Dr. Gülnihal Bülbül “doğal bir doğum” yaşamak isteyen kadınların tercih ettiği bir avuç hekimden birisi...
Nisan 2013'te “Doğal Doğum Kongresi” öncesinde Gülnihal Hanım’la halk sağlığı alanındaki yüksek lisans tezinden yola çıkarak sağlık sistemini, doğum algısını ve başka şeyleri konuşmuştuk.
Tezinizde sezaryen yanlısı doktorların kendilerinin yada eşlerinin doğumunda da sezar yeni tercih ettiklerini belirtmişsiniz. Bunun güvenilirliğine gerçekten inanıyorlar öyle mi
Dünyada da bu böyle. Sezaryen yapan doktorlar kendileri içinde bunu tercih eder. Bu insani bir şey. Konuştuğum hamile bir doktor “Normal doğurabilirim ama sezaryen olacağım” dedi. Çünkü aklına tanık olduğu komplikasyonlar geliyor.
100 doğumdan 90’ı iyi geçsede zor olan 10’a odaklanılıyor. Neden?
Doktor eğitiminde daha çok riskli gebelikleri inceler. Sorumluluğu taşımak, tedavi edebilme yetisini kazanmak için. Normal bir toplumda bu kadar zor doğum olmaz ama doktorun eğitimde karşılaştığı komplikasyonlar fazladır. Lakin bu algı sezaryen kararı için tek faktör değil. Nerede çalıştığı önemli. Özel hastanede ayda 20- 30 doğum yaptırıyor. 7/24 çalışmak demek bu. Sürekli cep telefonu açık. Sinemaya gidemiyor, telefonsuz duş alamıyor. Trafik var. Evden hastaneye nasıl gidecek? Bu da doğumun planlanmasını getiriyor. Sezaryen yapacak, doğumu başlatacak, hızlandıracak. Mesai saatinden önce doğumu bitirmek isteyecek. Bir de arkasını dönüp bırakacağı ekibe güvenemeyebilir. Hastanede nöbetçi kadın doğum uzmanı olmayabilir. Ebeler de eğitimleri nedeniyle normal doğumu tek başlarına üstlenemiyor.
İki nesil öncesinin doğum algısı çok daha doğal. Bir nesilde nasıl bu kadar değişti?
Artık insan yaşamının her safhası medikal bir terimle ifade ediliyor. Menopoz, ergenlik gibi. Doğumda öyle. Kadına doğumun nasıl anlatıldığı çok önemli. Şuan doğum yapan kadınlar annelerinden iyi hikâyeler almadılar. Anneler doğum hastaneye taşınmaya başladığı dönemde doğurdular. Devlet hastanelerinde koşullar kötüydü. Yan yana, mahremiyet yok, bağıra çağıra... Kendi doğum travmalarını kızlarına aktardılar. Kızlar korkuyla büyüdü. Normal doğuma geçiş için bir neslin travma hikayelerinin temizlenmesi lazım.
Çalışmanızda doktorun bir şifacıdan çok hizmet sağlayıcısı olarak algılanması, parasını verdim her şeyi yaparım yönelimi var..
Hasta memnuniyeti müşteri ilişkisine döndü. Bu durum doktorun da, halkın da sağlığını bozdu. Doktor ve hasta aynı taraftan bakması gerekirken kutuplaştılar, karşılıklı suçlamalar ortaya çıktı. Bu sağlıkta olmaması gereken bir şey. Performans sisteminde doktor hastaya 5 dakika ayırabiliyor. 5 dakikada hasta derdini anlatacak, soyunacak, muayene yapılacak, tedavisine karar verilecek... Bu mümkün değil. Bunun karşısında doktorda hasta bakma motivasyonunu kaybediyor. Sağlık müşteri ilişkisine indirgenmemeli.
KHD uzmanlarının en büyük sıkıntılarından biride malpraktis davaları. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tıbbı hizmet riskli bir şey. Kimsenin kusuru olmasa bile bir şeyler ters gidebilir. Suçlunun aranmadığı tıbbi kurulların görüşerek mağduriyeti çözdüğü sistemler var dünyada. O zaman doktor savunmaya geçmeden sistemde aksayan yönleri açığa çıkarır. Bu sayede bir kişi daha aynı durumdan mağdur olmaz. Doktorda dava edilmekten korkmaz.
Doğal doğum denildiğinde akla gelen birkaç doktordan birisiniz. Meslek hayatınıza başladığınızda bu böylemiydi?
5 yıl öncesi ne kadar benim bakış açımda daha medikaldi. Hem sistemin yarattığı baskı, hem de kadınlarla ilişkimde yaşadığım huzursuzluk sebebiyle klasik tıp eğitiminin dışında başka bir şeyler okumaya başladım. Amerika ’da İna May Gaskin ile tanıştıktan sonra doğuma bakış açım değişti. “Biz bir duralım kenarda ” dedim kendime. Kendi özgün tutumumla çalışabilmek için muayenehaneye geçtim. Sistem muayenehaneyi desteklemese de memnunum. Çünkü bana ait bir şey yapıyorum. Geçmişte yaşadığım huzursuzluk yok. Şimdi kadınlarla daha sağlıklı bir ilişkim var. İyileşme karşılıklı. Doktorun hasta üzerinde baskı oluşturup hastaya otoriteyle yaklaşan tutumu değişmeli. Ben kadınlardan çok şey öğreniyorum.
Yani siz kadınları doğurtmuyorsunuz öyle mi? Öyle bir jargon var çünkü. “Ben doğurtuyorum... diyorlar.
Bence bu tanım çok itici. Sadece doktorlar değil aslında es kaza takside doğursa, taksi şoförü doğurtmuş oluyor. Kadın bunun çok farkında değil. Kendi doğuruyor; başkası değil.
Böyle bir ifadede doğurmak kadının değil doktorun eylemi olarak düşünülüyor.
Karşılıklı iyi bir iletişim ve sorumluluk duygusu gerekli. Bütün sorumluluk doktora yüklenirse doktor otorite oluyor. Kadın kendi bedeniyle ilgili haklarını bilmeli. Bunun içinde bedenine yabancılaşmamış olmalı. Gebe eğitiminin bir parçası da beslenme. Doktorların vakti yok beslenme konusuna ayıracak. Sadece gebeler değil, tüm kadınlar için beslenme ciddi bir problem. Kız çocuklarının erken âdet görmesinin bir nedeni de bu. Beslenme şeklimiz üreme sağlığını da tehdit ediyor.
Kadın merkezde olmalı
Kadınların birbirine aktardığı bilgilerin azaldığından da bahsediyorsunuz tezinizde. Başka bir kadının doğumunu, emzirmesini görmüyoruz artık.
Bu da kuşaklar arasında büyük bir kopukluk. Özellikle üreme sağlığı konusunda kadınların birebir paylaştıkları şeyler çok azaldı. Böylece kadın gebelik ve doğumu tamamen hastanelik bir olay gibi algılıyor.
Peki sizce insan neslinin gelişimi açısından bir bebeğin dünyaya nasıl geldiği önemli mi?
Bu gebelikten de önce başlayan bir süreç. Aile planlaması hizmetleri iyi olmalı. İstediğin kadar çocuğa istediğin zaman sahip olabilmelisin. İstenen, beklenen ve özenle korunma duygusuna sahip bebek dünyaya gelirken iyi duygular içinde olacak. Dünyaya geldiği atmosfer de önemli. Yumuşak, barışçıl bir ortamdaki bebek daha az ağlar. Gergin ortamda emzirme de bozulur. Yine de annelik doğum şekline indirgenmemeli. Bence esas olan kadının merkezde olması, ihtiyaçlarının karşılanması, desteklenmesi ve kararına saygı duymak. Bir kadın illa sezaryen istiyorsa, sezaryen olmalıdır.
Normal doğum vajinaya zarar vermez
Sezaryenin tercih edilme sebeplerinden biride normal doğumun vajinaya zarar vermesi korkusu. Bunun aslı var mı?
Vajinayı ben akordeona benzetirim. Açılır ve kapanır ve kendini çok iyi tamir eden bir organ. Gerekli bakım ve destek sağlandığında çok ciddi travmaların sonrasında bile eski haline dönebilir. Kegel egzersizleri var. Maalesef bu çok bilinmez, ihmal edilir. Sadece doğum sonrasında değil bir kadının hayatı boyunca yapmasını önerdiğim bir egzersiz. Bunlar anlatır ve doktorlar tarafından ciddiyeti vurgulanırsa hiç bir problem kalmaz.
Röportaj: Damla Çeliktaban
YORUMLAR