İnsanlar yaşamları için büyük önem taşıyan evlilik kararlarını genç, deneyimsiz ve karar verme yeteneklerinin tam gelişmemiş olduğu dönemde veriyorlar. Farklı yerlerde doğan, farklı aile ortamlarında yetişen, farklı görgü, töre, sistem ve usullerle biçimlenen iki farklı insan yaşamlarını birleştiriyorlar. Kendi aile ortamlarından kopup, tüm bu farkların tek potada birleşeceği bir yuva kuruyorlar. Dilekleri ise ömür boyu sürecek bir mutluluk.


Evlilik öncesinde her iki genç birbirlerine en iyi yönlerini göstermeye çalışıyorlar. Sevgi, sempati, aşk ve cinsel arzu, heyecanları artırıp birçok kusuru görünmez yapıyor. Önemli kıskançlıklar, sevgi gösterisi gibi kabul ediliyor. Kaprisler, kompleksler ileride düzelir, olgunlaşır deyip görmezden geliniyor. Yalanlar hissedilmiyor. Özgüven eksikliği, kaybolur zannediliyor. Cimrilik, ileride işleri düzelirse kalmaz diye geçiştiriliyor. Psikolojik sorunlar, yeni tanışmaktan kaynaklanan uyum zorluğu, görüş ayrılığı gibi kabul edilip değiştiririm, uydururum umutlarına bağlanıyor.


“Nikâhta keramet var” sözü doğrudur. Evlilik sorumluluğu, sevgi, aşk ve mutluluk umudu, iki farklı insanı bir bütün haline getirip ömür boyu önemli sorunlar çıkmadan bir arada yaşatabiliyor. Bunu sağlayabilmek, her iki tarafın da temelde iyi insan olması, sağlam bir karaktere sahip ve iyi bir aile ortamında yetişmiş olmaları ile mümkündür. Aksi takdirde, evlilik, nikâh, aşk, sempati, seks; kişilik kusurlarına etki yapmıyor ve karakterleri değiştiremiyor.


Özgüveni olmayan bir insan, kendini eşinin karşısında ezik hissediyor; ya eşini yerli, yersiz ve haksız olarak ezmeye çalışıyor veya gelişmesini engelliyor. Özgüveni eksik olduğu için pısırık, cesaretsiz ve başarısız kalıyor. Dışarıda gösteremediği cesareti, evde eşini hırpalamak için ortaya koyabiliyor. Veya başarısızlıklarının kusurlarını eşine yüklemeye çalışıyor.


Kıskançlık, insan zafiyetinin, başka insanları da işe katarak ortaya çıkmasıdır. Kıskanç insan başka insanların zenginliğinden, güzelliğinden, başarısından, sevilmesinden, mutluluğundan rahatsız olur. Bu rahatsızlığı her tarafta ortaya döker. Kıskançlık ruhunu kararttığı için etrafa aydınlık saçamaz. Huzur veremez. Kıskançlık, mutluluğun en büyük düşmanıdır.


Sevmek, vermek demektir. Cimri ise veremeyen, hep biriktirmek isteyen insandır. Mutlu bir evlilik arzu ediyorsanız, esirgemez olacaksınız. Maddi, manevi varlıklarınızı içtenlikle paylaşacaksınız. Evlilikte hesap tutulmaz. Taraflar yalnızca verirler. Eğer bir gün verme arzusu duymuyor veya verdiklerinizden rahatsız oluyorsanız, o gün evliliğiniz büyük yara almış demektir.


Evlilik kurumu gerçek bir içtenlik ister. Eğer siz en kıymetli varlığınız olan çocuklarınızı, evinizi, yatağınızı, sevginizi paylaştığınız eşinizin, size karşı içtenlikle davranmadığını, hele hele yalan söylediğini hissederseniz, yıkılırsınız. Eşler birbirine inanmaz ise, sevgi kalmaz. Siz diyebilir misiniz, “Her gün bana bir yalan söylüyor ama ben yine de onu seviyorum.” Sevginin can yoldaşı, saygıdır. Yalan söyleyen insanlar, saygınlıklarını yitirirler. Sevilmez ve sayılmazlar.


Dünyanın en zor işi insan karakterini değiştirmeye yeltenmek ve başarıya ulaşmaktır. Kalbinizi ve aklınızı birleştirip, değiştirebilme umudunu silip evlilik kararı vermeye çalışınız.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.