"Yoruldum patron! İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var. Sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlayabiliyor musun?" Koca adam John Coffey uyudu sonra. Öksürmekten kopan ciğerinden ince hırıltılar duyuldu. İdamını bekliyor ve ne garip ki ölümden değil de karanlıkta gömülmekten korkuyordu. Oysa karanlıkta yaşıyordu. Samimiyetsiz ve çığırtkan bir dünyada koca bedeniyle koca bir yer, koca bir yalnızlık kaplıyordu.


Manyak bir filmdi ‘Yeşil Yol’! Çimenliydi, çiçekliydi, yokuşluydu, üzerine asfalt değmemişinden doğaldı. Allah her insanın içine bazen kilometrelerce, bazen de kıl kadar bir yeşil yol koyuyor diye düşündüreninden… Ve bazen o yolu bulmak istersin, yola düşüp gitmek istersin ya öyle bir seyyah yapıyordu seni bilmeden…


Evet çok fazla acı vardı, var hala… Bitmeyecek be Coffey! Bir Ortadoğu ülkesinde yaşıyorum ben. Bir tarafı yanıyor. Yanmak öyle anlatılan kimyasal bir tepkime olayı değil... İçten yanmalı motor gibi desek ve motor diz dövdürecek enerji sağlıyor desek anlarsın. Birileri ölürken, kişiliğin ve vicdanınla boka batmış hissediyorsun kendini. İyi insanlığın markette yaşlıların poşetini taşımaktan öte varmıyor. Sonra sen zannediyor musun 1-1 toplandığımızda kalabalık 6 haneli rakamlar ediyoruz, yok valla! Toplasan 2’yiz belki 3, ama matematiksel değiliz. Biz materyalistlerdeniz.


Sen göçeli banka soygunlarının şekli şemali değişti. İşlemeyen yalan makineleri icat edildi. Senin gibi iyilikten hükümlüler karanlık hücrelerde müebbete düştü. Karanlıktan korkuyordun ya hani, senden sonra alıştık istemeden… Bazılarımız o uzun yeşil yolda yürüyeceğim diye yorgun düştü. Tenha bir ağaç altında yığılıp kaldılar.


Kıl kadar yol yürüyenler ise o ağaçlar altında mangal yaktılar, küllerinden yangın çıkardılar. Yani senin beklediğin adalet o zamandan bu zamana hiç gelmedi. Öksürgen insanlar artık ciğerleri bittiğinden varlar, mikrop saçıyorlar, zehirliyorlar sinsice en derinden… Uyuduğunda geçiyor muydu yorgunluğun be Coffey? Biz uyuyoruz ama geçmiyor! Bahardan değil de, uyuşukluktan sanki. El kalksa kol istemiyor. Kol kalksa yüreğin modu düşük. Sen yalancıktan gelmiyorsun bana, sanki yaşadın, sonra öldün ve biri seni anlattı yıllar yıllar geçince… Ve ben yine ağladım şimdi 'çok yorgunum patron biraz uyumak istiyorum’ dediğinde…


denizgorenada


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.