezine koyarız çünkü bunu biz istemişizdir. Bize istemediğimiz şekilde davransalar bile sevgimizden dolayı ses çıkarmayız, toparlanmaya çalışırız. Bunun sonuncunda da mutlu olabilmek zorlaşır. İşte bu da başlı başına bir seçimdir. O insanı/insanları hayatımızda tutmayı biz seçiyoruz. Oysaki her insan hayatımızda daima kalacak diye bir şey yoktur. Birçoğu bize bir şeyler öğretir, yaşatır ve sonra çıkabilirler hayatımızdan, bunun bilincinde olmalıyız.


Hayat, içerisinde sonsuz seçenekler ve buna bağlı seçimler barındırır. Tüm seçimlerimiz bizi şu an olduğumuz halden daha iyi bir hale taşıyabilir, eğer izin verirsek. Madem ki “her seçim bir vazgeçiştir” o zaman mutluluğunuzdan vazgeçmeyin.


Jüpiter

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Çok lezzetli bir yazı olmuş
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.