Beyazperdenin güçlü kadını Julianne Moore kariyerinin en verimli yılını geride bıraktı; 2014’e 5 film sığdırdı. Geçen hafta 87’nci kez dağıtılan Akademi Ödülleri gecesinde, “Unutma Beni”de Alzheimer teşhisi konan evli ve 3 çocuklu dilbilim profesörü Alice Howland’ı canlandırdığı rolüyle de “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar’ına layık görüldü. Diğer güçlü adaylar dolayısıyla itirazlar mevcut ama Julianne Moore’un Oscar’ı hak etmediğini kim iddia edebilir?


Julianne Moore, 2014 Mart’ından bu yana, filmleri; Non-Stop, Açlık Oyunları, Yıldız Haritası, Yedinci Evlat ve Unutma Beni ile vizyonu boş bırakmıyor. Birinde öfkeli, mistik bir kötü ruh Malkin Ana (Yedinci Oğul), diğerinde orta yaş bunalımında bir oyuncu Havana Segrand (Yıldız Haritası) veya mıntıka lideri Başkan Alma Coin (Açlık Oyunları) ya da şüpheli bir yolcuydu (Non-Stop)... Peki Julianne Moore aslında kim mi?


1960 yılında askeri yargıç bir baba ve psikiyatr bir annenin kızı olarak dünyaya geldi. Boston Universitesi Sahne Sanatları Bölümü’nden mezun oldu. Broadway oyunlarında rol aldı. 30 yaşında sinema dünyasına daldı. İlk Oscar adaylığını 1997’de gördü, 5’incisinde, Lisa Genova’nın çok satan romanından uyarlanan Still Alice ile ödülü kaptı.


‘Kazananın ömrüne 5 yıl katıyormuş!’


Ödül gecesi, Oscar kazananların 5 yıl daha uzun yaşadıklarını okuduğunu söylüyordu. “Eğer bu doğruysa gerçekten çok teşekkür ederim” dedi. Zira 2003’te evlendiği Bert Freundlich, Moore’dan 10 yaş küçük... İlk eşi John Rubin de Freundlich gibi sinema dünyasındandı.


2 çocuk sahibi Moore, geçen haftaki konuşmasına şöyle devam ediyordu: “Eşim ve çocuklarıma, bana bir hayat verdikleri için teşekkür ederim. Bana bir ev verdiğiniz için teşekkür ederim...” Filmi ilk izleyen kişi eşiydi. “Oscar’ı sen kazanacaksın” demişti. Moore, basın toplantısında gerçek hayat hikâyelerini sevdiğini söylüyordu. “Gerçek insan, ilişki, aile... Her şeyden önemlisi sevdiğim işi yapıyorum ve bu inanılmaz bir duygu...” Ama “Yedinci Oğul”daki gibi fantastik karakterlerin de hakkını verdi.


‘Hayat sübjektiftir’


Moore, HT Cumartesi’ye verdiği röpordajda “Bence oynadığınız bütün karakterlerde duygusal bir gerçeklik bulmak önemli” diyor. “Mesela, Malkin Ana (Yedinci Oğul’da canlandırdığı karakter) yüzlerce yıldır yeraltındaymış. Âşık olduğu adam bir çukur kazmış ve onu oraya koymuş. Bu yüzden öfkeli ve çok kötü...” Moore, bu filmde muhteşem bir saç-makyaj ve çılgın kostümlerle bir ejderhaya dönüşüyordu. “Ben ejderhaya ve bir kuşa dönüşen bir kötüyüm! Bir cadının zalim doğası... Konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor ve sonra bağırıyor. Bunların hepsi gerçekten eğlenceli...”


Moore, kurmaca hikâyelerin gerçek kadını... Kariyerine sığdırdığı hikâyelerin yanı sıra “Bir de bu hikâye var” diyor: “İyi nedir, kötü nedir? Kim haklı, kim haksız? Her şey sizin bakış açınıza bağlı. Hepsi tamamen sübjektif.”


Beyazperdede bir gerçeklikten diğerine atlarken sizi en çok ne tatmin ediyor?

Hikâyeyi, anlatıyı severim. Bu yüzden ne zaman bir hikâyede yer almama olanak verilse adeta bir kitabın içine girebileceğimi hissederim. Benim için her zaman çok ilginç bir tecrübe olmuştur.


Bir rolü seçerken hiç çocuklarınızı düşünür müsünüz? “Örneğin bunu çocuklarımın görmesi hoş olur” gibi.

Düşünürüm. Her ne kadar işimle olan ilişkileri sadece anneleri olarak benle ilişkilerinden daha az olsa da... Bence günün sonunda çocuklarım onların yanında olmamı istiyor. Bu film hakkında ne düşüneceklerini merak ediyorum.


Çok farklı türden hikâyeler seçiyorsunuz. Nasıl karar veriyorsunuz?

Kararlarım, genelde senaryoyu okurken verdiğim tepkiye dayanıyor. Bazen bir şeyi okurum ve bağ kuramam ve bana göre olmadığını bilirim. Bazen de bir şeyi okurum ve hemen “bundan hoşlandım” derim.


Size göre gerçek algısını filmlerle değiştirebilir miyiz?

Umarım... Sanırım farkındalık oluşturabiliriz.


Profesyonel hayatınızın gidişatından memnun musunuz?

Şu anda çok iyi hissediyorum. İlgimi çeken konular üzerinde çalışırken her zaman çok iyi hissederim zaten. Yani son birkaç yılda mükemmel oyuncu ve yönetmenlerle, harika senaryolarda tecrübelerim oldu. Kendimi yaratıcılık açısından başarılı hissediyorum. Bu harika bir şey.


Çoğu oyuncu kötü karakteri oynamanın eğlenceli olduğunu söyler. Mesela Malkin Ana’yı canlandırmaktan keyif aldınız mı?

Evet. Kesinlikle!


Fantastik türünü beğeniyor musunuz?

Mitolojide, fantastik hikâyelerde duyguları yorumlayabilirsiniz böylece duygu çok güçlü olur. Mesela Yedinci Oğul çok bilinen bir ortaokul romanı: “Hayaletin Çırağı”... Bu filmi yaparken geri dönüp o kitabı okumuştum. Gerçekten büyümek ve olgunlaşma süreciyle ilgili. Kim olacağınız ve neyi seçeceğiniz hakkında... İyiyi mi yoksa kötüyü mü seçeceksiniz? Bu hikâye temel olarak insan doğasını ve karmaşıklığını, yaptığımız tercihleri ve neden o tercihleri yaptığımızı konu alıyor. Bizim duyguları araştırmamıza yarıyor ve anlamı da orada buluyorsunuz.





‘Bana Alzheimer’ı nasıl anlatırsın?’


Lisa Genova’nın çok satan romanından uyarlanan “Unutma Beni”de mutlu bir evliliği olan üç çocuklu, dilbilimci Alice Howland (Julianne Moore) kelimeleri unutmaya başlıyor. Durumundan şüphelenip doktora gittiğinde Alzheimer olduğunu öğreniyor. Sonrasında aile, bir sınavdan geçiyor. Alice’in eşini Alec Baldwin, çocuklarını Kristen Stewart ile Kate Bosworth ve Hunter Perrish canlandırıyor. Moore, hikâyeyi duygusal bulduğunu ve hemen romanı okuduğunu anlatıyor.


Role hazırlanırken Alzheimer hastalarına “Bana hastalığını nasıl anlatırsın?” diye sormuş. Filmin sonunu umut verici diye niteliyor. Moore, Alice’in eşini canlandıran Alec Baldwin ile 30 Rock adlı komedi dizisinde de birlikte oynamışlardı. Kızını canlandıran Kristen Stewart’ın ise 12 yaşındaki halini bildiğini ve kızı gibi sevdiğini aktarıyor. Julianne Moore, Oscar gecesine Karl Lagerfeld imzalı Chanel elbisesiyle katıldı. 80 bin el boyaması payetten oluşan, çiçeklerle bezeli elbise 27 kişi tarafından 987 saatte kırmızı halıya hazır hale getirildi. 27 kişi 987saat çalıştı


‘Cool değilim!’


Eline geçen tüm senaryoları okumasıyla bilinen Moore, çekimlerden önce hastalık hakkında 4 ay araştırma yapmış: “Konu hakkında videolar izlerken bir anda sinirlendim ve videoyu kapattım. O rolü nasıl yaşayacağımı bilemedim. Duygularıma hâkim olarak acı çeken bir kadını en saf biçimde oynamaya çalıştım’’. Moore, Altın Küre’yi de kazandı. “Zorlayıcı bir roldü” diyor: “Bir yakınını bu yüzden kaybeden tüm izleyicilerde çok derin izler bırakır.”


Julianne Moore, hayatı düzenli yaşayanlardan. Akşam yemeğini 6’da yiyip erken yatıyor. “Cool değilim, bana ‘Mazbut Julie’ deyin” diyor. Gerçek hayatta Alzheimer’a yakalanması durumunda filmdeki gibi bir eşin ona çok iyi geleceğini söylüyor.


Türkiye’nin ‘soğuk’ yüzü


Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Berlin’de düzenlediği 2014 tanıtım ihalesinde 12 uluslararası firma arasından birinci olan “Iconisus & I Mean It” ortaklığının başkanı, dünya meşhur film afişi tasarımcısı Emrah Yücel’di. Onun tercihiyle Julianne Moore, geçtiğimiz yıl, ocak ayının sonlarında Türkiye’nin tanıtım yüzü olarak belirlendi. Moore hakkında, California’da çekilen bir filmle Türkiye’yi nasıl tanıtabileceğinden tutun “Elitist”, “Soğuk duruşlu” hatta “Yaşlı” dediler. Bu esnada Julianne Moore’un fotoğraf çekimleri başlamıştı bile. Emrah Yücel, Moore’un daha önce Türkiye’ye geldiğini, “Aslında Türkiye’nin yüzü değil Türkiye’ye gelmesi beklenen turistin yüzü” diyerek yanlış anlaşıldığını savundu. Çekimleri tamamlanan tanıtım filmi henüz yayınlanmadı. Proje şimdilik askıya alınmış gibi görünüyor.


4 çocuk kitabı var, 5 tanesi yolda


Julianne Moore aynı zamanda çocuk kitapları yazıyor! İlk kitabı Çilli Begonya, Ekim 2007’de yayımlandı. “Freckleface Strawberry and the Dodgeball Bully” 2009’da; üçüncü kitabı “Freckleface Strawberry: Best Friends Forever” 2011’de yayımlandı. Bu seride çocukların kendi sorunlarının üstesinden gelebileceği mesajı veriliyor. Eylül 2013’te ise dördüncü çocuk kitabı “My Mom is a Foreigner, But Not to Me”yi yayımladı. Kasım 2013’te Random House Yayınevi’yle 5 kitaplık yeni Çilli Begonya serisi için sözleşme imzaladı. Önceki seri ortalama 40 sayfayken, yeni kitaplar daha çok başlangıç seviyesinde okuma yazma bilen çocuklara hitap edecek.


Röportaj: Melik Demirel - Sema Ereren

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ben beğendim çok güzel bir röpörtaj olmuş zaten julianne moore yi de çok severim ikinizinde hem eline hem diline hemde emeğinize sağlık
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.