“Mutlu öleceğim!”

Brezilyalı yazar Paulo Coelho, yeni kitabı “Akra’da Bulunan Elyazması”nı ölümle burun burunayken yazdı...


Kitabın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Hem elektronik desteğe sahip olacağız, hem de sosyal ağların desteğine. Ama kitabın varlığı asla sona ermeyecek. Günümüzde yazarın önünde çok daha büyük bir olasılıklar yelpazesi var, ama bu hiç değerlendirilmiyor. Entelektüeller edebiyat öldü diye yakınıp duruyor; ki bu hiç de yeni bir haber sayılmaz, sürekli bundan yakınırlar. İnsanın merak duyması, yeniliklere masum bir gözle bakması lazım. Keşfettiğimde muazzam bir keyif aldığım sosyal ağ çok geçmeden benim için çok kullanışlı bir araca dönüştü. Demek ki eskiyle yeni birlikte yaşayabilmekle kalmaz, ayrılmaz bile sayılabilirler. Edebiyat derin bir biçimsel dönüşümden geçiyor. Kutsanmış entelektüeller diyebileceğimiz kitlenin büyük kısmı bunu göremiyor. Bir süre önce Umberto Eco’nun bir röportajında başta iPad’e karşı olduğunu, ama satın alınca bayıldığını söylediğini okuyup çok şaşırdım. Bence bunun bilinmeyenden korkmakla alakası var.


Kitaplarınızda gerçeği ve kurguyu iç içe geçirme konusunda ustasınız. Akra’da Bulunan Elyazması’nın ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu?

Gerçek ve kurguyu ayırt etmek herkes için zor. Akra’da Bulunan Elyazması’nın temelinde değerler var ve değerler asla kurgu değildir. Kitabımın amacı değerleri açıklamak veya betimlemek değil, bin yıl önceki soruların hâlâ geçerli olduğunu, hem bin yıl önce hem de günümüzde nasıl açıklandıklarını göstermek.


“İstenmeyen” –yani ölüm– bu kitapta birçok kez karşımıza çıkıyor. Bunun geçen sene yaşadığınız sağlık probleminin sizde yarattığı korkuyla ilgisi var mı?

Doktorum 30 Kasım 2011’de öleceğimi, İstenmeyen’in beni almaya geleceğini söyledi. Ya hemen ameliyat olacak ya da ölecektim. İki gün sonra operasyon geçirdim. Bir gece önce de şöyle düşündüm: “Ne yapalım, ölürsem mutlu öleceğim! Yaşamam gereken her şeyi yaşadım. Daima sınırlarımı zorladım. Harika bir gençlik... Geceleri sevdiğim ve daima seveceğim kadının yanında uyuyorum. Ve hayalini kurduğum işte, yani yazarlıkta nihayet başarıya ulaştım. Öyleyse, İstenmeyen yarın kapımı çalarsa buyursun gelsin.”


“Dünya dinsel fanatizme kayıyor!”

Günümüz dünyası da tıpkı kitaptaki Kudüs gibi maddi ve ahlaki bir kriz yaşıyor. Kitabınızdaki “Her şey mahvolduktan sonra geriye hangi değerler kalır” sorusunu siz nasıl cevaplıyorsunuz?

Gereken tek değer cesaret. Cesaret olmadığında kitabımda değindiğim diğer değerlere başvurulur. Akra’da Bulunan Elyazması’nı yazmaya karar verdiğimde günümüzde kimsenin cesaret ve cüret göstermediğini, herkesin oturduğu yerde keyif çattığını düşündüm. Bence bazı insanları diğerlerinden daha muhafazakâr ve katı yapan da bu cüretkârlık korkusu; Hıristiyan, Yahudi veya Müslüman olmaları fark etmez. Temelde dünya dinsel fanatizme kayıyor. Musevilerin bir kanunu, “Komşunun sana yapmasını istemediğini sen de komşuna yapma” der. En önemli ahlaki değer budur. Kitabımda mekân olarak Kudüs’ü kullanmaktaki amacım, insanın kendi değerlerini dayatmadan komşusuyla huzur içinde yaşamasının mümkün olduğunu göstermekti.


Size göre başarı nedir?

Her gece başımızı yastığa koyduğumuzda huzurla uyumaktır.


E-kitabın büyük destekçilerindensiniz.

Bence yazarlar olan biteni pek anlamıyor ve Van Gogh sendromundan mustaripler. “Öleceğim ve insanlar sanatımı keşfedecekler” diye düşünüyor ve çok yanılıyorlar. Gerçek dünyaya adapte olmadıkça hayatta kalmaları mümkün değil. Kısa bir süre önce The Guardian’da benim zengin olduğum için böyle davranabildiğim söyleniyordu, ki bu pek doğru sayılmaz. Yazmaya başladığımda en çok arzuladığım şey yazdıklarımın okunmasıydı. O dönemde de e-kitap var olsaydı desteklerdim.


Röportaj: Şebnem Soral

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.