Dr. Stephen W. Porges, bir psikolog ve nörobilimci, oğlu Seth Porges ise bir gazeteci ve film yapımcısıdır. Aşağıdaki alıntı, kitapları Our Polyvagal World: How Safety and Trauma Change Us’dan bir bölümdür. Genel olarak Polivagal teorinin ve terapi sürecindeki işleyişinin bir özeti niteliğindedir.


Hepimiz, geniş bir bedensel deneyim ve duygular yelpazesinde bu duygularla mücadele ederek hayattan keyif almaya çalışırız. Bazen sosyal ve canlı hissederiz, enerjik ve agresif olabiliriz ya da donmuş gibi hissedip hareketsiz kalırız. Birçok farklı duyguyu hissederiz. Bu duyguların hepsi evrenseldir ve büyük ölçüde uyumludur. Bunların hiçbiri doğuştan “kötü” değildir, aksine hayatta kalmamıza yardımcı olmak ve güvenli bir duruma geri dönmemizi sağlamak için evrimsel olarak ortaya çıkmış, spesifik işlevler görmek amacıyla var olan duygulardır. Ancak travma yaşayanlarımız için, belirli bedensel duygular travmamızla derin bir şekilde bağlantılı hale gelebilir. Savunmacı veya öfkeli hissetmek her zaman hoş bir şey değildir, ancak sağlıklı bireyler genellikle bu tür duygulardan fazla zorlanmadan geçebilirler. Travma yaşayanlar içinse, yalnızca bir duyguyu, savunmacılık, öfke veya başka herhangi bir duygu, hatta genellikle “pozitif” olarak görülen duyguları bile, hissetmek büyük bir kesintiye ve acıya yol açabilecek, acı verici bir tetikleyici olabilir.


Polivagal teori tetikleyicileri nasıl dönüştürür?

İşte bu yüzden, LCSW—Travmatik Stres Araştırma Konsorsiyumu’nun klinik danışmanı ve Clinical Applications of the Polyvagal Theory adlı kitabın editörü ve polivagal teoriyi rehber olarak kullanan Deb Dana, terapi seanslarını yeniden şekillendirdi ve bu seanslarda kendisinin odak noktası travmatik olaylar değil, o olayla ilişkili bedensel duyguları değerlendirmeye başladı. Bu büyük bir değişimdir. Konuşma terapilerinin amacı genellikle danışanların hissettikleri ile ilgili bir açıklama yaratmaktır. Dana gibi, Polivagal teoriyle bilgilendirilmiş terapistler ise, o duyguyu “neden” hissettiğimizi anlamaktansa “nasıl” hissettiğimizi anlamayı hedefler.


Amaç, duygularımızı anlamak ve onları travmadan ayırmaktır. Özünde: Danışanların bu evrensel olan, bedensel duygulara alışmalarını sağlamak yatar, böylece bu duygular daha az rahatsız edici hale gelir. Hepimiz kötü duygular hissederiz, tıpkı iyi duyguları hissettiğimiz gibi. Ancak travma yaşayan bireyler için sorun, bu kötü duyguların, basitçe hayatını yaşamaya devam etme yetisini aşabilmesidir.


Duyguları travmadan ayırma adımları

Bu sürecin ilk adımı, bedensel durumumuzun, “iyi” ya da “kötü” olarak herhangi bir anlatıdan bağımsız, farkındalığını yaratmaktır. Bunun için, Dana danışanlarına bu durumlara merak ve keşif duygusuyla yaklaşmalarını sağlar: “Bu bir bedensel duygudur. Bu iyi ya da kötü bir şey değil. Ama ben bunu hissediyorum ve işte bu da hissin neye benzediğidir.”


Bu farkındalık olmadan, genellikle olumsuz duygularımız etrafında suçlama içeren anlatılar oluştururuz. Kendimizi ya da bize yakın olanları, kötü hissetmemize neden oldukları için suçlarız. Bir sevdiğimiz ya da içinde bulunduğumuz çevre, istemeden bizi tetikleyebilir; bu da bedensel ve zihinsel olarak, bu kişi ya da şeyin sorun olduğuna inanmamıza yol açar. Bu, gerçek kişiler arası sorunlar yaratır ve tartışma gibi sıkıntılara yol açar. Ayrıca, kötü hislerimiz için birilerini suçlamaya yönelik bir eğilim geliştirebiliriz.


Suçlama bir başa çıkma stratejisidir. Ama başa çıkma stratejisi olarak hem kolayca geri dönülebilir hem de son derece etkisizdir. Bedensel duygularının farkında olan bir insan, bu duyguları suçlama bağlamı dışında deneyimleyebilir ve onları gerçekten tetikleyen şeyin ne olabileceğini anlayabilir.


Farkındalık bir başlangıç olarak kabul edilirse, bir sonraki adım, insanların bu duygulardan ve durumlardan, sıkışıp kalmadan geçiş yapabilme yeteneğini geliştirmelerini sağlamaktır. Birey bu duyguları büyük bir durum bozulması yaşamadan deneyimleyebildiğinde, yaşamı iyileşir. Bu durumları ve duyguları kontrol edebilmek, nefes ve hareket gibi mekanizmalarla sağlanabilir. Bu becerileri geliştiren bir birey, kendi bedensel duyguları arasında, engelleri ustaca geçerek güvenli bir liman arayan bir gemi gibi hareket edebilir. Bu tür bir terapi, danışanların kendi bedensel duygularının farkına varmalarını sağlamayı ve bu duyguları yavaşça acı ve travma bağlamından ayırmalarını amaçlayan ilerleyici bir egzersiz ya da Dana’nın ifadesiyle “merdiven” olarak işler. Danışanlar, travmayla ilişkilendirdikleri duyguları kısa kısa başlayıp, giderek daha uzun sürelerle ve güvenli bir ortamda “hissetmeleri” için teşvik edilir.


Sonunda, danışanlar bu duygulara travma tetikleyicileri olarak değil sadece duygular olarak alışırlar. İşte bu gerçekleştiğinde, söz konusu duyguların rahatsız edici gücü kaybolur. Onları kabul edebiliriz, onurlandırabiliriz, hissedebiliriz, takdir edebiliriz. Sonrasında ise bu duyguları bırakabiliriz.


Alıntı, Our Polyvagal World: How Safety and Trauma Change Us kitabından, Stephen W. Porges ve Seth Porges tarafından yazılmıştır. Telif hakkı © 2023 Stephen W. Porges ve Seth Porges’e aittir. Resimler © 2023 Regan Desautels ve Alexis Cruz Gómez’e aittir. Yayıncı Norton Professional Books tarafından izinle kullanılmıştır, W. W. Norton & Company, Inc. bir bölümüdür.


Referanslar

Stephen W. Porges, PhD and Seth Porges, “Using the Polyvagal Theory to Heal from Trauma”, https://goop.com/wellness/mindfulness/polyvagal-theory-for-trauma/




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.