Bağlanma konusunun psikolojinin en temel konularından biri olduğu herkesçe bilinir. Bebek ile annesi ya da birincil bakım veren kişi arasında yaşamın ilk 1-2 yılında kurulan duygusal bağ, kişilerin tüm yaşamı boyunca kurdukları ilişkileri belirleyen en önemli etken olarak açıklanıyor. Bu teori John Bowlby ve Mary Ainsworth’un ortak çalışmasıdır. Bebeğe ilk bakım veren kişinin genelde anne olması, kuramın anne-bebek ilişkisini temel alarak şekillenmesini sağlamıştır. Temelleri bebeklikte atılan bu ilişki biçiminin, bireyin tüm yaşamına etki edecek biçimde, başkalarıyla kurduğu yakınlık gerektiren ilişkilerdeki tutumunu şekillendirdiği belirlenmiştir. Güvenli ya da güvensiz olarak bir kez şekillendikten sonra, gelecekte çok az değişiklik göstermektedir.


Bununla ilgili Harry Harlow’un (1905-1981) maymunlarla yaptığı ‘’sahte anne deneyi’’, o zamana kadar iddia edildiği gibi, bebeğin bağlanacağı kişinin, onu besleyen kişi olacağı fikrini yıkıma uğratmıştır. Bu deneyde bebek maymunların, süt veren telden yapılma anneyle, süt vermeyen ama yumuşak kumaşla kaplı anne arasındaki seçimleri incelenmiştir. Bebek maymunların telden yapılma anneye sadece acıktıklarında yaklaştıkları ve karınlarını doyurur doyurmaz yumuşak kumaştan yapılma annenin yanına giderek, tüm zamanlarını onun yanında geçirdikleri gözlenmiştir. Deney, kurulan bağın fizyolojik bir ihtiyacın karşılanmasıyla değil bedensel yakın temasla oluştuğunu ortaya çıkarmıştır. Yani yakınlığın belirleyicisi kucaklamak, okşamak, dokunmak, daha fazla tensel temas kurmaktır. Bebekler bu yakınlığı sağlamak için sinyaller gönderirler ve bu sinyal genelde ağlamadır. Buna verilen yanıtın içeriği bağlanmanın biçimini oluşturur. Bebek, bu yanıtlara bağlı olarak kendisi ve başkalarına dair algılar geliştirir. Psikodramanın en güçlü tekniği olan eşleme, gücünü buradan alır. Bebek dünyaya geldiği andan itibaren annesi tarafından eşlenir. Ağladı-karnı acıktı, ağladı-altı pis, ağladı-hasta gibi eşlemelerle bebeğin duygusal ve fizyolojik ihtiyaçları anne tarafından tanımlanır ve karşılanır. Bu, empatinin en üst noktasıdır. Bu eşlemeler sayesinde bebek, korunduğunu, desteklendiğini hisseder ve duygularını tanımlamayı ve açığa çıkarmayı öğrenir. İhtiyaçlarının uygun, zamanında ve düzenli olarak karşılanamaması durumunda bebek, dünyanın güvensiz bir yer olduğu algısını oluşturur ve yaşamını buna göre şekillendirir. Güven duygusunun yerini öfke alır. Dünyayı keşfetmeye yönelik cesaretini yitirir.


Bütün bu çerçevede bağlanma kavramının özünde anneyle ilişkilendirilmesi, günümüzde kadınların ağır bir sorumluluğu olarak karşılığını buluyor. Kadının anne olduğunda çalışmasının, yorulmasının, öfkelenmesinin, kendine ait bir zaman yaratmasının bedeli olarak karşısına ‘’güvensiz bağlanma’’ seçeneği konduğunda, büyük bir vicdan yükü ve suçluluk duygusuyla patolojik bir annelik durumuna geçerek, bununla baş etmek zorunda kalıyor.


Çocuk büyütmek kolektif bir iştir. Ya da "öyle olmalıdır" diyelim. Bir Afrika atasözünde ‘’Bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir’’ der. Geleneksel olarak tüm kültürlerde de bu esasen böyledir. Ancak modern zamanlarda durum değişmiştir. Annenin de çocuğuna güvenle bağlanabilmesinin koşulu huzurlu, dingin ve rahat olmasıdır. Bütün gün evde, dört duvar arasında bebeği ile yalnız kalan, uyku, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını bile karşılayacak vakit ve enerji bulamayan bir annenin; bebeğinin sinyallerine zamanında, sevgiyle ve tutarlı bir biçimde karşılık verebilmesi mümkün değildir. Kadınlığının anneliğe hapsedilmesi, diğer rollerde işlev kaybı yaşamasına ve kaygılı ve aşırı koruyucu bir anneliğe sıkışmasına sebep oluyor. ‘’Kutsal annelik’’ rolü gereği yaşadığı zorlanmaları bile dile getirdiğinde suçluluk hisseden kadın, güvenli bağlanma uğruna kendinden vazgeçiyor. Sonuçta bu ilişki biçiminin de ‘’güvenli’’ olmadığı ilerleyen yıllarda karşılaşılan problemlerle birlikte açığa çıkıyor. Mutlu, üretken, huzurlu olmayan, çevresinden yardım alamayan, mükemmellik uğruna ya da mecburiyetten her şeyle tek başına mücadele etmeye çalışan bir annenin ‘’güvenli’’ bağlanabilmesi mümkün değildir.


Esen Acarer Kahya


Görsel: David Simmonds


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.