Yeni bir yıl kapıda. Çoğumuz için yeni umutlar, yeni planlar, yeni beklentiler anlamına gelen bu takvimsel değişime yüklenen anlam, Roma mitolojisinin iki yüzlü tanrısı Janus’la ilgili biraz da. Ocak ayının adı bu tanrıdan geliyor. Janus’un iki yüzlülüğü hem geçmişi hem de geleceği görebilmesinden. Başlangıç ve sonların tanrısı olarak adlandırılıyor. Roma takviminin Janus/Januarius’la başlaması da bundan. Yeni bir yıla girerken, bir şeyleri sonlandırma, yeni şeyleri başlatma isteği geleneğinin kökeni Janus’un iki yüzlülüğünden ileri geliyor.
İnsanların her yeni yıla girerken yeni kararlar almaları, kendileriyle ilgili değişim planları yapmaları, tamamlanmamış işleri tamamlama girişimleri, değişimi bir dönüm noktasına bağlama inancından ileri geliyor. Değişimin takvimsel değil de, kişisel bir dönüm noktasıyla mümkün olabileceği gerçeği göz ardı edildiğinden, yıl sonu geldiğinde, yılın başında yapılan planların, alınan kararların çoğu çoktan unutulmuş oluyor.
Sigarayı bırakmak, spora başlamak, diyete başlamak, daha çok kitap okumak, sevilen insanlarla daha fazla vakit geçirmek, para biriktirmek, daha çok yer gezip görmek en popüler yeni yıl kararlarından bazıları. İnsanların büyük çoğunluğu yeni yıla bu niyetlerle giriyor. Yapılan araştırmalar, bu kararların büyük oranda hiç uygulamaya konulamadan unutulduğunu ortaya koyuyor.
Bir iş, bir plan uygulanmaya karar verildiğinde bir başlangıç tarihi belirlemek, o işin yapılma olasılığını artırıyor ancak iş sadece bununla kalmıyor. Alınan kararların uygulanabilmesi için başka dinamikler devreye giriyor. Bunların başında inanç geliyor. Aldığınız kararı gerçekleştirebileceğinize duyduğunuz inanç, bu kararın getireceği değişime gerçekten hazır olup olmadığınıza dair inanç, bunun sonuçlarını göğüsleyebileceğinize dair inanç. Kendinizle ilgili bir karar aldığınızda o kararla ilgili detaylıca düşünüp, sürece ve sonuca dair irrasyonel, yani gerçekçi olmayan inançları fark ederek işe başlanabilir. Üstelik bu inançların bir kısmı sizden tamamen bağımsız; kuşaklararası aktarımla aldıklarınızla, toplumsal, kültürel algılarla, yetiştirilme tarzınızla ilgili olduğundan iş daha da karmaşıklaşıyor. Bilincin ve bilinç altının genelde muhafazakar bir yapısı var. Alışkanlıkları sürdürmek, var olan düzeni korumak ve bildiğini okumakla yükümlü olan bilinçaltınıza, değişimin hayatınıza getireceği yeni duruma hazır olduğunuzu ve bunu içtenlikle kabul ettiğinizi ispat etmeniz gerekiyor. Bir diğer önemli unsur özdenetim, daha popüler ifadeyle "irade". Kelime, sözlükte "daha önemli bir amaca erişebilmek için kişinin tepkilerini, davranışlarını ya da başka amaca yönelme eğilimini denetleyip sınırlaması, kendi kendini denetleme işi" olarak tanımlanıyor. Bir kararı uygulayabilmenin en önemli basamağı bu iradeyi gösterebilmek. Var olan tüm alışkanlıkların değişebilmesi için en önemli adım, alınan kararın belli bir süre, koşul ve durum ne olursa olsun davranışı uygulamaya koymak. Bir sonraki önemli kavram, cesaret. Eyleme geçmek başlı başına cesaret gerektiriyor. Değişimin en önemli, hatta belki de tek göstergesi eylemler.
Doğada varlığını sürdürebilen her canlının, varlığını değişebilme yeteneğine borçlu olduğunu unutmadan, yine, yeni, yeniden, her yılbaşında olduğu gibi, değişim için kararlar almak, hedefler koymak, planlar yapması için hala geç kalınmış sayılmaz. Aldığınız kararlarla ilgili inançlarınızı gözden geçirip iradenizi devreye sokup eyleme geçmek için belki de gün bugündür.
J. Krishnamurti’nin ("Bilinenden Kurtulmak") ‘’Kendimizi anlamak, hiçbir otorite gerektirmez. Kendimizi anlamak için ne dünün otoritesi gerekir ne de bin yılın. Çünkü biz canlı varlıklarız, devamlı hareket eden, akan, hiç durmayan’’ sözleriyle Janus/Januarius’u karşılayalım.
Esen Acarer Kahya
YORUMLAR