Yaşamımızı sürdürürken çevremize, doğaya duyarlı hareket etmeliyiz. Torunlarımıza bırakacaklarımızı biraz olsun düşünmeliyiz. Dünyada gördüğümüz her şey sadece bizler için değil devam edecek bütün nesiller için yaratıldı. Bunun ayırdında olabilirsek kendi sağlığımızı da koruruz. Çünkü doğayı korumak, bize sağlıklı bir ortamda yaşamayı da getirir.



Yaşadığımız en küçük mekan olan evlerimizden ve iş yerlerimizden kullandığımız her malzeme, bizlerin sağlığını olumlu veya olumsuz olarak etkiler... Dekorasyon malzemelerinde kullanılan suni malzemeler, yapılanmaları gereği çeşitli kimyasallarla donatılırlar. Bu kimyasallar, nefes alırken, üstünde yaşarken çeşitli şekillerde vücudumuza temas halindedirler. Ve bunların bizim sağlığımızı nasıl etkiledikleri tam olarak bilinmemektedir. (plastik pencereler-laminat diye adlandırılan tüm plastik esaslı zemin ve duvar kaplamaları, sentetik kumaşlar, zararlı boyayla renklendirilmiş malzemeler vs…)



Bu malzemelerden, doğal olana göre daha dayanıklı, daha zor eskiyen çeşitli dekorasyon ürünleri imal edilmektedir. Ve bunlar ekonomik olarak da daha uygundurlar. Bu yüzden de çok tercih edilirler.


Velhasıl ekonomik şartlar, kullanım kolaylıkları ve kullanım sürelerinin doğal malzemelere göre çok daha uzun olması bu malzemeleri bizlerin yaşam alanına dahil etmiştir.



Bir de bu malzemelerin eskiyince (doğal malzemelerden ayrı olarak) doğada yok olma ihtimali de yoktur. Bunlar tıpkı elektronik çöpler gibi doğada ayrı bir çöp yığını teşkil edeceklerdir. Doğa bu kimyasal madde yığınını içine alıp yok edemeyecektir.


Doğal Malzeme yaşar…

Bütün bu bilgiler ışığında: Dekorasyonda kullanacağımız her malzemede mümkün olan en doğal olanından seçmek, hem sağlığımız hem de geleceğimiz için en doğrusudur diyebiliriz.



Doğal malzemeler daima hafif farklılıklara sahiptirler. Çünkü onlar bir kalıptan çıkmamışlardır. Doğanın çizgilerini üstlerinde taşırlar. Üstündeki bu eşi olmayan farklılıklar onların değerini daha da arttırır. Üstlerinde yaşandıkça, yeni izlere sahip olurlar, bu da onların bir tarihe sahip olduğunu gösterir. Biz gelişmiş ülkelerdeki insanların aksine, eskimizi sevmeyen bir toplumuz. Kaçımızın evinde bırakın dedenizi, annenizden kalmış birkaç eşya var?


Türkiye'de çeşitli politik ve sosyal nedenlerden dolayı, yapay ve seri üretime özendirme gözleniyor. Her şeyin çizgisel olması (tıpkı geçen haftaki yazımda belirttiğim çiçek tarhları gibi) birbirine benzemesi, aykırıklar taşımaması özendirilmekte. Ve bu tür özellikleri taşıyan malzemeler ithal edilerek halkın zevkinin bu yönde gelişmesi teşvik edilmekte. (Birbirinin aynı desenlere sahip parkeler gibi) Bunun sonucunda evlerimizin hiç el sürülmemiş gibi toplu durması, hiçbir yaşanmışlık eseri göstermemesi makbul. Hatta köylerimizde hala sadece misafirlerin kullandığı hiç açılmayan odalar var. Sizce hayatta, hiçbir yaşam belirtisi taşımayan odalar olabilir mi?



O halde önce yaşanmışlıkları kabul edip doğal halimizi sevmeyi öğrenmeli ve doğal bir ortamda yaşamanın mutluluğunu hatırlamalıyız. Eğer bunu hatırlayabilirsek, doğal malzemelerle yaratacağımız bir mekanın her yönden bizi tatmin edeceğini keşfedebiliriz yeniden…



Hepinize, bu yeni keşif yolculuğunda kolaylıklar dilerim...


Yazı: Yüksek Mimar Bahar Doğu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.