Bugüne kadar ağırbaşlı, kendinden emin rollerin baş kahramanıydı Seda Güven. Hep iyi projelerde yer aldı. Aslında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü’nden mezun. Davetlerde giydiği kıyafetlerin bir kısmı da kendi tasarımları. Ayrıca resme de ilgisi var. Başka bir mesleği olduğu için de kendini iyi hissediyor. Oyunculuk üniversite yıllarında girmiş hayatına. Ve ona bir kapı açmış, sevmiş de oyunculuğu. Hayatıyla ilgili artık plan yapmaktan kaçınıyor. Ve son bir yılda büyüdüğünü söylüyor. Güzel oyuncu şimdilerde, senaryosu ve yönetmenliğini Şahin Altuğ’un yaptığı “Git Başımdan” adlı sinema filmiyle karşımızda. Bu yıl yaşadıklarının kendisini büyüttüğünü söyleyen Seda Güven, hayatı olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmiş. Güzel oyuncuyla yeni projesini, ilgi alanlarını ve özel hayatını konuştuk.


“Git Başımdan” nasıl bir film? Rolün biraz daha farklı sanıyorum öncekilerden...

Komedi ama alışılmışın dışında bir hikâye. Latif diye bir karakter var ve bir de onun iç sesi Mansur. Bugüne kadar kendi isteklerini yaşamamış bir adam. Ben de Latif’in evlenmek üzere olduğu kız arkadaşı Reyhan’ı canlandırdım. Kız çok dominant ve her şeyi kendi istekleri doğrultusunda yaşayıp yönlendiren biri. İzleyici, Mansur’a kulak verene kadar “Bu kız Latif’te ne buluyor?” diye düşünecek. Sonrasında olaylar bambaşka bir hale geliyor. Ben hep komedi yapmak istiyordum. Burada tam olarak istediğim şeyi yapabilme imkânı buldum, çok eğlendim. Yönetmenimizle çok rahat çalıştık, karakteri birlikte çıkardık. O bana izin verdi, ben onu dinledim. Çekimler Eskişehir, Datça ve İstanbul’da gerçekleşti. Ben filmin sadece başında varım.


Bugüne kadar hep iyi projelerde yer aldın.

Evet, öyle oldu ama bunda Hilal Saral faktörü çok büyük. İlk işimde de sonrasında da onun çektiği tüm projelerde yer aldım. Zaten onun işleri de herkesin çok fazla izlediği, yüksek reytingleri olan diziler oldu. Benim şansım oradan geliyor. Hep aynı ekiple çalışmak avantaj, aile gibi oluyorsun. Devamında gittiğim projelerde de kendimi nasıl hissettiğimle ilgileniyorum.


Sen moda tasarımı eğitimi alıp oyunculuğa yöneldin.

Lisede de moda tasarımı okudum. Devamında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Moda Tasarımı Bölümü’ne girdim. Üniversitedeyken bir model ajansındaydım ve “Ekmek Teknesi” projesi geldi. O bitti, başkası oldu.





Bu alana yönelince oyunculuk eğitimi almayı düşündün mü?

Ben hep proje bazlı çalışıyorum. Bir karakter geldiğinde hocalardan ders alıyorum. Bu şekilde karakteri çıkarırken de daha kolay oluyor.


Tasarım anlamında bir şeyler yapıyor musun?

Kendime bir şeyler dikiyorum. 4 yıl ressam Ekrem Yalçındağ ile çalışıp onun asistanlığını yaptım. Dolayısıyla sanatın bir yerinden hâlâ tutuyorum. O konuda bir şeyler yapabildiğim için içim rahat. Bir şey daha yapabiliyor olmak ileriye yönelik güven veriyor. Çünkü ne olacağı hiç belli değil, özellikle şu ara diziler sürekli bir başlıyor, bir bitiyor.


Ne zaman kapanıp çalışıyorsun?

Bazen aşırı tembelliğim tutar, dururum. Bazen de koltuktan kalkıp ortalığı darmaduman edebiliyorum. Böyle anlarım o kadar çok oldu ki... Başladığım şeyi bitirene kadar da bırakmam. Benim için başlamak çok zor bir şey. Belli bir zamanı yok yani. Bazen setten çok yorgun geldiğimde de bir şeyler yapabiliyorum.


Neler yapıyorsun?

Kumaşlarım var, boş olduğumda makineyi açıyorum ve bir anda aklıma ne eserse kesiyorum, dikiyorum. Birkaç tane davetlerde giyilebilecek kostüm diktim. Onun dışında şalvar, pareo ve bluzlar diktim.


‘Olmadığın kişi olmak çok eğlenceli’


Renklerle aran nasıl?

Renklerle ilişki kurmayı seviyorum. Doğru renkleri bir araya getirmek. Uyumsuzluğun da bir uyumu vardır ya, o uyumu yakalamayı severim. Resimde farklı materyallerle çalışmayı seviyorum. Kontroplak, silikonlar, boncuklar, akrilik boya ve camlarla yaptığım tablolar var. Daha önce katıldığım sergiler oldu. Hatta bir motor kaskını da bu teknikle boyayıp moda haftası kapsamında bir sergiye katılmıştım. Boya kuruyunca kalınlığı da ortaya çıkıyor ya, o dokuyu seviyorum. Matbaa boyasıyla yaptığım işler de var. Resimde boyutu seviyorum, o yüzden silikonlarla çalışıyorum.


Sanatın farklı alanlarıyla kendini beslemen ne güzel...

Tabii ki ikisi de birbirini besliyor. İşin özü çalışmak. Bir karakter geldiğinde hocayla o role çalışmak da bir sergi için atölyene kapanıp boyalarınla haşır neşir olduğunda da ortaya çıkan şey seni çok tatmin ediyor. Yani tamamen yaptığın işe kendini vermekle ilgili. Zaten bir şeyi hazır alıp giymeyi de çok sevmiyorum. Mutlaka üzerinde oynarım; keserim, yırtarım, boyarım, bir şeyler yapıştırırım.


Tasarım ve resmin yanı sıra oyunculuk da girdi hayatına. Peki sevdin mi oyunculuğu?

Evet tabii. Sen bir tanesin ama birçok kişiyi canlandırabilme şansın var. Olmadığın kişi olmak çok eğlenceli. Tamamen senin elinde, senin kattığın kadar... Dolayısıyla kendimi iyi hissediyorum kamera karşısında.





Oyunculuk eğitimin olmamasına rağmen kendinden emin, dik duran, kararlı bir tarafın var karakterleri canlandırırken.

Dizi piyasasında öyle bir durumum oldu gerçekten. Zengin, aklı başında, her zaman doğru hareket eden, çekip çeviren kadın rollerini oynadım. Hayatın içinde yaşanan birçok an var ve bunların hepsini canlandırdığım sürece oyunculuktan tatmin olacağım. Ama hırslı biri değilim, sadece karşıma çıkan işleri en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum.


Elinde birçok bileziğin var. Şimdi oyunculuk yaparsın, ileride tasarıma yönelebilirsin, bu da güzel bir şey.

Tabii, mesleki anlamda bir kaygı yaşamıyorum. Bir gün hakikaten televizyon sektöründe yerim olmazsa ya da ben bunu devam ettirmek istemezsem tasarım da yapabilirim, resimle de yani sanatın herhangi bir dalıyla ilgilenebilirim. Dolayısıyla böyle bir iç rahatlığım var tabii. Kendimi illa bir tercih yapmak zorunda hissetmedim.


‘İstediğin kadar plan yap, hiçbir şey umduğun gibi gitmiyor’


Canlandırdığın karakterlerden öğrendiğin şeyler oldu mu?

Ben duyguları ve hisleriyle hareket eden biriyim. Duyguları kenara itip mantığıyla hareket etmeyi mantıksızlık olarak buluyorum. Elbette öğrendiğim şeyler olabiliyor, mesela “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisinde Meltem karakteri bir milletvekilinin kızı olduğu için ailesinin itibarı yüzünden nişanlısından ayrılamadı. Bir psikoloğu canlandırdığımda aslında herkese yardım etmeye çabalarken kendine bir hayrı olmadığını gördüm. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. İşin içine girdiğinde insan hallerini görüyorsun. Hayatta her şey olabilir. Sen istediğin kadar plan yap, hiçbir şey umduğun gibi gitmiyor.


Seni çok fazla tanımıyoruz. Özel hayatında nasıl birisin?

Kalabalıklar içinde yaşamayı severim. Yalnız hiçbir şey yapmaktan hoşlanmam. Aileme, arkadaşlarıma çok düşkünüm. Onlarla iç içe bir yaşantım var. Yalnız kalmayı, yalnız yemek yemeyi sevmem. Mutfağa girer, yemek yaparım. Benim için terapi gibi. Evde arkadaşlarımla vakit geçirmeyi seviyorum. Oyunları, filmleri takip ederim, sergi gezmeyi ve seyahat etmeyi severim.


Zor biri misin? Kendinde değiştirmeye çalıştığın ne gibi huyların var?

Başak burcunun defoları var ya, fazla düşünmek, detaycılık, kafada kurmak... Şüpheci değilim ama kaygıları olan biriyim. Bunun içinde insana karşı güvensizlik yok. Sağlık takıntısı olabilir. Daha çok, kendine zararlı olanlardanım. Karşı tarafı anlar, yargıdan uzak durmaya çalışırım. Sırtımı yaslayabileceğim dostluklar, güvene dayalı ilişkiler kuruyorum. Bunun dışındakilerle ilişkim daha yüzeysel. 2 yıldır kişisel gelişimle ilgileniyorum. Aslında her şeyi kendimiz yapıyoruz. Kaygı ve korkularımız bize gelecek nimetleri engelliyor aslında. Olay ilüzyonu açmak. İstediğin sürece her şeyi başarabilirsin. Eskiden karamsardım, şimdi potansiyelimin farkındayım. Artık hayata doğru soruyu sormayı biliyorum.




‘2015 beni büyüttü ’

Bu hayat sana ne versin istersin?

Mutlu ve sağlıklı bir şekilde sevdiklerimle yaşayıp yaşlanmak. Hayattan beklentim bu. Mutlu olmak. Zaten hiç hırslı bir insan değilim.


Peki bu yüzden kaybettiğin oldu mu hiç?

Onu kaybetmek olarak görmüyorum. İhtiyacım olan hayatı yaşıyorum.


Özel hayatında mutlu musun?

Mutluyum. Her şey olması gerektiği gibi.


Şu an hayatının hangi dönemindesin?

“Hayat, sen plan yaparken yaşadıkların” diye bir laf var ya, tam da oradayım. Hayatı akışına bırakmayı öğrendim. Müdahale etmiyorum. Gelsin yani, hayat bildiği gibi gelsin. Sezen Aksu’nun şarkısı var ya, aynen öyle.


2015 nasıl geçti?

Off! Müthiş inişli çıkışlı bir grafiği vardı. Çok şey öğrendim. 2015 beni büyüttü. Büyüdüğümü hissediyorum.


2016’dan beklentin ne?

Tekrar küçülebilir miyim?


Röportaj: Ekin Türkantos

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.