Yaşam içerisinde hayatımızı idame ettirebilmek için her birimiz farklı meslek gruplarına atılmış bulunmaktayız. Kimimiz doktor, kimimiz öğretmen, ressam, gazeteci, avukat, güvenlik görevlisi, mimar... Her bir mesleğin karşıladığı ihtiyaç alanı farklı ve de önemli. Ayrıca her meslek bir bakıma bir başka meslek grubunun ihtiyaç ve konfor alanını sağlamak için de gerekli.


Peki tüm bu meslek dallarına dağılmış kaç kişi işini severek ve tutkuyla yapıyor? Ya da daha değişik bir bakış açısıyla konuyu ele alalım? Sevdiğimiz işi mi yapmalıyız, yaptığımız işi mi sevmeliyiz?


Ne yazık ki herkes günümüz şartlarında hayalini kurduğu, yapmayı istediği iş alanında çalışamıyor. Gönül ister ki herkes mutlu olacağı işi yapsın. Fakat koşullar ve bazen de şans insanları eğitim aldıkları ya da yapmayı canı gönülden istedikleri mesleklerin dışına sürükleyebiliyor.


Öyle ya da böyle hepimiz bir işe sahibiz. Aslında "iş" hayatın her alanında var. Bir öğrencinin işi ders çalışmak, işsiz olan bir insanın işi iş aramak, bir ev kadınının görevi ise evde çalışmaktır. Dolayısıyla hayatımız aslında çalışmaktan, "iş"ten ibaret.

Hâl böyle de olunca mevcut işimizi severek yapmaktan başka çare kalmıyor. Evet belki hayalimiz iyi bir yazar olmak iken, bir sağlık görevlisi olmuş olabiliriz ancak bu durum o dalda başarılı olmamıza engel değil. Gerçekler çoğu zaman hayallerle örtüşmüyor maalesef.


Bu durumda hayatımızın çekilir olmasını istiyorsak yaptığımız işi sevmek, zevk almak durumundayız. Düşünsenize bir günün büyük çoğunluğu iş ortamında geçerken; her gün paydos saatini dakikaları sayarak beklemek ne büyük bir eziyettir.


Sevmeden çalışılan her iş bir çile haline gelir ki bu durum ise yaşam sevincimizi bile yok eder. Öte yandan yaptığımız işi benimsemek, kabullenmek ve başarılı olmaya kilitlenmek; layıkıyla görevimizi yapmak kazandığımız parayı hak etmemizi; dolayısıyla başımızı yastığa rahat koymamızı sağlar.


İnsanların emeklerinin karşılığında aldığı ücret, çalıştığı ortamın fiziki koşulları, iş arkadaşları ve yöneticilerinin tutumu ise kişinin iş tatmini ve işteki mutluluğunu belirleyen unsurlardır. Ancak tüm bu şartların iyi anlamda yerine getirildiği koşullarda dahi işini sevmeyenler vardır. Bunun nedeni ise beyinde kendini şartlamaktır. Eğer işinizi sevmemeye kendinizi koşulladıysanız tüm olumlu yönlerine rağmen mutlu olamayacaksınızdır. Oysaki "Bu benim işim sahip çıkmalıyım" mantığıyla hareket etmek ise belki de derinlerde kalmış bir potansiyeli de açığa çıkaracaktır.


Öte yandan insanın yaptığı iş o insanın toplumsal kimliğini oluşturur. İlk tanıştığımızda sormaz mıyız hep karşımızdakinin ne iş yaptığını? Tanımadığımız halde ilk etapta biraz da yaptığı işe göre çıkarımlarda bulunmaz mıyız insanlar hakkında? Dolayısıyla bu toplumsal etiket de işimizi önemsememizi, değerli bulmamızı gerekli kılar.


Bunun yanı sıra bir insanın yaptığı işi değerli bulması için ise illa o insanın bir doktor olup hayat kurtarması gerekmez. Her iş, o işi yapan insanın tavrına, yaklaşımına göre önem ve anlam kazanır. Bazı insanlar vardır ki yaptıkları iş ne olursa olsun işlerini bir misyon olarak görür, böyle yaklaşır ve daha yüksek bir doyum yaşarlar.


Çalışmak, üretmek ve başkalarına yararlı olmak, insana varoluşsal bir doyum ve mutluluk yaşatır. En mutlu insanlar, yaptıkları işe anlam yükleyen ve işlerini bir misyona dönüştürebilen insanlar değil midir?


Şu şekilde bağlamak istiyorum. Ünlü filozof Maksim Gorki'nin şu sözü ne de güzel özetler tüm konuyu: "İş mutluluk verici olduğunda hayat eğlencelidir; bir görev olduğunda ise esarettir." Öyleyse bir ömür esaret altında yaşamayı mı seçersiniz?


Yazı: Ferah Uzundurukan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bu yazı o kadar doğru ki. Ben yıllar önce bunun farkına varamadım. Şöyle ki hep üzüldüm bölümümü sevmiyorum diyerek. Ve bölümüme dair bir şeyler öğrenmedim hep sevmiyorum dedim. Sevmeyi asla denemedim :( Şu an onun pişmanlığını yaşıyorum. Ne yapacağım ben şimdi diye kara kara düşünüyorum. Gerçekten okuduğumuz bölümü işi en azından sevmeyi denemeliyiz bunu anladım. Ama çok geç anladım bu da benim yıllarıma mal oldu :(
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.