Yaşam ve ölüm arasında geçen sürede hepimizin yürüdüğü yol biricik, biz biriciğiz zaten...


İnsan DNA'sının %99.9 oranında aynı olması, geriye kalan o küçük olasılık içinde bile birbirimize görüntü olarak benzemiyor olmamız, parmak izimizin biricikliği koskocaman bir mucize değil de nedir, sorarım sizlere...


Ruhlarımızın bütünün içindeki yeganeliğinden bahsetmiyorum bile.


Bedenlerimizin farkına vardığımız an itibarı ile, kendimizi salt içine hapsolduğumuz beden sanmaya başlayıp, kendimizi diğerlerinden ve Yaradan'dan farklı görüyoruz. Aslında "bütünün" bir parçası olduğumuz gerçekliğinden uzaklaşıp bunun idrakine varamadığımız noktada başlıyor kafa karışıklıklarımız.


İçinden geçtiğimiz pek çok duyguyu yaşarken ya da o yaşadığımız duyguların içinden geçemeyip "takılı kalma" durumunda devir daim yaparken, olay örgüleri ve hayatımızdaki oyuncularla birer "kurban"a çeviriyoruz kendimizi...


Sorumluluk almak yerine kurban olmayı seçmek her zaman daha kolay olan çünkü, hayatının sorumluluğunu alabilmek bir anlamda "yürekli olmayı ve idraki" gerektirmekte. Biz yolumuzu yürürken; hikayelerimize dahil olan oyuncular ya da hikayelerinde oyuncu olduğumuz diğerleriyle duygu alışverişlerinde bulunuyoruz. Pek çok duyguyu deneyimliyoruz yolumuza devam ederken. Sevgi, nefret, öfke, aşk, kızgınlık, kırgınlık, huzur, pişmanlık, memnuniyet, endişe... Binlercesini tecrübe ediyoruz yoldayken...


Ünlü İrlandalı Yazar ve Filozof Iris Mirdoch; affetmenin bir duygu değil, duygunun sona ermesi olduğunu söylemiş, güzel de söylemiş bence. Bizler hangı duygu sebebiyle; affetmemiz gerektiği sonucuna vardıysak, koskoca bir devrimin başındayız bana göre. Zaten affetme yerine içinde bulunduğumuz duyguda ısrarcıysak, henüz egomuz sakinleşmemis demektir. O duyguda takılı kalmış demektir ki tehlikeli olan da bu aslında... Takılı kaldığımız her duygu başka bir olay örgüsü ve benzer oyuncularla yolumuzda tecelli edecek demektir, istisnasız ve şaşmadan...


Hissettiğimiz duygu olay her neyse egomuz sakinlediğinde ve idrak ettiğimizde devrimimizi yapmaya hazırız demektir; yani affetmeye, yani iyileşmeye...


Ruhlarımız iyileşirse, bedenlerimiz hep sağlıklı olur zaten...


Nereden mi başlayalım ve kim için mi devrim yapalım ya da iyileşelim diye sorarsanız bana;


Yürüdüğümüz yolda karşımıza çıkan oyuncuların, bizi kendimize yaklaştıracak rollerle, bizim sahnemizde olduğunu fark edip, kendimizi affederek ve kendimiz için affederek devrim yapın derim sizlere...


Huzurla...


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Can dostum kalemine sağlık.Çok güzel yazmışsın. Fatma Camcı
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.