Her konuda "takıntılı" davranışın başrolü oynadığı atipik otizmde kırılması gereken en büyük taşlardan biri de çocuğun beslenme şekli. Zaten çoğu çocuğun katı gıda geçiş süreci en sancılı dönemlerdendir. Gerçi büyük kızımda bu konuda çok şanslıydım. Ona teklif ettiğim her yemeği istisnasız yiyerek tarihe geçen çocuklardan biri olmuştu. Çocuklarıma ilk 2 yıl hiç bir şekilde şeker, çikolata daha doğrusu ambalajlı hiç bir ürünü değil vermek, karşılaşmamalarını bile sağladım. Ve tabii ki atipik otizmde gümlediğim en baş sorunlardan biri de bu oldu. Çocuk zaten bu tatları bilmiyordu ve katı gıdaya geçmeye ikna ederken ona teklif edeceğim rüşvetlerden bile bihaberdi. Buradaki bu ince çizgi bence tüm anneler için geçerli. "E o zaman bebeğe her şeyi vererek damak yelpazesi hemen geliştirilmeli" diyenler olabilir. Ben bu kadar yaşadığım zorluğa rağmen hala "hayır" diyorum. Taptaze hücrelere iyi bir gelecek sunmanın birinci basamağının sağlıklı beslenme şekli olduğunu sonuna kadar savunuyorum.


Şimdi bizim tabloda kızım aklınıza gelebilecek tüm sebzeleri pişirip rondodan geçirip krema kıvamına getirdiğinizde neredeyse kazanla yiyordu. Katı gıda olarak da benim yaptığım kimyonlu kuru köfte, mısır unlu hamsi, simit ve ekmek yiyordu. İlk aklımıza gelen fikir köfteyle sebzeleri sulu yemek yapmaktı. Tabii ki de başarılı olamadık! Hatta başkasının pişirdiği köfteyi bile ağzına sürmedi. Aklınıza gelebilecek her yolu denedik ve o takıntı bölümüne denk geldiğimiz için tek bir adım bile atamadık. Daha önce belirttiğim gibi psikiyatrist ilacı vermeye başladığımızda her şeyi yiyebileceğini söylemişti. İlaç vermeyi adım adım ertelediğimiz için bu olasılığı da doğal olarak rafa kaldırdık.


Epey sancılı bir sürecin sonunda yine anne olarak sezgilerimi dinlemeyi tercih ettim. Öncelikle katı gıdaya geçiş sürecinde annenin içinin rahat olması çok önemli. Çocuk aç kaldığı sürece anne geriliyor ve bu gerilimli ortamda ortaya çıkan tek şey daha da büyük gerilim oluyor! İçimin rahat olması için ilk başta günde 1 kere kızımın sevdiği şekilde sebze çorbasını yedirmeye devam ettim. Günlük ihtiyacını karşılayabilecek derecede her bir gıdayı ölçerek yemeği pişirdiğimde artık içim rahattı. Diğer öğünleri atlasa da olabilirdi. Ben rahatlayınca şunu gördüm ki o rahat enerjide kızımın bana ne anlatmak istediğine tamamen dikkatimi toplayabildim. Yavaş yavaş her denemenin ardından kızımın sabahları kaşarlı tost sevdiğini öğrendik. İlerleyen günlerde yanına da tahılları sade çerez gibi yemek istediğini keşfettik. Ardından baharatları çok sevdiğini anlattı bize. Özellikle de acıya bayılıyormuş meğerse. Bir de durmadan " na ne na ne" diye şarkı mırıldanmaya başlamıştı. Atipik otizmde hiç bir şeyin tesadüf olmadığını artık çok iyi biliyorum. Bu yüzden o günkü deneme yemeğimize nane koydum ve sonuç evet! Böylece acı biber salçalı, naneli kıymalı kabak yemeği hafif ezerek yediği ilk yemek oldu. Ardından kıymalı patatesi naneyle pişirdim, çok severek yedi. Onunla yine hiç inatlaşmayıp her bir sebzeyi mikro boyutunda kesip pişirmeye devam ediyorum. Baharatların katı gıda konusunda elimdeki en büyük koz olduğunu fark edince yaratabileceğim yelpaze de genişlemiş oldu.


Hala daha sofradaki her yemeği çaktırmadan öneriyoruz, gayet net "hayır" cevabını alıyoruz ama yılmadan kendi tercih kulvarını da genişletmeye devam ediyoruz. Kabağın ardından soğan büyüklüğünde doğranmış pırasa, karnabahar ve brokoli menümüze eklendi bile.


Rumuz: Yeni başlayanlar için otizm

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.