Sebze lazanyası

Pazarın olduğu günleri seviyorum, tüm tezgahlar taptaze, rengarenk sebze meyvelerle dolu oluyor. 23 sene İstanbul’da yaşadıktan sonra güneye doğru yol alınca görmüştüm ilk kez tarlada enginarı ben. Gülmeyin, ciddiyim, ben hep pazarda markette soyulmuş enginar hatırlıyorum. Belki de öğrenci iken mutfakla hiç alakam olmadığındandır kim bilir. Peki ya kereviz sapı ? Onu da bilmiyordum şehirdeyken, bu kadar gür, uzun ve leziz olduğunu, kerevizin gerçekte ne olduğunu. Hepsini Ege kasabalarında pazarlarda, tarlalarda, dağlarda, bayırlarda öğrendim zamanla.



Mesela günlük ağaçlarının ne kadar güzel koktuğunu ve günlük ormanlarının ne kadar hoş bir enerjisinin olduğunu da bilmezdim. İstanbullular arasında hep şöyle bir dialog vardır : ‘Nerelisin ?’ ‘İstanbul işte’ ‘Ama aslen nerelisin ?’ İşte aslen İstanbulluyum, sanki olamaz gibi garip garip de bakarlar.



Şehre göç edenlerin bir köyü, bir kasabası vardır, bayramlarda tatillerde köylerine giderler, çocuklukları çok harika geçmiştir, dedelerinin evlerinde ağaca tırmanmış, ninelerinin ineklerinin sütünü içmişlerdir. Vakti gelip de büyük şehre taşınınca da buranın büyüsüne kapılmışlardır ama ya çocuk yapınca? O zaman geçmişi yad ederler, sonra gene tatillerde bu sefer çocukları ile köylerine giderler, mis gibi yemekler yer, temiz havada koşturur çocukları. Onlar biliyordur sebzeleri ağaçları çiçekleri, benim gibi değildir. Ama aslen İstanbullu olanların köyü olmadığından, daha doğrusu bina olmayan bir alanları kalmadığından, adeta istila edildiğinden, doğal nimetlerden faydalanamamışlardır. Evlerine köyden gelen tarhana, tereyağ, pestil, salça filan da yoktur, markette ne varsa ona talim artık.





Geçmişe mazi derler, insan kendi hayatını değiştirme özgürlüğüne sahip elbet, güzel bir söz var, ağaç değiliz ki, hareket etmekte özgürüz değil mi, tebdili mekanda ferahlık vardır. İşte ben de sebzelerin meyvelerin tazesine, köylü teyzelerin tezgahlarına, mis gibi kokan meyvelerine bayılıyorum artık. Fırsat buldukça da pazardan alışveriş yapmaya çalışıyorum.





Bu hafta gene bol bol semizotu, patlıcan, kabak ve fasulye aldım. Ne zamandır aklımdaydı, lazanya yapmak ama bir farkla, lazanyanın hamuru yerine sebzeler olacaktı.








Sebze Lazanyası


Malzemeler:


4 adet patlıcan – pazardakiler mini miniydi, büyükse daha az olabilir tabi


4 adet kabak


Yarım kg kıyma


3 adet domates – rondolanacak


1 adet havuç


1 adet kuru soğan


4 adet taze soğan


Dil peyniri veya kaşar rendesi


Tuz-karabiber-tarçın –birer tutam


Amacım sadece sebze katları arasına kıymalı sos koymaktı ama evde 4-5 yaprak lazanya kalmışrı onları da kattım, sanırım daha iyi oldu böylesi.








Öncelikle birkaç diş sarımsak ve soğanı kavuruyoruz sıvıyağda. Sonra küpküp doğradığımız havuç ile kıymayı katıyoruz ve pişiriyoruz. Biraz piştikten sonra rondolanmış domateslerimizi de katıyoruz. Bu esnada kışlık yaptığımız konserve domates varsa şahane olur, bizde biberlisi var, yakışıyor her yemeğe. Tuz, biber ve tarçın kattım baharat olarak. Kıymalı soslarda benim vazgeçilmezim tarçındır. İsteğe göre muskat da çok yakışacaktır.


Harcı pişince bir kenara alıyoruz ve lazanyalarımızı sıcak suda bekletiyoruz 5 6 dakika. Bu esnada kabak ve patlıcanları soyup, ince ince dilimledim. Geniş bir fırın kabına önce birkaç yaprak lazanya ve sos koydum, üstüne başladım karışık karışık dizmeye, kabak, patlıcan, kıymalı harç..Lazanya yaprakları azdı, ama işe yaradı, az lazanyalı bol sebzeli bir yemek çıktı ortaya.





Ben en üste patlıcanları koydum, bol taze soğan ve rende peynir çok işe yarayacak en üstünün kızarması için.





Not: Kıymalı sosun domatesi sulu olsun, bu tarifte beşamel sos ve süt yok çünkü.



Fırında 180 derecede 25 dakika kadar pişirdim. Afiyet olsun.





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.