"Hindistan'dan dört kadın yola çıkmış, karayoluyla İngiltere'ye gidiyorlarmış, annelik konusunda araştırma yapıyorlarmış, ilgini çeker diye düşündüm" dedi Merve Berkman. Geçtiğimiz hafta Cuma günü İstanbul'da olacaklarmış ve burada annelerle buluşup konuşacaklarmış... Tamam, konuşmalarından sonra bana da biraz zaman ayırabilirler umarım.


Cuma günü geldiğinde, kafamda soru işaretleri, yanımda Merve'yle buluşma yerine gittik. Ta Hindistan'dan arabayla gelen dört anne ve Türk anneler kalabalık ve canlı, enerjik bir ekip oluşturuyordu. Sessiz bir masaya geçtikten sonra tanıştık ve sohbete başladık.




Madhuri Sahasrabudhe, Sheetal Vaidya, Urmila Josh ve Madhavi Singh, 10 Eylül günü bir arabaya atlayıp Hindistan'dan yola çıkan dört Hint anne. Arabayla Londra'ya doğru gidiyorlar ve geçtikleri ülkelerdeki annelerle buluşup onlarla konuşuyor, bazı sorulara cevap arıyor ve bugüne kadar üstünde durulmamış bir takım konulara dikkat çekmeyi amaçlıyorlar. 10 Kasım günü Londra'ya varmış olacaklar. Biz röportajı yaparken yaklaşık 14.000 km'yi ve Nepal, Çin, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, Azerbaycan ve Gürcistan'ı geride bırakmışlardı. Türkiye'den sonra önlerinde Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, İtalya, Fransa, Almanya, İsviçre, Hollanda, Belçika ve sonunda da İngiltere var. Ben bu satırları yazarken çoktan binlerce binlerce kilometreyi daha geride bırakmış olacaklar.


Yolculuklarının Türkiye'ye kadar olan bölümünde gözlemledikleri kadarıyla annelerin ortak sorunu, değişen yaşam şekline bağlı olarak artan stresin neden olduğu bitkinlik. Annelerin rolünün genç neslin ekolojik, siyasi, sosyal, duygusal, her tür problemle baş etmede hayati önem taşıdığını vurguluyorlar, ancak değişmekte olan sosyal senaryo yüzünden kadınların bu rolü uygulamada zorlandıklarını gözlemlemişler. Madhuri'nin dediğine göre eskiden çocuk yetiştirmekle sınırlı kalan annenin evle, ev alışverişiyle, mutfakla, çocukla, çocukların okuluyla ilgilenirken artık bir yandan da -yükselen fiyatlar nedeniyle- ev ekonomisine katkıda bulunmak için çalışmak durumunda olması, tükenmelere, ruhsal çöküntülere neden oluyor. Kadınlar, kendi anne ve anneannelerinde, hatta onların annelerinde görülmeyen, yaşlılıkla ilgili zihinsel sağlık sorunlarının bu aşırı strese dayanıp dayanmadığının araştırılmasını da istiyor.



"Çocuk yetiştirmede annenin rolünü inceleyen kimse olmamış. Bu rolün gerekliliklerinin, doğal olarak, kendiliğinden yerine getirildiği düşünülmüş her zaman" diyor Madhuri. "Annelerin, gelecek nesillerin yaratıcıları olmalarına karşın, onlarla ve rolleriyle ilgili kalitatif veya kantitatif bir araştırma bulunmuyor" diyor. Bu nedenle, farklı kültürleri incelemek, veri toplamak ve bunu inceleyecek bir araştırma sürecinin kıvılcımını çakmak için yola koyulmuşlar.



Dörtlü, bu yolculuklarının daha küçük versiyonunu önce yerel olarak yaşamış, Hindistan'daki çeşitli bölgelerdeki annelere erişip onlarla konuşmuş ve yaşantılarını incelemişler. Özellikle muhafazakar toplumlarda karşılaştıkları en büyük sorunun, hızla artan orandaki yalnız annelik olduğunu söylüyorlar. Örneğin, Hindistan'da bir sığınma evinde 24 yalnız anneyle karşılaşmışlar. Başka ülkelerde de benzeri bir durumun söz konusu olduğunu söylüyorlar. Hamilelikten sonra erkek arkadaşın evlenmemesi veya evlendikten sonra kaçıp gitmesi durumunda, kadının aile tarafından dışlanması ve bebeğiyle tek başına kalarak sığınma evine yerleşmesi, sıkça rastladıkları bir durum.



Ebeveyn adaylarının bilgilendirilmesi ve girmek üzere oldukları yola dair bir farkındalık sahibi olmalarının önemli olduğunu söylüyorlar. Bununla ilgili olarak, Gürcistan'da karşılarına çıkan "parent schooling" yani ebeveyn eğitimi kavramı ilgilerini çekmiş. Ebeveynin, birlikte çocuk bakmak ve ev geçindirmeye dair eğitildiği bu tür programlar için "Neden Hindistan'da da olmasın?" diyorlar.


Madhuri, Sheetal, Urmila ve Madhavi, uzun yolculuklarında çeşitli badireler de atlatmışlar. Özbekistan sınırına vardıklarında, Madhuri arkadaşlarını orada bırakıp bürokratik engeller yüzünden araçlarını 120km ötedeki başka bir sınır kapısından geçirmek zorunda kalmış. Dili ve yollarını bilmediği bir ülkede, tek başına, telefonu çekmeden gide gide sonunda doğru sınır kapısına ulaşmış. Nepal-Çin sınırında beklenmedik yağmurların neden olduğu toprak kaymaları nedeniyle 3 kişi araba çamura batmasın diye onlarca kilometre yaya yürümek zorunda kalmış… "Siz iyi olursanız insanlar da iyi oluyor" diyor Madhuri. Gittikleri yerlerde yerel halk onlara çok yardımcı olmuş. Örneğin, Kazakistan'da karşılaştıkları bir çiftçi onlara gidecekleri yere kadar 100 küsur km eşlik etmiş. Başka bir sefer, benzin almak için o ülkenin para birimine para bozdururken çevredekiler devreye girerek gereğinden fazla ödeme yapmalarına engel olmuşlar. Internet bağlantıları olmadığında, yolda karşılaştıkları kişiler telefonlarından onlarla bağlantı paylaşımı yapmışlar. Her insanın aslında iyi bir birey olduğunu söylüyor Madhuri. Önyargısız çıktıkları bu yolda şunu öğrenmişler: "İyi, iyiyi çekiyor."




Röportajı yaparken masaya serdikleri, üzerinde el izleri olan kocaman haritalar merakımı uyandırdı. Söylediklerine göre, gittikleri yerlerde buluştukları annelerden, oranın haritası üzerine el izi alıyorlar. Proje tamamlandığı zaman biriktirdikleri tüm haritaları sergileyecekler.




Hayat dolu, canlı ve çok cesur bu kadının çıktıkları bu maceraya imrendim açıkçası. Macera kısmı bir yana, "taşın altına elini koyan" bu girişim takdire şayan. Londra'ya varacakları günü iple çekiyorum; sadece beş gün sonra yolculuklarını tamamlamış olacaklar...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.