Acaba başka hangi duygu sizi illüstrasyonlarla dolu bir kitabın içindeymiş gibi hissettirir? Doğumla başlayan ve ne olduğunu anlaşılamamış bu sihre insan başka türlü nasıl inanır? Kısacık uykularda özlemek tanıdık bir his de, ‘o’ uyurken nefes dinlemek nedir? Ona yetecek miyim, bakabilecek miyim telaşıyla gördüğünüz korkulu rüyalar neyin işaretidir? Ek gıdaya geçtiğinde kakasında gördüğünüz bir parça havuç için gözlerinizin dolmasının açıklaması ne olabilir? Dip boyasız saçlarla, alınmamış kaşlarla baş etmenizi başka ne sağlayabilir? Bu ve bunun gibi dünya kadar zorluğu milyonlarca kadınla aynı anda veya farklı zamanda yaşadığımızı biliyorum.


Bizim bu güzel hikâyemizin başında bir planlama da yoktu. Sabah erkenden bir test yapmıştım. Emin olmak için bir de kan testi yaptırmak istedik. Laboratuvarla sonucun bir an önce çıkması pazarlığını yaptıktan sonra kahvaltıya gitmek için yolda ilerlerken mail kutuma gelen iletiyi görünce eşim arabayı hemen kenara çekti. Ellerim telefonu tutamayacak kadar titriyordu. Serkan hemen laboratuvarı aradı. Telefondaki kadının ‘Eşiniz beş haftalık hamile’ cümlesini duydum. O an anladım ki o cümlenin son kelimesinden sonra hayatım, hayatımız bambaşka olacaktı. Gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde Serkan’a baktım ve ‘Ben nasıl anne olacağım? ’dedim. Sanırım hayatım boyunca Uras kaç yaşına gelirse gelsin, aynı soru aklımın köşesinde olacak, sadece önümüzdeki üniteler değişecek.


Hamileliğimi öğrendikten sonra sanki Şirinler’deki gibi yemyeşil bir köye yerleştim. Gargamel de yoktu bu köyde elbette, sadece güzel haberler, güzel insanlar, sağlıklı yemekler, bebekler gibi bana iyi gelecek ne varsa oradaydı. Bulutların üzerinde geçirdim neredeyse. Bu demek değil ki Serkan’la kavga etmedim, kızmadım kimseye… Babam kalp krizi bile geçirdi bu süreçte. Olumsuz ne varsa etkisinin en aza inmesi için kendimi disiplin altına aldım.


Doğum anı… ah uzun uzun yazılası… Bebekten çok ağlayan ben, ne yapacağını şaşıran Serkan… Aylardır tanışmayı beklediğim, gün içinde dakikalarca konuştuğum, akşamları kitap okumamı dinleyen, ilk kez emzirmeye çalıştığım bebeğim. Sanki o da aylardır beni merak etmiş gibi emerken durdu, gözlerini kaldırdı, gözlerimi buldu ve kaldı; ben de kaldım. Birbirimize bakakaldık. O anı tekrar tekrar yaşamak için o kadar çok şey yapabilirim ki…


Eve döndükten sonrası ‘flu’ bende, çok keyifli geçirmedim lohusalık sürecini. Üstelik sonradan sarılık oldu Uras ve mantığımı kaybettim. Hiç bilmediğim bir şeyle tanıştım; kurdeşen. İnanılmaz sızlayan göğüslerime bir de vücudumun kaşıntısı eklendi. Ziyarete gelen gidenler, annemin yardımları, Serkan’la yeni hayata alışmaya çalışma vs ile geçti o günler.


Yalnız kaldıktan sonra Uras bende bir farkındalık uyandırdı; anı yaşamanın önemi. O da elbette tüm bebekler, çocuklar gibi sadece içinde bulunduğu anda. Bunun ne kadar önemli olduğunu fark ettiğimden beri ben de anda kalmayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Yarım saat sonrası, üç gün öncesi, uyuduktan sonrası artık umrumda değil ve fark ettim ki daha mutluyum. Üstelik bu egzersizle beraber o an gelişimini takip etmek için çaba harcamak daha kolay hale geldi. Önce uzun bir liste hazırladım, uzun vadede Uras’la ilgili hayallerimi yazdım. Bunun bir ‘input-output’ ilişkisine dayanmadığını biliyorum ama elimden geleni yapmam gerektiğini düşünüyorum.


Her anne-baba gibi fazlaca yabancı dil bilsin isterim mesela ama bu yıllar sonrasının işi, şimdi ne yapabilirim diye araştırınca ‘bebek işaret dili’ uygulamaya karar verdim. Ya da EQ’su yüksek bir birey yetiştirmek isterim, bunun için yapmam gereken en önemli şey aile ilişkilerimizi düzenlemek diye düşünüp; ‘şiddetsiz iletişimi’ keşfettim. Böyle bir ortamdan başlayarak, zamana yayarak ne yapmam gerekiyorsa anın tadını çıkararak yapıyorum.


Yapılan her şeyden daha önemli ve öncelikli olanın dünyayı anlamaya çalışan minik gözlerine bakınca gülümsemek olduğunu hatırlatıyorum kendime. Dünyanın da içine doğduğu ailenin de ona güven vermesi için en gerekli şeylerden biri bence bu. Ayrıca bebeklerin gülümsemeye verdiği tepkiyi de anlatan ‘Bir Bebeğin Günlüğü’ kitabında belirtildiği gibi bebekler özellikle ilk yıl duygu kodluyor. Bu da onlara hissettirdiklerimizin önemini gösteriyor. Bu kitapta anlatılan ‘donuk surat prosedürü’ deneyi beni çok etkilemişti. Bu etki Uras’la meşgulken beni o andan koparıp gülümsememi yok edecek şeylerden uzak durmamı sağlıyor.


Üstelik daha güzel nasıl ifade edebiliriz ki hayatlarımıza giren bu küçücük bedenlerden duyduğumuz memnuniyeti. Gözlerine uzun uzun bakıp derin derin gülümsemek en iyisi…


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Anne olunca hissedip ama anlamlandiramadigim duygulara cok guzel deginmissin .. Kalemine saglik basarilar...
    CEVAPLA
  • Misafir bence harika bir anne içgüdüsü,harika bir önsezi ve başarılı bir gelecek dileğiyle...
    CEVAPLA
  • Misafir diline kalemine sağlık bengücum. Her zman olduğu gibi her annenin yasayipta kaleme dokemediģini sen narin hislerinle en güzel şekilde ifade etmişsin. Sen süper anne oldun ve uras seni ve bu çabanı farkettikçe ne kadar şanslı olduğunu farkedecek. Başarılar dilerim .
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.