Pür dikkat kesilmen gereken yer özellikle tiyatrolardır; oralar avın en bol olduğu yerlerdir. Aradığın her şeyi bulursun. Artık neyi seviyorsan, neden hoşlanıyorsan; bir günlük bir macera ya da ciddi bir ilişki... Gözüne kestirdiğin kızın yanına otur, ona iyice yanaş, sonra da konuşmaya başlamak için inandırıcı bir bahane bul, sıradan ama ilgi çekici bir konu...”


Erkeklere verilmiş bu tavsiye, tiyatroların sayıca pek azaldığı ülkemiz için geçerli olamaz elbette, orası kesin. Tiyatrolarıyla ünlü Avignon’dan yahut Broadway’den söz edilmediği de ortada. Belli ki işin içinde daha allengirli, daha kızlı erkekli bir durum var. Fakat hayır, söz konusu alıntı ne Casanova’nın Anıları’ndan ne de John Berger’in modern bir Don Juan hikâyesi sayılacak ünlü romanı G.’den... Romeo ve Juliet, Kırmızı ve Siyah, Tehlikeli İlişkiler, hiçbiri... O ses, Lord Byron ya da “dünyanın en seksi vejetaryeni” Russel Brand’e de ait değil. İşittiğiniz, bundan tam20 yüzyıl önce macera arayan Romalı gençlere pek hararetli tavsiyelerde bulunan antik şair Ovidius’un sesi.


Flört etmenin, yani bir insanın başka bir insana kur yapmasının bir tarihi var mıdır, hakikaten bilmiyorum. Belki Adem ile Havva’ya dayanan bir hikâyedir bu. Bu işler tarih kadar eski ne de olsa. Hem zaten birbirine çok benzeyen tekniklere, taktiklere ve tavsiyelere her çağda rastlanıyor nihayetinde. Her çağın kendine has Don Juan’ları, avları, avcıları, hercai tabiatlıları, utangaçları, sadakat abideleri, ahlak bekçileri var. Öte yandan seçtiğimiz kelimeler sonsuz bir çeşitlilik içeriyorlar. “Baştan çıkarmak” yerine kullandığımız ama hiç de aynı anlama gelmeyen birçok başka kelimemiz var artık: Kafalamak, ayartmak, gönül çelmek, tavlamak ve diğerleri...


Her şeyin tarihi flörtün de...

Bu girişi yapmamın sebebine gelince; geçen hafta TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nı gezerken Gönül Çelmenin Tarihi adlı bir kitaba rastladım. Özel Hayatın Tarihi, Güzelliğin Tarihi, Çirkinliğin Tarihi, Bedenin Tarihi gibi gündelik hayatın tarihi ve sosyolojisi kitaplarını çok sevdiğim ve takıntı halinde topladığım için bunu da düşünmeden aldım.


Fransız şair, romancı, gazeteci, sosyolog, öğretim görevlisi Jean Claude Bolog ne kitabında, boş bir gururla ilk kez bizim başımıza geldi sandığımız bazı harikulade şeylerden bahsediyor. İnsan baştan çıkarmak istediği kişiye nasıl yaklaşır? Bu tarz durumlarda olası ilk hareketler, ilk kelimeler nelerdir? Neden başka biri değil de tam olarak o kişiyi seçeriz? Birini dinlemeye, yeniden görüşmeye ve birlikte “daha ileri gitmeye” ikna etmenin yolları nelerdir? Nasıl geçici bir heves kalıcı hale dönüştürülür, bir gönül avcısını ehlileştirmenin yolları nelerdir? İlk itiraf, ilk öpücük, ilk beraberlik, ilk evlilik teklifi gibi aşk yolculuğundaki mühim aşamalar neden unutulmaz?


Bu sorulara cevap arayan yazarla birlikte biz de tarihin çeşitli dönemlerinde ilerliyoruz. Tarih öncesi dönemlerden başlıyoruz önce, sonra mitolojiden örnekleri okuyoruz. Ardından antik Yunan ve Roma’da sevme sanatına geliyor sıra. Ortaçağ’da baştan çıkarma ve evlenmenin önceki çağlara göre nasıl şekil değiştirdiğini görüyor ve “gönül okşamanın altın çağı”na, yani Rönesans’a geliyoruz. Bakıyoruz; Aydınlanma’yla birlikte kadın-erkek ilişkilerinde yeni stratejiler geliştiriliyor. 19’uncu yüzyıl karşı cinse yaklaşmanın yeniden düzenlendiği bir dönem olarak çıkıyor karşımıza. Son olarak 20’nci yüzyıl ve devamı var tabii... Gönül Çelmenin Tarihi uzun ama zevkli.


Baştan çıkarma sanatının esas ustaları kadınlarmış!

“Toplumsal rollere bakıldığında erkeklerin payına aktif tavlama, yani avcılık düşerken; kadınlar beklemeye, kışkırtmaya, tahrik etmeye dair sayısız kod geliştirdi” diyen Bologne’a göre baştan çıkarmak son derece kadınsı bir eylem. Şöyle açıklıyor bunu: “Binlerce yıl önce iktidar fiziksel şiddetle elde edilir, zorbalıkla korunurdu. Bundan en büyük zararı görenlerse kadınlardı. Ve daha az incinmek, daha güçlü olmak hatta ayakta kalabilmek için kadınların elinde tek bir silah vardı: Baştan çıkarmak.”


Anti-Flört Kulübü

1923’te Amerika’da kurulmuş bu kızlar kulübünün amacı, sokakta yürürken sözle tacize uğrayan kadınları korumakmış. Kuruluş haberi 28 Şubat tarihli Washington Post’ta “10 genç kız, sokakta laf atanlara savaş açtı” başlığıyla geniş bir şekilde verilmiş. O seneden itibaren üyeler her yılın 4 Mart haftasını Anti- Flört Haftası olarak kutlamaya başlamış.


Bilimkurgunun babası Asimov meğer flört üstadıymış

Flört tarihinin bir diğer acayip örneğiyse beklemeyeceğiniz birinden geliyor. Robert A. Heinlein ve Arthur C. Clarke’la birlikte 20’nci yüzyılın en büyük üç bilimkurgu yazarından biri sayılan Isaac Asimov, bilimden ve kurgudan önce mizahta denemiş şansını ve The Sensuous Dirty Old Man diye bir kitap yazmış. Kitap önce Dr. A adıyla yayınlanmış, yazarının gerçek kimliğiyse çok daha sonra ortaya çıkmış. Arka kapak yazısına bakılırsa, “Dr. A. okurlara gayet açık sözlü bir şekilde ve dayanılmaz lezzetli bir üslupla ‘kız gözetleme sanatı’na dair faydalı ipuçları veriyor”muş. Kız gözetleme sanatının ne olduğunu merak etmek şüphesiz sizin de hakkınız. 1920’lerden 60’lara kadar Amerikalı erkekler arasında çok yaygın bir hobi olduğunu söyleyebilirim. Feminizmin yükselişiyle birlikte bu “sanat” önlenemez bir hızla yok olmuştu. Güzel ama sıradan görünümlü fotomodellerin şehrin kalabalık alanlarında çoğu zaman giyinik ama mutlaka seksi pozlarda görüntülendiği bir sürü “kız gözetleme” dergisi de çıkıyordu. Sonradan çıkan Playboy’un ilham kaynağı da zaten 40’lı ve 50‘li yıllarda satış rekorları kıran bu dergiydi.


Yazı: Gülenay Börekçi



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.