Başında kaskı, sırtına taktığı mavi pötükareli çantasıyla görürseniz şaşırmayın. Haftanın dört günü, Erenköy’den Kadıköy’e; Scooter motoru ile gidip geliyor. Neden, derseniz; 33 yaşındaki Irmak Uçta, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin kadın giysisi dikimi ve modelistlik eğitimlerine katılıyor.


Son 7 yıldır İstanbul trafiğinde motor kullanan Irmak, bir ara Avrupa yakasındaki işine bile Kadıköy’den Scooter’ı ile gitmiş. Şimdi de annesiyle birlikte kurdukları bir giyim markası nedeniyle dikiş ve modelistlik derslerine motoruyla gidip geliyor.


Irmak Uçta, Beykent Üniversitesi'nde Sahne ve Gösteri Sanatları bölümü ile Sinema-TV bölümünü bitirmiş. Sonra kısa bir süre İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nda çalışmış. Daha sonra animasyon yapmaya karar vermiş. Hem Türkiye’de hem de ABD’de animasyon eğitimi almış. “3 yıl kadar çalıştım şirketlerde. Daha sonra freelancer oldum. Son 3 yıldır da iş geldikçe yapıyorum” diyor.


“Ya, dikiş eğitimini neden alıyorsun?” diye soruyorum, anlatıyor: “Buraya; Şile Bezi’nden yaptığımız işe bir katkımız olsun, ne yaptığımızı bilelim, diye geldim. Çünkü ben de annem de dikiş bilmiyoruz. Biraz öğrenelim, bu iş nasıl yapılıyor. Bilmeden iş yaptırmak daha güç çünkü”




Annesiyle marka yarattı

İstanbul’da büyümüş Irmak, Şileli annesiyle birlikte bir girişime ortak olmuş; “Annemle bir marka yarattık” diyor. Hili Design markasıyla Şile Bezi’nden plaj kıyafetleri, nevresim ve yatak örtüleri tasarlayıp, üretiyorlarmış. “Biraz yerelle çalışmak istedik. Kadın emeği olsun istedik” diyor. Ürünlerin dikişi de dahil her şey Şile Kadın Toplum Merkezi’nde yapılıyormuş. ‘Markanın bir duruşu olsun’ istemişler. Kadın istihdamına katkıda bulunmayı hedeflemişler. Çevreye duyarlı, sağlıklı bir kumaş olan Şile Bezi, yüzde 100 pamukmuş, hiçbir katkı yokmuş, çevreye zararı yokmuş, hiçbir atığı da yokmuş.


Markanın adı Hili, konusunda ise Irmak, şunları anlatıyor:

“Eski Şile’nin adı Hili imiş, mübadelede Yunanistan’a gitmek zorunda kalan Şileliler, Yunanistan’da kendilerine Hili diye bir yer yapmışlar.Her yıl Şile’den gidip birbirlerini ziyaret ediyorlar hâlâ. Belki orada da bir dükkan açarız.”





‘İşe mutlu gidiyordum’

Peki, neden motor, diye soruyorum... “Nefes aldığını hissediyorsun motora binince” diyerek şunları anlatıyor: “Büyük şehrin trafiğinde zor tabii ki... Levent’te çalışıyordum, karşıya geçiyordum. Her gün Erenköy’den Levent’e gidiyordum. Biraz sıkıntılarla karşılaşıyorsun ama motor buna değer. Çok kolay, çok rahat. İstanbul trafiği ise çekilmez durumda. Bütün handikapları göze alıyorsun. Mutlu gidiyordum işe...”


Kadın olmanın sıkıntıları varmış. Irmak, “Erkek motorculara daha farklılar, onlardan daha çok çekiniyorlar bence. Ama motorcular arasında da müthiş bir koruma var. En ufak bir sıkıntı yaşadığımda, başıma 3-5 motorcu doluşuyor” diye konuşuyor.


Peki, olay oluyor mu? Başına bir şeyler geliyor mu?

“Tabii canım çok fazla geldi. Bir keresinde sarı dolmuş bile çarptı. Ben yerdeyken bastı, gitti” diyor. Anlaşılan bu 7 yılda çok olay gelmiş Irmak’ın başına. Ama o, kararlı:


“Motordan vazgeçmiyorum, vazgeçemem” diyor ve ekliyor: “Herkese öneriyorum.”


Haber ve fotoğraflar: Hayriye Mengüç

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.