Koray Varol bir eğitim sevdalısı. Matematik öğretmeni, öğrenci koçu, eğitim danışmanı, TEOG denemeleri yayıncısı. Okul başarısı ve sınavlara hazırlanma konularında öğrencilere motivasyon konuşmaları yapıyor. Koray Varol ile okula nasıl adapte olunur, nasıl ders çalışılır, başarılı ve başarısız öğrencileri konuştuk…
Okulda başarılı olan çocukların özellikleri hakkında çalışıyorsunuz. Başarılı çocuğu başarısızdan ayıran ne?
Başarılı çocukların özelliklerine baktığım zaman “Ben bunu yapacağım” diye bir iç ses, bir inatları var. Bu sesin varlığı aynı şeyi anlattığınız zaman iki öğrenci arasında öğrenme farkı yaratıyor ve bu da başarıyı doğuruyor.
-Bu sesin kaynağı nerde?
Bu sesin kaynağı çocuğun kendi içinde. Merakı ve bir şeyler yapma çabası... Çocuklar çok hassastır, onun aile tarafından desteklenmesi bisiklete binmeyi ya da misafir geldiği zaman oturup kalkmayı öğrettiğiniz gibi ders çalışmayı ya da inancını korumayı öğretmek gerekiyor.
-Nasıl olacak bu?
Çocuk öğrenmeyi biliyordur ama onu nasıl daha uzun süre aklında tutabileceğini ya da ne kadar tekrar yapması gerektiğini ya da tekrarı nasıl yapması gerektiğini tam olarak bilmeyebilir. Anne ve babanın, öğretmenlerin ona öğretip yardımcı olması gerekir. Velilerde yaşanan sıkıntılardan bir tanesi şudur: Çocuğa mesela “Robert Koleji'ni kazan” derler. Ama çocuk Robert'i nasıl kazanacağını bilemez ama Robert'i iyi bir şey olduğunu, onun işine yarayacağını düşünür. Sonucu istemektense yolda giderken yapması gereken şeyleri öğretmek çocuğa güç katar.
-Basamakları öğreteceksiniz yani...
Mesela çocuğunuza odanı topla dediğiniz zaman çocuk bunu yapamayabilir. Onun yerine yatağı önce siz toplarsınız, çarşafı düzeltirsiniz örtüyü örtersiniz. Bir kere bozup çocuğa “şimdi sen yap” dersiniz. Bir sonraki sefere çocuk öğrenir. Bir hafta boyunca yatağını toplattırdığınız zaman yatak toplama onun kafasında normalleşmeye başlar. İkinci hafta : “Eşyaların yerlerde olmayacak, kirliler kirli sepetinde olacak, temizler asılacak.” Bu kadar. Ondan sonra hem yatak hem odayı toplamayı geliştirirsiniz ve bir yerden sonra ikisi de oturur. Bazı çocuk ikisini birden yapamayabilir. O zaman yer toplamayı bırakıp üç hafta boyunca sadece yatağa odaklanırsınız.
Yaşlara Göre Okula Adaptasyon
-Okula ilk defa başlayacak çocukların alışma süreci nasıl geçer?
Küçük sınıfların okula başlamasında anaokuluna gitmiş öğrenci ve gitmemiş öğrenci arasında fark vardır. Anaokuluna gitmiş öğrenci ailesinden uzak kalabilmeyi öğrenmiştir. Anaokuluna gitmemiş öğrencinin duygusal dünyasını hazırlamak gerekir. Bir şey olursa anneye ve babaya ulaşabileceğini ya da hocaların ona yardımcı olabileceğini anlatmak önemlidir. Kendi yaşıtları ile kaynaşması ve onlarla adaptasyon sağlayıp kendi dengini görebilmesi gereklidir. Aile bunu ne kadar doğal, ne kadar normal yaşarsa kendi içinde, çocuk da o kadar doğal ve rahat yaşar. Ama anne bırakmak istemiyorsa, “Ya sen burada korkarsan, ya çok ağlarsan...” dediği zaman çocuğa aslında gizli bir şekilde onları kodlamayı başlar.
-Ne kadar zamanda alışılır okula?
Üç hafta gibi... Üç hafta içerisinde o uyum süreci tamamlanmaya başlar tamamlanmıyorsa ve major hareketler oluyorsa destek almakta fayda var.
-Peki, daha birinci, ikinci sınıftan çocuğun ilerde okul yaşamında zorlanıp zorlanmayacağı belli olur mu?
İlk üç yıl çok önemlidir. Çocuğa çantasını toplamayı, çantasını hazırlamayı, kapının önüne koymasını, okuldan geldikten sonra defterlerini çıkartıp ödevlerine bakmasını ve ödevlerini yapmasının eğitimi verildiği zaman eğitim hayatının yüzde 80 – 85'i rahatlar.
-Peki ödevleri anne de onunla yapmalı mıdır?
Öğretinceye kadar, ona gösterinceye kadar tabii ki çünkü çocuk tek başına onları yapamaz. Çocuk bir yere kadar kendi yapabilmeye başlayınca anne biraz uzaklaşıp orda başka bir şeyle ilgilenebilir. Bir gazete okuyup arada onu kontrol edebilir.
-Yani onun yerine alıp yapmak değildir olay.
O zaman anne öğrenir çocuk öğrenmez.
8.Sınıflara Hedef Koymalı!
-Peki daha büyük sınıfların okula başlangıcında nelere dikkat etmek gerekir?
8.sınıflarda Kasım ayının sonunda TEOG sınavına girerler. Onun için okular açılmadan önce belli bir seviyede çalışma disiplini yaratılmaya başlanması ve önceki öğrendiklerinin geliştirilmesi gerekir. Bir de okulun ilk haftası aile yemeği sırasında babanın veya annenin çocuğa, o yılın önemi hakkında bir konuşma yapması, ona güven vermesi, ona güven verirken de belli bir seviyede beklentilerini ifade etmesi önemli bir şeydir. Çocuk böylece vizyon geliştirebilsin. “Ben bu yıl bunları yapmaya çalışacağım” tarzında bir ses olabilsin çocuğun içinde. Senenin başında aile içinde TEOG sınavının gerçekliğinden, o sınavın ona yapacağı katkılardan, nasıl çalışılacağından, her gün ne kadar soru çözüleceğinden bahsedilebilir… Bunu bir yapı olarak kurmak her zaman çocuğun hem hayatını kolaylaştırıcı hem de güçlendirici bir yöntemdir. Aile yol çizer.
-Ailenin beklentileri derken, orada bir sınır koymak gerekmez mi? Çocuk kendi iyiliği ve geleceği için sınava hazırlanacakken ama bunu ailem istiyor diye yapması normal mi?
Çocuklar 7.sınıfa kadar yaşamlarının büyük bölgesini sevgi üzerinden yaşarlar. Annem, babam beni sevecek mi, sevmeyecek mi? Beğenilecek miyim, beğenilmeyecek miyim? 8.sınıfla birlikte dünya biraz değişmeye başlar. Bir sınava gireceğim ve bu benim lisemi etkileyecek bilinci gelir. Ailenin bu dönemde motive etmek için hedefler koyması ve yapabildiklerini övmesi çocuk için yararlı olur… Beklenti önemlidir çünkü çocuk kendi beklentisini ailenin ve çevrenin ona karşı koyduğu beklentilerden oluşturur. Burada bazı riskler vardır. Çocuğa düşük beklenti koyarsanız, çocuk kendi adına kendisine güvenilmediğini düşünebilir.
-Ya da yetersiz olduğunu…
Çok yüksek hedefler koyduğunuz zaman çocuğun dünyası ulaşılamaz beklentilere doğru gider. Bu da yardımcı değildir. Şu an özel okullardan büyük bir kısmının liseye devamı var. Bu okullarda birçok aile “Zaten lise garanti, biz çocuğumuzu çok zorlamadan, çok hazırlamadan oraya geçebilir” diye düşünüyor. Bunun üzerine yapılmış bilimsel bir araştırma var. Şöyle ki sınava hazırlanmış olan çocuk kendi lisesine devam edecek olan çocuktan daha mutlu.
-Öyle mi?
Evet. Sebebi ailem bana güvenmedi ya da benim başarılı olacağımı yapabileceğimi düşünmedi algısı.
-Çok ilginçmiş. Bu gerçek mi?
Evet, gerçek. Aslında aile onun rahat etmesini isterken çocuk böyle algılamıyor. Sınava hazırlamak, iyi öğrenmesine katkı sağlayan bir süreç. Yani eğitimin gerçekleşme potansiyelini artıran bir süreç.
-Ve bu sonra üniversite sınavına da etki ediyor mu?
Kesinlikle etkiliyor. Öbür türlü çocuk lise sona geldiği zaman hiçbir zorlanmaya girmediği için kendini konumlandırması zor oluyor. Bazı çocuğun özgüven çok yüksek, “Ben zaten bunu yaparım” diyor ama hayatında ders çalışmamış. Şimdi biraz ders çalışınca dağları delecekmiş gibi düşünüyor ama sınava girince yeterli olmadığını görüyor. Ya da bazı çocuk 160 dakika oturmayı bilmiyor. Aslında sınava hazırlamak belli bir dozajda bir şeyleri şekillendirmeye yarıyor. Hem de öğrenme süreçleri gelişiyor.
Koray Varol; matematik öğretmeni, öğrenci koçu, eğitim danışmanı, TEOG denemeleri yayıncısı.
Gideceği Yolu Saptamak
-Başarı illa okul başarısı olmak zorunda mı, sporda başarı ya da sanatta olamaz mı?
Ben çok iyi bir yüzücü olacağım dersen o zaman yüzmeye başlaman lazım. Yüzücü olmaya isteyip de durmaya devam edersen yüzücü olamazsın. İsteği hareket ile birleştirip, hareketin içerisinde kendini geliştirmeye çalışmasını göstermek gerek. O zaman çocuk zaten istediğini yapabilir. Mesela bahçıvan da olacaksa, bahçıvan olma süreçlerini inceleyip, nasıl daha iyi bahçıvan olabilirimi bulabilir. Anlamlı bir hedefi olmalı. “Ben astronot olacağım” diyen çocuğa: “Türkiye’de zor. İlla ki astronot olacaksan, liseyi nasıl yurt dışında, Amerika’da okursun” demek lazım. En kötü ihtimalle bunları yapmak lazım.
-Çocuk tedirgin oluyorsa?
Herkeste belli bir miktarda tedirginlik olması lazım. Fazlası eli ayağa dolaştırır. Azı da herhangi bir işi yaptırmaz. Öğrencinin tedirginliğini dengesini bozmayacak ama bir şey yapacak aralıkta tutmak önemlidir. Yani sen zaten kazanırsın, sen zaten süpersin dediğiniz zaman yapması gereken işi “zaten ben kazanacağım” diye yapmıyor. Ya da mesela “sen çok zekisin çalışmadan da yaparsın, çalışmıyor.” Çok zeki olup, çalışmadan yapabileceğini düşünüyor ama o kadar soruyu çözmediği için de pratiği eksik kalıyor. Mesela kazanamazsan şöyle şöyle olur dendiği zaman da, bu sefer tedirginlik artıyor, yapabileceği şeyde heyecan yaratıyor.
-Ödevlerini yapmak istemiyorsa çocuk anne baba ne yapmalı?
Ödev yapmak opsiyonel değildir. Aile ödevi çocuğa hem sevdirmeye çalışır hem de yapılması gereken bir şey olduğuna dair sonuna kadar inanırsa, çocuk da der ki “Ben bunu zorlamayayım”. Çocuk niye çalışmak istemiyor? Biz onu ona sevdirip tekrar nasıl yaptırabiliriz? Bir de ailenin kendine “Nasıl bir insan yetiştiriyoruz?” diye zaman zaman sorması gerekir. Bu çok önemli bir soru. Ben velilerime şunu soruyorum. Çocuğunuz gibi bir insanla çalışmak ister misiniz? Verdiğin işi tamamını yapmıyor, zamanında getirmiyor, dediği saatte gelmiyor, sen anlatırken etrafa bakıyor. O kadar zor bir durum ki. Toplantıdasınız, sorumluluk veriyorsunuz. Sen bunları, sen bunları yapacaksın. Yapmayacak yani.
Zorlanmayan Çocuk Zorlanır
Bazı aileler “benim çocuğum hayatta çok zorlanmasın” diye düşünüyor; bu ailelerin çocuklarına çok üzülürüm. Hiçbir zorluk yaşamıyorlar. Bir zorluğa girecek aile kurtarıyor. Çocuk sonra 18 yaşına gelip herhangi bir zorlukla karşılaştığında ne yapacağını bilmiyor. Çocuğun elinden mücadele gücünü alıyorlar. Oysaki gündelik hayatta rastlayabileceğimiz ufak büyük sıkıntılar karşısında “Ben bunu yapabilirim” diye inanabilmek için daha önceki yaptıklarımızdan aldığımız içsel desteklere ihtiyacımız var. Örneğin, yağmur yağıyor diye iş görüşmesine gitmeyen insan gördüm.
Röportaj: Damla Çeliktaban
YORUMLAR