Önce eşler sonra çocuklar

Hormonlarımız ve gündelik zorunluluklar, bir de krallığını ilan etmiş çocuklar başka türlüsünü diretiyor ama olması gereken bu. Aynen böyle diyordu Stan Tatkin #wired4love seminerinde.





Hayatımızın neşesi ve tüm gailesi haline gelmiş çocuklarımızı çok sevsek de, talepkarlıkları, ilişkide iletişimcilerin gürültü dediği şeyi yaratıyor. Ve bu gürültü bir zaman sonra eşinle aranda bir duvar örmeye başlıyor.






Bizim evde misal, akşam saatleri ufak bir kaos gibi geçiyor:




Biri çocuk, diğeri bebek iki ilgi muhtacına kendi bakan, evden çalışan, okuldaki çocuğun servisi de olan, evdeki düzeni önemseyen, kaliteli yaşam girdilerini farklı yerlerden bir araya getirmeye çalışan bir anne olarak yoruluyor, eşim eve geldiğinde kurmaya çalıştığım sofraya dağılan saçımdan daha çok bakıyorum.






Gökçe’yi TV başından almaya çalıştığım saat yaklaşan uykusu nedeniyle Çınar’ın arızaya bağladığı saat olduğundan, eşim eve değil de sanki bir bing bang’e geliyor. Bendeki yorgunluk ve görülme isteği, ama sıranın bana gelemeyişi zaman geçtikçe kemikleşiyor.






Yavaş oluştuğundan fark edilmeyen, bu yüzden önemsenmeyen ama bir zaman sonra aşmak bile istenmeyen bir set haline gelebilecek bu soruna çare neydi peki? Tatkin’e sorduğum soru aynen buydu seminerde. Basit ama etkili olabilecek önerileri şöyle:






“Dikkatinizi celp etmeyen, huzurlu bir alanınız olmalı ve eşinizi karşılamayı burada yapmalısınız” der Tatkin, bu alan için onun kullandığı terim “Low-Demanding Area”. Yani evdeki akşam buluşmasında tatlı huzurunuzu bulacağınız yer ve bu bölge kısa bir süre için de olsa sadece iki yetişkine ait olmalı.






“Otur iki dakika da olsa konuş, sonra çocuklarla ilgilen. İyisi eşin eve gelince orada gözler hatta göbekler değecek şekilde sarıl – bağırsak orada olduğu için göbeğin teması özellikle önemliymiş, 2. beyin diye herhalde, bilemedim - hem de doyum alacak kadar bir süre,” diye reçete etti Tatkin.






Yani önce eşler bağlanacakmış ilgi prizine, tapılası çocuklarımız ya da evdeki can dostlarımız hayvanlar sonra. Kapıdan direkt yemek sofrasına inilmeyecek, ‘Baba beni gördün mü?’ diye pervane olan minikler az biraz bekleyecekmiş yani. Çünkü “Eşler evin çatısıdır, ağır silahlarıdır, liderleridir, diğer herkes onları takip eder,” diye altını çizer Tatkin.





Şimdi söyleyin, post-otorite dönemi Türk ailesinin birincil sorunu bu değil de nedir? Hepimiz biliyoruz ki evi, çocuk yönetir. Buna kimi zaman anne, kimi zaman da baba sebeptir. Oysa “Çocuklarınızdan enerji alamazsınız, onlara enerji ayırmak için birbirinizden enerji alacaksınız. Bu sizin sorumluluğunuzdur,” diyor Tatkin.






“Akşam yorgun anneyi, yatağa baba yatırsın; sabah işe giden babayı anne yolcu etmek için iki dakikasını ayırsın. Eve ya da çocuklarınıza değil eşinize ayıracağınız iki dakikalar bir ilişkiye bir setin sızmasına engel olur,” diye ekler.






Ne dersiniz, işe yarar mı?





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir valla böyle anlatınca güzel de, babasının kapıdan girmesini bekleyen ve dibinden ayrılmayan 2 yaş çocuğuna sen şurada dur, biz odamızda bir sarılıp gelicez desen ortalık savaş alanına döner :))))
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.