İnsanlar sevgi özlemi içinde evleniyor fakat kısa süre sonra sevdikleri insana sahip olma telaşına giriyorlar. Sahip olma duygusu, sevgiye büyük zararlar verecek dünyasal çabalar içine girmemize neden olur. Karşı tarafın yaşamına egemen olmak, yaşam yolunu belirlemeye çalışmak, yaşamında değişiklikler yapma arzusu duymak gibi evlilikteki huzuru bozucu engeller içerir.


Sevgimizi engelleyen şeyleri yoldan temizlemeden insanlarla huzurlu, verimli, bereketli bir ilişki kuramayız. İnsan ırkının yaşamı boyunca oluşturabileceği en önemli birliktelik evliliktir. Huzurlu bir nesil yetiştirebilmek için huzurlu aileler kurmamız gerekiyor. Tüm evlilikler de bu umutla yapılıyor. Fakat evlilik başladığı günden itibaren hırslar, kıskançlıklar, hasislikler devreye giriyor, sevgiyi zedeliyor. Sevgi azaldıkça yerini korku ve kin dolduruyor. Sevgiyi terk edip “seviyorum” dediğimiz insana sahip olmaya çalışıyoruz.


Bir arkadaşımın tek oğlu başka bir arkadaşımın tek kızı ile evlenmişti. Düğünleri muhteşem oldu. Her iki aile de çocuklarının mutluluğu için hiçbir şeyi esirgememişlerdi. Çocukların ikisi de çok iyi eğitim almış, çok terbiyeli, çok güzel insanlardı. Birbirlerini çok seviyorlardı ve okul yıllarından beri derin bir aşk yaşamışlardı. Uzaktan bakılınca her şey mükemmeldi. Özellikle dışardan bakınca bu evlilik anneler, babalar için önemli bir şans olarak görülüyordu. Oğlu olmayan aile mükemmel bir erkek evlat kazanmıştı. Kızı olmayan aile ise mükemmel ve iyi yetişmiş bir kız evlada sahip olmuş zannediliyordu. Üzülerek belirtmek gerekir ki sonuç zannedildiği gibi olmadı. Sahip olma duygusu çok güzel yürümesi gereken bir evliliği hızla kavgalara, gürültülere, acılara ve kederlere doğru çekmeye başladı. Sahip olma duygusu babalar hariç tarafların tümüne egemendi. Anneler büyük bir hasislik ve kıskançlık içinde çocuklarına sarılıyor, karşı aileye ve eşlerine kaptırmamak için çalışıyorlardı. Evlerde tek çocuk olarak yetişen kız ve oğlan ise her şeye tek başlarına sahip olmaya alıştıkları için eşlerine de yalnızca kendileri sahip olmaya çalışıyorlardı.


Sevginin en büyük düşmanı sahip olma duygusudur. Bir insanın sevdiği insana sahip olma arzusu sevgiyi bitirir. Sevgi bir başka insanı köklerinden koparmak değil köklerine değerlerine geleneklerine saygı göstererek kabul etmektir. Sahip olmak açgözlülüktür. Sevgi yaşayabilmek için esirgemez bir cömertlik ister. Vermekle, paylaşmakla ve karşılığında hiçbir beklenti içinde olmamakla ancak ilişkilerde bir sevgi ortamı oluşturulabilir. Sahip olmak isteği bencilliktir. Eşi, sevgiyi “yalnızca benim olsun” diye istemektir. Kendisi olmaktan vazgeçen, yalnızca senin olmaya razı olan bir insanla birlikte sevgi yaşatılmaz. Olsa olsa tutsaklığa ve bağımlılığa dayanan bir ilişki kurulabilir. Sevgi tutsaklık ve bağımlılık ile değil, özgürlük içinde yaşar. Sevmek, bize sevdiğimiz insanın zihnine, fiziğine, ruhsal değerlerine sahip olma hakkı tanımaz. Sevmek, bize sevdiğimiz insanın zihinsel, fiziksel ve ruhsal gelişimine hizmet etme görevi yükler. Sahip olma duygusu ruhsal bir rahatsızlıktır. Sevgi yaşayabilmek için ruh sağlığı tam insanlar ister.


İnsan yüce bir değerdir ve Allah’ın dünyadaki vekilidir. Ona sahiplenme arzusu duymak, sahiplenme çabası içinde olmak büyük bir saygısızlıktır. İnsan varlığına karşı duyarsızlıktır.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.