Uzun zamandır TÜYAP’ta düzenlenen ve geçtiğimiz hafta sona eren İstanbul Kitap Fuarı'ndan Instagram canlı yayını yapmak için Pınar Aksu'yla birlikte malzemelerimizi sırtlayıp Bulgaristan sınır kapısına mümkün olduğu kadar yakın bir noktaya kurulmuş TÜYAP'a doğru yola çıktık. Bu yıl fuarın 37.si gerçekleşti. Habertürk'ün bildirdiği rakamlara göre ziyaretçi sayısı 600.000'i aşmış.


Girişte, basın olduğumuzu söyledik ve sorumluların haklı olarak basın kartı, o da yoksa kartvizit görmek istemeleri karşısında durakladık, yanımızda ikisi de yoktu. Pınar'ın, tombul bir lolipopu andıran Habertürk logolu mikrofonumuzu, düşmana doğru sancak sallayan muzaffer bir general edasıyla girişteki turnike görevlilerine doğru sallamasıyla turnikeler açıldı ve içeriye girdik.


"Kitap fuarı" kavramına anlam vermekte zorlanıyorum. Yüzbinlerce kitabın bir araya getirildiği ve bir kısmına indirim yapılan bir pazar yeri, panayır burası. Örneğin, teknoloji fuarında yeni teknolojiler, keşifler, ürünler tanıtılır, bilgi verilir. Kitabın "fuarı" nasıl olabilir? Neyse… Okuma oranlarına katkısı oluyorsa şikayet edecek bir durum yok.


TÜYAP oldukça geniş bir alana yayılıyor, biz gittiğimizde bir de ARTIST 2018 adında bir sergi vardı. Kitap fuarına giderken bu serginin içinden geçtik, çok güzel resim ve seramik işleri görünce bu alanda daha fazla zaman geçirebilmeyi çok istedik. Aslında her iki sergiye de birer gün ayrılabilirdi, bunu hak ediyorlar. Sabah erkenden gidip ikisini keyifle gezmek de -yorucu olmakla birlikte- mümkün olabilir. Artık seneye…


Fuar alanında kendimizi ilk önce "test kitapları ormanında" bulduk. Aslında, burada satılmakta olan nesnelere "kitap" demek çok yerinde gelmiyor, sonuçta sadece binlerce soru ve cevap içeren birer depo, "soru bankası" bunlar. Yaratıcılıkla, sanatla, edebiyatla, merakla, öğrenmeyle ilgili olmayan, makine gibi soru çözmeyi sağlayan bu kitapların sistemimizde bu kadar önemli bir yer edinmiş olmaları insanı üzüyor. Bunlara ayrılmış koskoca bir alan görmek hayal kırıklığı yarattı açıkçası. Neyse ki fuardaki yegane bölümün burası olmadığını ve alışık olduğumuz anlamda "kitap"ların yer aldığı salonları görünce rahatladık.


Fuara ilgi çok büyüktü. Tek başına ziyaretçi sayısını düşününce rakam insana pek bir şey ifade etmeyebiliyor ama o kadar çok insanı bir arada görünce anlıyorsunuz. Sayısız ilkokul ve lise öğrencisi vardı.


Bizi şaşırtan bir olay, yayınevlerinin bize olan yaklaşımı oldu. Röportaj yapmak istediğimiz yayınevlerinden biri hariç hiç biri bizimle görüşmek istemedi, ya kaçamak bir "çok meşgulüm, çok müşteri var" cevabı aldık -ki yalan değildi- ya da sonuçsuz bir "Bilmem kim beyle görüşün, bilmem ne hanım sizinle ilgilenir" döngüsü içinde kaldık.


Çocuklarla yaptığımız görüşmelerde, özellikle ilkokul öğrencilerinin, öğretmen veya ebeveynlerinin zorlamasıyla değil, kendi istekleriyle orada olduklarını gördük. "Telefonun şarjı bittiğinde oluşan boş zamanlarında kitap okuyan"lardan, kitap fiyatlarının yüksekliğinden şikayetçi olana, "artık eskisi gibi ailelerin bir araya gelerek kitap okumadıklarından" dem vurandan, Hitler'in Kavgam'ı pahalı olduğu için bir türlü alamadığından dert yanana kadar çeşitli zihinlerle karşılaştık.


Kitap fuarında en çok hoşumuza giden, çocukların yeni bilgiler almaya, hayal güçlerine hitap eden eserleri okumaya olan heves ve isteklerine şahit olmaktı. Okumaya çok hevesli olduklarını görmek, insanın içini gelecek nesillere dair ümitle dolduruyor.


Bu ateşin her nesilde daha harlı yandığını görmek umuduyla...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.