İngiliz Mirror gazetesinde yer alan habere göre, her hafta on binlerce insanın kullandığı ofisler, mağazalar, restoranlarla çevrili, yoğun bir yaya caddesi olan Hardman Bulvarı üzerindeki bir kaldırım, artık sadece yavaş yürüyen akıllı telefon kullanıcıları için işaretler ve oklarla ayrılmış durumda. Bu haber, “Teknolojiye bağımlılıkta fazla mı ileri gittik?” sorusunu gündeme getirdi.


Bugünlerde telefonlardan uzak kalmak bir hayli zor. Yaşadığımız bilgi çağında akıllı telefonlar bilgiye anında erişim sağlıyor. Olan biteni kaçırma korkusu ise, sosyal medyanın yükselişiyle geçtiğimiz yıllarda gündeme geldi. “Fear of missing out” ifadesinin kısaltması olan FOMO, 2013 yılında Oxford sözlüğüne giren bir terim oldu. Terim ilk olarak 2004 yılında Patrick J. McGinnis tarafından ortaya sürüldü.


Internet ortamında ve sosyal medyada, başkalarının bizden daha fazla eğlendiğini gördüğümüzde, diğerlerinin deneyimlediği şeylerin dışında kalma ve bunları kaçırmaya dair kaygı ve endişe yaşayabiliyoruz. FOMO, bunu tanımlayan bir sözcük olarak belki de çoğumuzun farkında olmadan yaşadığı bir duyguyu anlatıyor ve en yoğun hali korku duygusu olarak ortaya çıkıyor. Bu korku, başkalarının yaptıklarıyla sürekli bağlantıda kalma arzusu uyandırıyor. Arzuyu dindirmenin aracı ise, elimizden düşürmediğimiz cep telefonları oluyor. FOMO’ nun bir versiyonunun da Nomofobi olduğu söyleniyor. Nomophobia kelimesi de “no-mobile-phone phobia” yani telefonsuz kalma korkusunun ifadesi olarak 2010 yılında hayatımıza girdi.


Telefonla yürüyenler için özel yol şeridi

Teknoloji bağımlılığı son yılların tartışma konusu olurken bunun bir ihtiyaç olduğu konusunda ısrarcı olanlar için yaşamı kolaylaştırıcı değişiklikler de yapılmaya başladı. Bunların bir örneği de İngiltere’nin Manchester şehir merkezinin Spinningfields bölgesinde açılan kaldırım şeridi. Gidiş-geliş olarak yan yana açılan iki şerit 75 metre uzunluğunda. Kısa mesafeli açılan bu uygulamanın devamının geleceği, farkındalık yaratmak için de oldukça işe yarar olduğu söyleniyor.


İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre İngilizlerin %70’i yürürken telefonlarına baktıkları için kendilerini suçlu hissettiklerini ifade ediyor. Araştırmaya katılan kişilerin yarıdan fazlası, yürürken onlara telefonuna bakan birinin çarptığını söylüyor. %38’i ise kendisinden özür dilendiğini, %27 oranında kişi de kendisinden özür dilenmediğini net olarak hatırlıyor. Cep telefonu ile yürümek günlük hayatımızda sıradan bir olay haline gelirken, Manchester’daki yaya şeridi sayesinde cep telefonu kullanıcıları artık birbirine çarpmadan yavaşça yürüyebiliyor. Uygulamayı yapan şirketin genel müdürü Richard Baxendale, toplumdaki değişimler karşısında gerçekçi ve sorumlu olmaları gerektiğini öne sürüyor. Yaptıkları araştırmayla, teknolojinin dikkat dağıttığını ama teknolojiyle yaşamanın toplumda üstesinden gelinmek istenen bir konu haline geldiğini fark ettiklerini söylüyor.


Nomophobia artık bilimsel olarak inceleniyor

Öte yandan, telefon bağımlılığının de artık bir adı var: Nomophobia. Bu kelime, “No mobile phone phobia” ifadesinin kısaltması olarak Cambridge Sözlüğü tarafından 2018’de yılın kelimesi olarak ilan edildi. Cep telefonsuz kalma veya pilinin bitmesi, kapsama alanı dışında kalması gibi sebeplerle telefonu kullanamama korkusu olarak tanımlanıyor. FOMO’nun yeni versiyonu olduğu söyleniyor. Sözlüğün editörleri bu kelimenin bilimsel literatüre henüz girmediğini söylese de klinik anlamda anksiyete ve kaygı durumlarına karşılık geldiği bilim insanlarının da kısa sürede dikkatini çekti. Hindistan’daki bir tıp bilimleri enstitüsü, çoğunluğu 25 altındaki öğrencilerini incelemeye alarak Nomophobia’nın varlığını araştırdı. Böylece terim, bilimsel literatüre de girmiş oldu. Sonuçlara göre, tıp fakültesi öğrencileri arasında nomofobinin görülme sıklığı %99 oranında ve bu durum orta dereceli olarak gözlemleniyor. Sonuçlara göre nomofobi cinsiyet, oturulan yer, maddi durum dinlemiyor.


Küçücük ekranlarda modası kısa sürede değişen sosyal medya araçları ile dünyayı takip ediyor, yeni bağlantılar kuruyor, ürünlerimizi satıyor, ünlüleri veya influencerları ve rol modellerini takip ediyor, sevdiklerimizle irtibatta kalıyoruz. Telefonun ihtiyaçtan bağımlılığa kaydığı anları özellikle ergenlik çağındakiler pek fark edemiyor. İtalya’da, özellikle gençlerde cep telefonu ve internet bağımlılığıyla mücadele için Temmuz ayında bir yasa tasarısı hazırlandı. Tasarıda cep telefonundan mahrum kalma fobisi olarak özetlenen “nomofobia” ve bununla birlikte mesajlaşma uygulamaları ve sosyal medya hesaplarına erişim korkusuna çözüm bulmak hedefleniyor. İtalya Ulusal Teknoloji Bağımlılığı Derneği’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre 15-20 yaş aralığındaki gençlerin en azı yarısı günde 75 defa cep telefonlarını kontrol ediyor.


“Bilmeden” duramıyoruz

Telefon bağımlılığı aslında her yaştaki insanı etkiliyor. ABD’de anksiyete ve obsesif-kompulsif bozukluklar üzerinde uzmanlaşmış bir psikoterapist olan Sheva Rajaee’ye göre FOMO, nomophobia ve benzeri tarzda korkular; temel olarak bir olaya dahil edilmeme, olan bitenle ilgili bilginin dışında kalma, bilmeyen olma, hayatını en iyi şekilde yaşayamamak gibi korkulara denk geliyor. Rajaee, yaşadığımız bilgi çağında cevap almaya bağımlı olduğumuzu söylüyor. Yüz yıllar boyunca bilmeme hali ile yaşadığımızı ve bu şekilde bugünkü halimize gelebildiğimizi hatırlatıyor. İçinde yaşadığımız teknolojiyi, neyi bilmemiz ve neyi merak etmemiz gerektiğiyle ilgili olarak kullanmamız gerektiğine işaret ediyor.


Psikolojide, bağımlılıkları araştırırken kişilerin ihtiyaçlarının doyuma ulaşıp ulaşmadığına bakılıyor. Deci ve Ryan’ın ortaya attığı bir motivasyon kuramı olan Öz Belirleme Kuramı’na göre, insanların üç temel psikolojik ihtiyacı bulunuyor. Bunların özerklik, yeterlilik ve ilişkili olma olarak ifade ediliyor. Temel psikolojik ihtiyaçların doyumu uzun vadede sağlanmadığında, bireyler sürekli kaygılı bir hale gelebiliyor. Telefondan uzak kalamama hali de kişinin diğer kişilerle olan ilişkileri ve bağlanma duygusunu doyuran bir bağımlılık haline gelebiliyor.


Psikologlar; temel psikolojik ihtiyaçlar, sürekli kaygı ve genel öz-yeterlilik için çeşitli ölçekler kullanarak araştırmalar yapıyorlar. Öz-yeterlilik kavramı, kişilerin çevrelerinde olup bitenler üzerinde fonksiyonunun ve bu fonksiyona sahip olduğuna dair inancı olarak tanımlanıyor. Öz yeterlilik yetenekli olmaya değil, kişinin kendi kaynaklarına güvenmesine karşılık geliyor. Telefon bağımlılığına öz belirleme kuramı ile bakmak, elimize telefonu her alışımızın hangi ihtiyacı karşıladığını düşünmek için bir pencere açıyor. Sheva Rajaee’nin de önerdiği gibi, hangi bilgiye nasıl ulaşacağımızı bilerek telefonu sadece bir araç olarak kullanmak iyi bir motivasyon kaynağı olabilir.


Bütün bunlar akla şu soruyu da getiriyor. Acaba teknoloji ile birlikte yaşamaya uyumlu hale gelmek için düzenlemeler yaparken daha fazla bağımlı hale geliyor olabilir miyiz? İngiltere’deki yaya kaldırımı şeritleri deneme amacıyla konmuş olsa da gelecekte daha da yaygınlaşacak mı, hep birlikte göreceğiz.


Derleyen: Senem Tahmaz






Referanslar

Joshua Smith (2019). Manchester opens UK’s first slow lane for people looking at phones while walking . Şuradan alındı: https://www.mirror.co.uk/news/uk-news/manchester-opens-uks-first-slow-20127725?fbclid=IwAR1I0V54Jxis-fS9OlPtMw0jc7dldfeeiy5NQ_xFJOAXEYPJMQM0wIsuKaQ

Harish B.R. (2018). Prevalence of nomophobia among the undergraduate medical students of Mandya Institute of Medical Sciences, Mandya. Şuradan alındı: https://www.researchgate.net/publication/329171562_Prevalence_of_nomophobia_among_the_undergraduate_medical_students_of_Mandya_Institute_of_Medical_Sciences_Mandya

Ankara Üniversitesi, Temel Psikolojik İhtiyaçların Tatmininin Öz-Yeterlilik ve Sürekli Kaygı Üzerine Etkisi. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/17/1670/17820.pdf

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.