François Ozon yeni filmi “Genç ve Güzel”de (Jeune & Jolie) cinselliği ve hayatı fahişelik yaparak keşfetmeye çalışan 17 yaşındaki bir genç kızın 4 mevsimde geçen hikâyesini Françoise Hardy şarkıları eşliğinde anlatıyor.




İspanyol yönetmen Luis Bunuel, 1967 tarihli “Gündüz Güzeli”nde (Belle de jour) varlıklı ve saygın ocasıyla cinsel ilişki kurmayı reddeden ama öğleden sonraları bir randevuevinde fahişelik yapan everine’in hikâyesini anlatır. Filmin sonuna kadar somut bir neden bekleyen seyirciye Severine’in mazoşist fantezilerle dolu rüyalarından daha fazla bir şey göstermez. François Ozon da, 46 yıl sonra çektiği “Genç ve Güzel”de hali vakti yerinde bir ailenin kızı olan Isabelle’in (Marine Vacth) 17 yaşında fahişeliğe başlamasını kesin nedenlere bağlamıyor. Kuşkusuz, Isabelle’in boşanmış babası ve annesiyle kolay kolay çözülemeyecek derin sorunları ve kapanmayacak yaraları olduğu açık. Ama Ozon filmdeki terapistin daha ilk seansta deşmeye başladığı bu tür psikolojik nedenleri buzdağının görünen kısmı olarak sunuyor. Su altındaki büyük kısmı keşfetmeyi ise seyirciye bırakıyor.




Röntgenci Bakış




Filmin Isabelle’in bir dürbünle röntgenlendiği ilk sahnesi, belki de en önemli ipuçlarından biri. Isabelle, çocukluktan çıktığı bir dönemde kendini erkeklerin arzu nesnesi olarak bulmuş bir genç kız. Dolayısıyla, anne ve babasının ilgisini kaybettiği; aile kurumunun sahtelikleriyle karşılaştığı böyle bir dönemde dünyayı kendi bedeni ve cinsel haz üzerinden keşfetmeye çalışması şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan, aşkı ve hazzı bulamadığı ilk cinsel deneyiminde karanlığın içinden çıkan kendi hayaletini kendisini seyrederken görmesi. Kendine yönelmiş bu röntgenci bakışın verdiği heyecan, Isabelle’in sonraki hayatını da belirliyor. İnsanların peşinde olduğu cinselliği ve parayı anlamak için kimlik değiştirerek ikisinin bir araya geldiği bir mesleği icra etmeye başlıyor. Yaşıtları, edebiyat dersindeki genç şair Arthur Rimbaud’nun dizelerinde aşkı ararken, o hayatı ve cinselliği anlamak için “karanlığın yüreği”ne yolculuk yapmayı tercih ediyor. Onun bu sapkın ve tehlikeli deneyimi de özünde bir gençlik çılgınlığı değil mi?




Büyüme Sancıları




Yolculuğunun sonunda ne keşfediyor derseniz, Isabelle’in gözyaşı döktüğü, ağladığı sahnelere dikkatinizi çekerim. Isabelle gerçek acılarla yüzleştikçe olgunlaşıyor, iyileşiyor. Bunu gördüğümüz an, artık cinsel hazzı ya da aşkı nerede ve nasıl bulacağının bizi ilgilendirmediğini de anlıyoruz. Finalde o kendisine aynada bakarken, Ozon görüntüyü karartarak “röntgenciliğimize” son veriyor... Fonda ise Françoise Hardy’nin kendi olmaya çalışan bir genç kızın öyküsünü anlatan “Je suis moi” adlı şarkısı çalıyor. Aslına bakarsanız, Hardy’nin filmde bölüm sonlarında kullanılan şarkılarının sözleri çok şey anlatıyor. Ozon, dışarıdan soğuk, duygusuz biri olarak görünen Isabelle’in özlemlerini, kederlerini Hardy’nin hüzünlü şarkılarıyla yansıtırken, onun büyümeye çalışan 17 yaşında bir kız olduğunu hatırlatıyor bize. Ozon, çocukların ergenlik çağında ebeveynlerini tahmin edilenden çok daha derinden gözlemleyip onların hatalarından lumsuz olarak ekilenebileceklerinin altını a çiziyor. “Nerede hata aptım?” diye soran Isabelle’in annesinin (Geraldine Pailhas) anlamadığı şey de bu değil mi? Sadece Isabelle ile ilişkisine değil, dönüp asıl kendi kişiliğine bakması gerekmiyor mu? “Gündüz Güzeli” çıkışsız ve ümitsiz bir deliliğin öyküsü ise “Genç ve Güzel”, daha iyimser bir büyüme öyküsü anlatıyor. Bir klasik olmasa bile hafızalarda yer edeceği kesin...




Yazı: Mehmet Açar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.