Reklam sektöründe ve dizi piyasasında çocuk oyuncu olmak güçtür. Hem çocuk hem de çocukla birlikte setlere taşınan ebeveynleri için. Zamansız çekimler, setlerde uzun süre geçirmeyi gerektirir. Beslenme biçimleri çocuklara pek uygun değildir. Uygunsuz mekanlar, zor diyaloglar sıkıntı verebilir. Çocuğun hevesini kırıcı şeyler yaşanabilir. Bu nedenle çocuklarımız için zaman zaman teklif alsak da eşim ve ben, herhangi bir ajansı kabul etmeyi hiç düşünmedik. Psikolojilerinin olumsuz etkilenebileceği düşüncesi, beni hep o dünyanın dışında durmamı sağladı. Ama bu konuda benden daha cesaretli bir anneyle tanıştım; Hande Erentürk. 2009'dan bu yana profesyonel bir cast ajansına bağlı olan ve şimdiye kadar Finansbank ve Piyale Puding reklamlarında boy gösteren Utkan Erentürk'ün annesi. 2006 doğumlu oğlu, 4 yaşındayken bu sektörle tanışmış.



Utkan ve annesiyle sohbet çok keyifliydi


"Her koşula uymaya hazırım"

Besteci baba ve Üsküdar Musiki'den mezun annenin yanı sıra solist hala ve Af Grubu'nun eski üyelerinden Asrın da ailede olunca, Utkan'ın sektörle erken tanışmasına şaşmamak gerek. Utkan henüz anaokulundayken "TV'ye çıkacağım" diyormuş. "Hep istekliydi" diyor, Hande. Zaten 2010'da ilk davet edildiği seçmede seçilmiş, Piyale Puding'in Avrupa'da yayınlanan bir reklamında oynamış. Utkan'ın çok hoşuna gitmiş. Ardından 2011'de Finasbank'ın ödüllü reklam filmi Rüzgar'da oynamış Utkan. Çekimler İstanbul dışında, bir hafta sürmüş. Ama seçmelerde seçilmek, hemen oynamak anlamına gelmiyormuş. Arka Sokaklar ve Muhteşem Yüzyıl için seçilmesine rağmen, biri imzadan dönmüş, küçük Mustafa içinse "rengi açık" bulunmuş. Utkan üzülmüş ama pes etmemiş. "Ben mutlaka oyuncu olacağım" diyormuş. Hande de "Oğlum seviyor, o istediği için ben her koşula uymaya hazırım" diyor. O yüzden son 5 yıldır Utkan, teklifler alıyor, seçimlere ve çekimlere annesiyle birlikte katılıyor.


Utkan'ın en büyük şansı, set deneyimi olan Hande gibi bir anneye sahip olması. Hem kendi çocuğuna hem de setlerde gördüğü diğer çocuklara bir pedegog titizliğinde yaklaşan, onları gözlemleyen Hande'ye; yaşadıklarını, özellikle setlerdeki çocuklar ve ebeveynleri hakkındaki düşüncelerini sordum. İşin içine Utkan'ın ve kendisinin duygularını da katan Hande, içtenlikle anlattı:


  • Oğlum, 4 yaşında tesadüfen başladı bu işe. 2009'dan itibaren Tümay Özokur Ajans'a bağlı çalıştı. Çok fotojenik bir çocuktu. Kendini bildi bileli, ben TV'ye çıkacağım, diyordu. Önceleri sıcak bakmadım böyle bir dünyaya. Nasıl bir sektör olduğunu, Utkan'ın psikolojisini nasıl etkileyeceğini bilemedim. Ama oğlum, çok istekliydi ve 2010'da davet edildiği ilk seçmede seçildi. Piyale Puding'den sonra Finansbank'ın Rüzgar çekimler için 1 hafta Alaçatı'ya gittik.
  • Çekimler sıkıntılıydı. Oğlum ilk defa babasından ayrılmıştı. Hep babamı istiyorum, diyordu. Erken kalkıyordu, set sırası beklemek zorundaydı, Stres oldu. Çekimler iyi gidiyordu ama her sabah 7'de kalkmak, saatlerce sıra beklemek yorucuydu. Büyükler de zorlanıyordu ama 6 yaşındaki bir çocuk için bu, çok zordu. Gerçi biz Türkiye'nin en iyi ajansıyla çalışıyorduk. Setlerde bir pedagog ve bir bakıcı vardı. Tümay Hanım bu konularda çok dikkatliydi. Çocuğa sakıncalı sahneler olursa, bakıcı çocuğu alıp oyun alanına götürüyordu. Çocuk orada ya bakıcı abla ya da anne ile zaman geçiriyordu.
  • Fakat öte yandan saatlerce ayakta, karnı aç, kalabiliyordu. Uykusu geldiğinde; birazdan sete alacağım diyorlardı, hemen çağırırlar diye uyutmuyordum. Sete almaları umduğumdan da geç oluyordu. Setten otele, gece 11-12'de geliyorduk. Banyo bile yaptırmadan Utkan'ı yatağa yatırdığımda, çok vicdan azabı çekiyordum. O zaman uzun soluklu değil, 1-2 günlük çekimlerin daha iyi olacağını düşündüm.
  • Utkan her şeye rağmen istiyordu. Ona hatıra, bize de güzel bir duygu olsun diye biz de istiyorduk. Ama çocuğumun yorulduğunu görünce, hiçbir güzelliği kalmıyordu. Akşam yatağına girdiğinde "Baba gel" diye ağlıyordu.
  • Şimdi son zamanlarda seçilmeyince çok üzülüyor. Genellikle davetler fotoğraftan seçilerek yapılıyor, ama yapımcının şu çocuğu alacaksın, isteklerine şahit olunca Utkan "Bu haksızlık, bizi niye çağırıyorlar, beni niye almıyorlar" diye sitem ediyor.
  • Örneğin Arka Sokaklar için seçildi. Ama o zamanlar 'r'leri söyleyemiyor diye son anda kabul edilmedi. İmzadan geri döndü ve Utkan bu nedenle seçilemediği için isyan etti. Muhteşem Yüzyıl için seçildi. Mustafa'nın küçüklüğünü oynayacaktı. Motive olup gitti, özel bir telefon görüşmesi yapıldı ve Utkan'ın rengi açık bulundu. Son aşamada birinin olur, dediğine kendi aralarında anlaşamayarak diğeri, hayır diyordu. Utkan, o sıralar ilkokul birinci sınıftaydı ve çok üzüldü. Fakat Utkan, motivasyonu yüksek bir çocuk. Olaylara pozitif bakan bir karaktere sahip. "Ben mutlaka oyuncu olacağım" diyor.


  • Bir bakıyorsunuz, ajansı beğenildi diyor... Onları da zor durumda bırakmamak için yola koyuluyoruz. Bazen hava soğuk oluyor, bazen de yol uzun. Yol boyunca Utkan'ın moralini yüksek tutmaya çalışıyorum. Bazen adres yanlış alınmış oluyor. Seçmelerin adresine ulaşmak için 2-3 saat zaman harcıyoruz. Çocuğu hep motive etmek gerekiyor. Yorulduğunu, acıktığını düşünüyorum, ama istiyor diye yine de destek oluyorum.Bu işin hem anne yönünden hem de çocuk yönünden farklı etkileri var.
  • Utkan artık kamera karşısında kasılmaya başladı. Çünkü büyüyor. Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor. Belki eğitim alması gerek. Drama öğretmeni içindeki cevheri çıkarmaya çalışıyor; verdiğim rolü aldı gitti, diyor. Kamera karşısında da böyle akıp gitmesi gerekiyor.
  • Öte yandan setlerdeki çocukları görüyorum, üzülüyorum. Çocuklar ve aileleleri, popülerlikten besleniyorlar. Örneğin seçmelere babasıyla gelmiş 4-5 yaşlarında küçücük bir kız çocuğunun başını okşamaya çalışıyorsun; büyümüş de küçülmüş, havalı edalarla "Lütfen saçıma dokunmayın" diyor. Oysa aileler, çocuğa popülerliği fazla hissettirmemeli. Bu reklam filminde oynayarak onun bir üstünlüğünün olmadığı, havalara girmemesi gerektiğini o çocuğa öğretmek lazım. Bu konuda ben çok özenliyim, Utkan'a her zaman alçakgönüllü olması gerektiğini anlatıyorum.
  • Bazı çekimlerde izdiham oluyor. Görüyorum, bazı çocuklar, bu ortamdan sıkılıp, annelerine "gidelim" diye yalvarıyor. Ama anneler çocukları, o ortamda zorla tutuyorlar. Bazı aileler, yetenekli olsun olmasın, isteksiz çocuğu, yeter ki TV'de görünsün diye, zorla tutuyorlar o ortamda. Çok yanlış yapıyorlar. Baktım zaman geçmiyor, oğlum daha fazla yıpranmasın diye, hemen ayrılıyorum oradan.


Haber ve Fotoğraf: Hayriye Mengüç








YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.