Aslı Tandoğan ile Şahin Irmak, insanların çevresel ve toplumsal baskıdan kurtulup kendileri olmak için ettikleri mücadeleden dolayı yıpranıp mutsuz olduğunu dile getirip en iyi yol göstericinin iç sesleri olduğunu söylediler





Röportajımızdan sonra ‘Git Başımdan’ın galası vardı. Bu nedenle pek heyecanlı ve keyifliydiler. İçleri içlerine sığmıyordu. Şahin Irmak’ın bütün muzırlığı da üstündeydi o gün. Aslı Tandoğan’a yapmadığı muzırlık kalmadı. Hele ki ‘Söyle Aslı. Kabadayı filmindeki Kenan İmirzalıoğlu mu yoksa Git Başımdan’daki Şahin Irmak mı?’ demesi Tandoğan’ı tam anlamıyla yerle bir etti. Şahin Irmak’ın esprileri nedeniyle Aslı Tandoğan’ın röportaja adapte olması ancak ilk sorumuzdan 15 dakika sonra mümkün olabildi.




Eskişehir ve Datça’da çekildi



‘Her insan dünyaya bir amaç için gelir’ sloganıyla dün gösterime giren ‘Git Başımdan’, yaz aylarında Eskişehir ve Datça’da çekilirken Şahin Irmak, Bülent Emrah Parlak, Aslı Tandoğan ve Nevra Serezli başrolleri paylaştı.




Hangi özellikleri size ‘Ben bu filmde varım’ dedirtti?

Aslı Tandoğan: Hani herkes yaşar bu durumu; bir şeyi yapmak istemeyiz de çeşitli şartlardan veya başkalarının zoruyla onları yaparız. Bunları yaparken de içimizdeki ses yapmamamızı söyler ama yine de yaparız. ‘Git Başımdan’ işte tam da bu noktaya değiniyor. Çeşitli baskılar ile iç sesimiz arasındaki sıkışmışlığımızı ele alan bir hikâyeye sahip olması beni oldukça etkiledi.




Şahin Irmak: Birçok özelliğinin beni etkilediğini söylemeliyim. Birincisi; Aslı da takdir eder ki, bir oyuncuya böyle enteresan bir rol her zaman gelmez. Bizim canlandırdığımız enteresan roller oldukça heyecanlandırıcı. Sıradan bir adam bir gün karşısında ‘Selamün aleyküm’ diyen bir adam görüyor. Kim o adam? ‘Ben senin iç sesinim’ diyor. O nedenle ortada oynaması biraz psikopat bir durum söz konusu. Keyifliydi. İkincisi; filmin bir önermesinin olması. Üçüncüsü; yönetmeni benim için önemli bir adam. Ayrıca Bülent Emrah Parlak kadroda. Bir de Aslı’nın da yer alacağını duyunca inanılmaz heyecanlandım.




A.T.: Aslında başta Şahin ile Bülent yoktu, ben teklifi öyle kabul ettim. Sonra onların öğrendim ama bir kere ‘Evet varım’ demiş oldum.

Ş.I.: Ama itiraf et, tanıyınca bizi sevdin.




A.T.: İtiraf ediyorum. Evet, sevdim.




‘Git Başımdan’dan önce hiç karşılaşmışlığınız yok muydu?

Ş.I.: Hayır, tanışmamıştık ama her işini iyi tanıyordum ve Aslı’yı çok beğeniyordum. Beraber çalışmak güzel oldu. Kendisi dünya tatlısı bir insan çıktı. Fütursuzca şakalar yapabiliyorum ama hiç alınmıyor.


Sizin için Allah’ın sinemaya yeni armağanı yorumları yapıldı ama sadece 4 sinema filminiz var. Neden?

A.T.: Çok sayıda televizyon dizisinde rol aldığım için. Dizilerden dolayı sinema filmlerine pek zaman kalmadı. İstemediğimden değil. Elbette çok istiyorum ama zaman sorunu yaşadığım için film sayım az.


‘Git Başımdan’ın kariyerinize nasıl bir etkide bulunmasını umuyorsunuz?

A.T.: İlk kez bir komedi filminde rol aldım. Benim için farklı bir deneyim. İzleyenler için de farklı olacak.




Ş.I.: Yoksa hayatımı değiştirmeyecek diyorsun... Vallahi de billahi de bazı oynadığı şeylerden mutsuz olur ya bazen insan. Verdiğim her karar doğru değildir. Daha önce keşke ‘Bunu yapmasaydım’ dediğim şeyler olmuştur. Ama Allah’a şükür az oldu. ‘Git Başımdan’, ‘İyi ki bu filmde varım’ dedirten türden. İzledikten sonra Aslı’ya sordum, çünkü onun da fikrini çok merak ediyordum. Aslı da ‘İçime çok sindi. Bugüne kadar yaptığım filmlerden içime en çok sineni buydu’ deyince ‘Tamamdır’ dedim.




Bugüne kadar iç sesinizi dinleyerek elde ettiğiniz en büyük başarı ve en büyük mutluluk neydi?

A.T.: İçimden gelmeyerek hiçbir karar veremem. Zorla bir karar verdirilmek istendiğinde mutlaka son an bile olsa vazgeçerim. Çünkü bu beni hasta eder. Hayattaki mutluluk ve huzurun bu en büyük başarı olduğunu düşünüyorum.




Ş.I.: Hepimiz baskılarla hareket edip yanlış kararlar vermişizdir. Şükürler olsun benim öyle hayati önemde verdiğim bir karar olmadı.




Komedi oyunculuğunun zor olduğu söylenir. Sizin için nasıldı?

A.T.: O kadar çok komedi filminde rol almadığım için bilemiyorum. ‘Git Başımdan’ benim komedi türünde ilk deneyimim. Duygu olarak daha mutlu ve enerjili olduğunuz için çok eğlenceli ve keyifliydi. Zor da diyemem kolay da. Sadece daha keyifli olduğunu söyleyebilirim.




Ş.I.: Aslıhan, bir sahnede ‘Ben normalde böyle filmlerde oynamıyorum. Bana neden böyle şeyler yaptırıyorsunuz?’ diyerek isyan etti. A.T.: Bana takılmaların gazete sayfasına nasıl yansıyacak merak ediyorum. Bir de ciddiye alınırsa... Ş.I.: Merak etme. Birbirimize takıldığımız anlaşılır.




A.T.: Sürekli muzırlık yapan sensin. Ben değilim.




Ş.I.: Peki peki... Soruya geçelim; her filmin kendine göre bir zorluğu vardır ama güldürmek büyük bir iddia. İzleyiciyi güldüremezsen geri dönüşü yok, telafisi yok. Drama türü yapımlarda ise telafi durumu her zaman vardır. İzleyici bir sahnede etkilenmemiştir ama bir sonraki sahnede etkilenir. Komedide ise izleyiciyi ille de güldürmek gerek. Çünkü güldürme eyleminde bulunmak istediğin her sahnede izleyici gülmeyi ister. Bunun için komedi diğer türlere göre daha zordur. A.T.: ‘Git Başımdan’ın içinde romantizm de var. Güzel romantik bir komedi.




‘Komedi filmlerinin derdi olmalı’


Komedi filmleri ille de eleştirsel bir misyona sahip olmalı mı?

Ş.I.: Hayır, öyle bir misyonu olmak zorunda değil. Tamamen tercih meselesi. Birisi ‘Çıkacağım ve insanları amaçsızca güldüreceğim’ diyebilir. Bazıları amaçsızca gülmek ister, öyle mutlu olur. Bu kötü bir şey mi? Hayır. Sonuç olarak komedi filmlerinin ille de sosyolojik veya politik eleştirisi olacak diye bir kaide yok. Zaten politik veya sosyolojik eleştiri yapmak da kolay değildir. O biraz üstat işi. Yani öyle komedi filmi çekmek için kırk fırın ekmek yemek gerek. Dün başlayıp bugün eleştirsel komedi filmi çekmek mümkün değil. Güldürmek isterken komik duruma düşülür.




A.T.: Komedi filmlerinin de bir derdinin olması gerek.




Ş.I.: Elbette bir derdinin, sözünün ve altyapısının olması gerekiyor. ‘Git Başımdan’ın bir derdi yok mu? Dibine kadar var. Bizim film güldürürken ne diyor? ‘Çevresel ve toplumsal baskılarla değil, içinizdeki sesin direktifleriyle hareket edin ve kendinize güvenin. Ancak o zaman mutlu olur ve böylelikle ailenize, çevrenize, ülkenize ve kendinize daha yararlı insan olursunuz.’ İşte bizim filmimizin derdi budur.




A.T.: Çok güzel. Aynen katılıyorum. Aslında insanın hayatındaki çok önemli durumlardan biri budur. Baskıdan kurtulup kendimiz olmak için aslında o kadar çok mücadele ediyoruz ki. O mücadele bizi yıpratıyor ve birer mutsuz insan haline getiriyor. Aslında en iyi yol gösterici insanın iç sesidir. İç sesini dinle, mutlu ol.




Sizce yeni nesil oyuncuların en önemli sorunu nedir?

A.T.: Bir sorunları mı var? Bence bir sorunları yok.




Ş.I.: Bence de canavar gibi oyuncularımız var. Bizim sektörün en iyi olanları oyuncularıdır. Sektörün dinamikliği nedeniyle çok antrenmanlı, hızlı performansa alışmış, kafası zehir gibi çalışır hale gelmiş at gibi oyuncularımız var. Bizim eksiklerimiz hatalarımız başka yerlerde.




Hatalar nerede?

Ş.I.: Herkesin bildiği sorun. Çok uzun işleri çok kısa zamanda yetiştirmek zorundayız. boyunca yaptı.








‘Atlas’la eksenimden çıktım’



Anne olduktan sonra hayata bakış açınızda ne gibi değişiklikler oldu?



A.T.: Hayata bakış açısı tabii ki değişiyor. Kendi eksenimden çıkıp oğlum Atlas’ın eksenine girdim. Doğal olarak artık oğlumun ihtiyaçları ekseninde yaşamaya başladım.




Kendi ekseninizden çıkmak ne demek?

A.T.: Örneğin hemen bir diziye başlamak istemedim. ‘Git Başımdan’ın şartları uygundu. Yapımcılarım, yönetmenim, rol arkadaşlarım ve teknik ekip sağ olsunlar oğlumun ihtiyaçlarını ilk planda tutarak çalışmama olanak sağladılar. Anne olduktan sonra eskisi gibi gece-gündüz durmadan çalışmak söz konusu olamıyor.


‘Oğlum beni bekliyor’


Anne olmadan önce neleri dert etmiyordunuz da şimdi dert ediyorsunuz?



A.T.: Artık aileme daha çok vakit ayırabilmeyi, evde daha çok olma konusunu dert ediyorum. Oğlum beni bekliyor. Doğal olarak oğlumun büyümesinin her anını görebilmeyi dert ediyorum.




‘Yaşam varsa umut da vardır’


Sanatçı olarak böyle günlerde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Terör ve mültecilerin sorunu. Umutsuzluk sendromu yaşıyor musunuz?

Ş.I.: Umutsuzluk sendromu yaşamıyorum. Evet, hiç kolay günler değil hem ülke hem dünyada olan bitenler açısından. Etkilenmemek, canının sıkılmaması mümkün değil. Ne bu ülkeden ne de dünyadan umudumu yitirdim. ‘Umudum yok’ demek. ‘Ben pes ettim yokum’ demek Yaşam devam ettikçe umut her zaman vardır. Ben pes etmiyorum.




Sizinle ilgili en çok karşılaştığım soru şu; ‘Şahin, Hıyarlı Baba’yı neden film haline getirmiyor?’ Neden?

Ş.I.: ‘Hıyarlı Baba”, Büşra Pekin’le oynadığım çok keyifli bir skeçti. İzleyici tarafından çok beğenildi. Biz de zaman zaman ‘Hıyarlı Baba’yı beyazperdeye taşıma konusunda konuşuyoruz, çeşitli fikirler üretiyoruz. Yani aslında niyetimiz var. Bakalım zaman neler gösterecek? n BKM Mutfak Ekibi dağıldıktan sonra sizi nasıl bir sektör karşıladı?




Ş.I.: BKM Mutfak bir okuldu. Oradan mezun olduk. Yılmaz Abi’nin kontrolünde iş yapmak hepimiz için büyük bir lüks. Fakat bir gün mezun olup artık sahada olacağımızı da biliyorduk. Ustadan ne öğrendiysek uygulamaya çalışıyoruz. BKM dışında iş yapmak tabii ki bizim açımızdan farklı oluyor. Ama dışarıda da nasıl mücadele edeceğimizi öğrendiğimizi düşünüyorum.


Röportaj: Mehmet Çalışkan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.