Lawrence LeShan, tamamıyla aklı başında olarak tanımladığı pek çok insanın her gün meditasyon yaptığını keşfettiğinde bilimsel bir konferanstaydı. Konu ilgisini çekmişti, böylece bilimsel uygulamalarla bariz bir şekilde çelişen bu davranışı denemeye ve anlamaya karar verdi. Konferansın sürdüğü dört gün boyunca konuştuğu kişilerden farklı cevaplar almıştı, ancak birisi meditasyon yapmayı şöyle tanımlıyordu: “Tıpkı eve gitmek gibi.” Bu, araştırmada yer alan katılımcıların hepsinin üzerinde hemfikir olduğu tanımlama oldu.
O günden sonra LeShan, konsantrasyonla gerçekleştirilen bu günlük egzersizin yararları ve zararlarını araştırmaya girişti. Ve bu araştırmanın sonucunda ortaya “Nasıl meditasyon yapılır?” adlı ilginç bir kitap çıktı. İşte bu kitaba göre yazarın vardığı sonuçlardan bazıları:
Arayışın bir parçası
Meditasyon bir kişinin, bir dinin ya da bir felsefe okulunun buluşu değildir, insanların kendilerini bulmak için girdikleri arayışın bir parçasıdır. Farklı çağlarda, dünyanın bir çok farklı yerinde insanlık üzerine araştırma yapanlar şu sonuca vardılar: Yaşamak, kendimizi dışavurmak ve hayatın her alanında yer almak için potansiyelimizin pek azını kullanıyoruz.
Hayatın çelişkileri ve zorlukları onları kafamızın içindeki karanlık bir köşeye itse bile, sahip olduğumuzu içten içe bildiğimiz bilgeliği ve mutluluğu bulmak, yeniden canlandırmak veya başkalarına sunmak için meditasyon yaparız. Her gün kendimize konsantre olabileceğimiz azıcık bir zaman ayırmayı başardığımızda bilincimizin daha yüksek noktalara ulaştığını fark ederiz ve bu bizim evrenle, ailemizle, yaptığımız işlerle uyum içinde olmamızı sağlar; sevme, heyecan duyma ve daha etkili olma kapasitemizi artırır.
Meditasyonu form tutmaya yarayan bedensel egzersizle karşılaştıran LeShan şu yorumu yapıyor: “Bir uzaylı, insanların ucunda birkaç kilo ağırlık olan sopaları sürekli kaldırıp indirmesini ya da hiçbir yere gitmeyen bir bisikletin pedallarını sürekli çevirip durmasını veya olduğu yerde dönüp duran bir bant üzerinde saatlerce yürümesini delice bulabilir; oysa bu egzersizlerin nesnesi kaldırılan ağırlık, bisiklet ya da yürüyüş bandı değildir, esas olan bu aktivitelerin bunları yapan insanların bedeninde yarattığı etkidir.
Aynı şekilde, bir köşede sessizce ve hiç kıpırdamadan oturup nefesini saymak, ya da birtakım tuhaf sembollere konsantre olmak da meditasyonun amacı değildir; aslolan kişiyi yeni bir bilinç seviyesine taşıyacak fiziksel değişimdir.”
‘Kontrol bende’ yanılgısı
Form tutma açısından kurduğu benzerliği daha da ileri götüren LeShan, meditasyon okullarında okulu bırakan öğrencilerin oranının yüksek olmasını, öğrencilerine belli bir yöntemi empoze etmeye çalışan öğretmenlerin baskısına bağlıyor. Oysa bedensel egzersizleri yaptıran antrenörler, her bir kişinin kendine göre bir egzersize ihtiyaç duyduğunu bilse ve ona göre hareket eden uygulamaları örnek alsalar, amaçlarına ulaşmakta çok daha başarılı olurlar.
Normal bir insan, aynı davranışı tekrarlamaya eğilimlidir; buna rutin deriz. Böyle yaparak bir süre sonra bir makine gibi hareket etmeye başlar ve giderek duyguları ve hisleriyle bağı zayıflar. Hayatının hep aynı olmasından dolayı büyük bir ıstırap içinde olsa da, belli hareketleri her gün tekrarlıyor olmak insana kendi evreni üzerinde tam kontrole sahip olduğu (oysa bu bir yanılgıdır) hissini verir. Bu rutin bir dış etken sebebiyle bozulma tehdidiyle karşı karşıya kalırsa, kişi panikler, zira yeni durumlarla baş edebileceğinden emin değildir.
Kısacası, biz hayatımızı her şeyin değişmesini isteyerek geçiririz, ama öte yandan her şeyin olduğu gibi kalmasını sağlamak için çabalarız.
Aslolan iç huzuru aramak
Meditasyon teknikleri kendilerini “mistikler” olarak tanımlayan kişiler tarafından geliştirilip tanıtılsa da bu tekniklerin mutlaka maneviyat arayışıyla bağlantılı olması gerekmez, aslolan iç huzuru aramaktır. Gelecek hafta bu tekniklerden bazılarına bakacağız. Şimdiyse bu yazıyı Krishnamurti’nin kökleri yüzlerce yıl öncesine dayanan ve günümüzde çok gerekli bir hale gelen bu sanat hakkında yaptığı yorumla bitiriyorum.
“Meditasyon bedeni kontrol etmek değil, nefes alma tekniği de değil. Meditasyon sırasında doğru bir fiziksel duruş içinde olmamız gerek, ama bedenle ilişki buraya kadar. Konsantre olmak için kendinizi zorlamayın, bu sadece endişeye sebep olur. Doğru bir şekilde meditasyon yaptığımızda konsantrasyon da kendiliğinden gelir. Belli şeyleri düşündüğümüz ya da kendimizi belli duygulardan arındırdığımız için değil, ruhumuz cevaplar aramadığı için gelir. Kendimizi olayların bizim bildiğimiz şekilde gerçekleşmesi gerektiği duygusundan kurtarırsak, ilahi akışın bizi gitmemiz gereken yere götürmesine izin veririz.”
Yazı: Paulo Coelho
Çeviren: Mine Akverdi Denktaş
YORUMLAR