Yaşam, insanı rahatsız eden birçok olumsuz şeyi içinde barındırır. Koşmanıza rağmen otobüs kaçar, çantanızdaki su şişesi patlar, en sevdiğiniz cafe kapanır… Bu gibi durumların üzücü olması doğal olsa da bunların size karşı ve kasıtlı olduğunu düşünmek veya bu şekilde hissetmek düşününce o kadar da doğal olmayabilir.
Bazı insanlar için, pek çok sorunun şans eseri oluştuğuna inanmak çok zordur. Müthiş uygunsuz anlarda, bir tür kötü niyet olmaksızın, korkunç şeylerin tekrar tekrar ortaya çıkması mantıksız bulunabilir. Kargodaki siparişin kaybolması, beğendiğinizin kazağın son parçasını başkasına kaptırmanız ya da telefonun şarjının bitmesi basit bir tesadüf olamaz. Neden apartmanda sadece onların ayakkabıları çalındı ve neden çok beğenerek aldıkları çantanın fermuarı bozuk çıktı? Sanki biri onları takip ediyor, baltalıyor, onlara tuzaklar kuruyor ve onlara gülüyor. Görünüşe göre onları dünyaya aptal gibi göstermek için bir tür komplo var. Gerçekten çok sinirlenmelerine şaşırmamak gerek.
Üzücü ve dokunaklı gerçek şu ki neredeyse hiçbir zaman ortada bir komplo yok. Ama içten içe bu yönde güçlü bir his uyandırması bize paranoyak aşırı duyarlılığın kökenleri hakkında çok şey anlatır: bu kendinden nefret etmenin acı meyvesidir. Kendimizden içten bir şekilde hoşlanmadığımızda, dünyanın da bizimle alay ettiği izlenimine sahip olmamız çok doğaldır. Otel kapıcısı tam olarak ne kadar korkunç olduğumuzu biliyor; bu yüzden bize arızalı klima ünitesi olan odayı verdiler. Garson, isyanımız konusunda derin bir deneyime sahiptir; bu yüzden pantolonumuzun üzerine bir şeyler damlattılar.
Şüpheci doğamızın, kökenini gerçek entrikaların ve planların yaygınlığına değil, sahip olduğumuz güvence, dikkat ve özenden yoksun olduğumuz çocukluk dinamiklerine borçlu olan bir kendinden nefretin belirtisi olduğunu görme şansına sahip olmamız gerekiyor. Başımıza gelenleri hak ettik ve bunun için muazzam, devam eden sempatiyi hak ediyoruz. Dünya bizden nefret etmiyor, hayali entrikalar şeklinde bize musallat olan kendimize karşı hor görmeyi yeni öğrendik. Aslında kimse bize gülmüyor; doğru dürüst sevilmedik ve artık kendimizi pek sevmiyoruz. Öfkemizi ve öz şefkatimizi saklamamız gereken gerçek öfke budur.
Referanslar:
“Why Do Bad Things Always Happen to Me?”. Şuradan alındı: https://www.theschooloflife.com/thebookoflife/why-do-bad-things-always-happen-to-me/
YORUMLAR