Binlerce yıllık gizemin sırrını barındırıyor her insan. Kalbinde saklı cennetinin gizeminin kapısını yeryüzüne açması ise an meselesi...


Kalplerden ılık ılık binlerce yüzyıl hep aynı sevinçlerden, hüzünlerden, acılardan, duygulardan geçti insanlık. Daha henüz sözcükler bulunmamışken ilk başta resimlerle, sonra alfabenin bulunuşu ile cümlelerle ifade etti kendini. Kendini aradı durdu her ifadede. Yaptıgı her şey bu yüzdendi belki. Saklı cennetine ulaşabilmek için... Kendi mağarasına saklandı bazen cennetini ararken... "Burada mısın?" diye yankılandı sesi ararken... Çok gezdi, çok hikaye dinledi, çok okudu... Yüzyillarca... Cennetini bulmak içindi her şey...


Vadileri bitirdi, dağlarda ev kurdu, ormanları geçti. Denizleri aştı. Hep sanarak...

Neredeydi bu cennet?

Sonra bir zaman geldi... Hiç bakmadığı yere baktı.

Kendinden çıkarak, insanların kalınlaşmış kalplerine bakmaya başladı.

Cennetini aramaktan yorulmuş kalplerin içindeki harabedeki ışığı gördü.

Yaraların içinden oluk oluk akan sızılarda parlayan o cennet bahçesinin ortasında yıkık dökük kalan harabeye baktı.

Anladı ki her insan kendi cennetini o harabe bulabilirdi bir tek.


"5.ci kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. 'Aman sakın kendini' diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: 'Bırak kendini, koy gitsin!' Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!"

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.