İlk dersimiz: Cinsiyetçilik nedir?
Cinsiyetçilik, bir cinsin diğerinden üstün olduğunu savunan bir görüş. Toplumsal cinsiyet eşitliği ise, erkek ile kadının yaşamın her alanında eşit haklara sahip olmasını ifade ediyor. İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı konusunda farkındalık başlamış gibi görünse de yol uzun. Kadınları destekleyen şirketler, yönetim kademesinde kadınlara fırsat tanımak, doğum ve süt izni gibi haklar için kolaylık getirmek gibi konularda gelişme göstermeye çalışsa da bunlar halen iş hayatındaki kadınlar için mücadele alanı. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, çalışma yaşamının özellikleri erkeğe özgü önyargı ve değerlerden kaynaklanıyor. Diğer yandan, kadınların başarılı olmak için erkekler gibi davranmak zorunda hissetmesi de artık bir tartışma konusu haline geldi. İyi haber şu ki, kadınlar artık “kadınsı” yanlarını törpülemeden de varlık göstermeyi konuşuyor. İş dünyası artık dengeli bir iş ortamı ve başarı için “kadınsı” olarak tanımlanan bazı özelliklere ihtiyaç olduğunu fark ediyor.
İş hayatında başarılı olmak için erkekler gibi davranmak şart değil!
Çalışan bir kadınsanız, kendi doğanıza ait olduğunu hissettiğiniz ancak iş ortamında bastırmaya çalıştığınız özellikleriniz hakkında bir düşünün. Bunları bastırmak yerine güçlü yönler olarak ele alınıp geliştirseydiniz, kariyerinize nasıl katkı sağlarlardı? Kadınların iş hayatında ilerlemelerinin önünde bazı engeller var. Bunlardan bazıları, araştırmalarla ortaya konmuş. Kadınların kişilik, kararlılık ve azim açısından yeterli olmadığı ile ilgili olarak erkeklerde bulunan önyargılar tespit edilmiş. Kadınların hem önyargılar hem de biyolojik özellikleri dolayısıyla en fazla orta yönetime gelebildikleri ve sonra çoğunlukla durdukları ortaya konmuş. Türkiye’de her on üst yönetici erkeğe karşı sadece bir kadın üst yönetici var. Kadınlar iş gücü piyasasına evlilik ve çocuk doğurmak gibi sebeplerle ya hiç katılamıyor ya geç katılıyor. Bu da toplumda cinsiyet ayrımcılığının yarattığı sorunlara ek olarak çalışma yaşamında kadınlar için zorluklar yaratıyor. Ancak iş hayatı hem erkeklere hem kadınlara ihtiyaç duyuyor. Bu da yeni bir bakış açısı gerektiriyor.
Kadın doğasından güç alan bir iş yaşamı için uygulanabilecek 5 adım
Kadınsı özellikler nedir? Sorularla farkındalığı başlatın
Kadınlık ve erkeklikten bahsedildiğinde, toplumun “kadınsı” özellikler olarak hangilerini gördüklerine bakılıyor. Kadınlık olarak adlandırılan öğeleri öncelik sırasına göre düzenlemek, bunları güçlü yönler haline getirmek ilk adım. Kadınsı özellikler dendiğinde esleyici olmak, ilişkilere değer vermek, duygusal olmak gibi yönlerden bahsediliyor. Erkeksi özellikler içinse dışadönük, duygularını bastıran, saldırgan veya atak, lider gibi tanımlar öne çıkıyor. Tüm bu özellikler cinsiyetlere atfedildiğinde erkeklerin başarıya daha yakın olduklarına dair bir algı doğuyor. Kadınların, verilen üst düzey işleri yapamayacağı yönünde önyargılar bilimsel araştırmalarda da ortaya çıkıyor.
Önyargıları kırmak için kadınların erkeklere benzemeye çalışması yerine hem kadın hem de erkek çalışanlarda bireysel özelliklerin, eğitim ve deneyimin farkına varmak ilk adım. Kadınsı olmaktan, kadınsı görünmekten endişe ediyorsanız bir düşünün. Kadın olmanın artıları nelerdir? Bunları öne alın.
Profesyonelliğin tanımını tekrar düşünme zamanı
Profesyonel olmak çoğu zaman hiç durmadan çalışmakla eşdeğer tutuluyor. Hâlbuki yaşam inişli çıkışlı bir yol. Kariyere eşlik eden doğum, hastalık, aile problemleri gibi durumlar özellikle kadınların hayatını etkiliyor. Kadınlar eş, anne, evlat olma rollerinin yanında ev işlerinin çoğunu da üstlendiği için iş hayatındaki rolleri ile diğer sosyal rolleri çakışıyor. Özellikle de anne olduklarında... Hiçbir erkek baba olduğu için iş hayatında çalışan anneler kadar sıkıntı çekmiyor. Kadın, iş-yaşam dengesini sağlamaya çalışırken, kendini sadece işe vermesi profesyonellik olarak addediliyor. Kadın birçok işi aynı anda yapabilme kabiliyeti varken, işi ne kadar ön planda tutarsa o kadar profesyonel olduğu söyleniyor. Tercih yapmak zorunda hissediyor veya kalıyor.
Şunu fark etmek gerekiyor ki profesyonelliğin tanımını erkeklerin ağırlıklı olduğu iş dünyası yaptı. Ancak yaşam sadece iş ortamından değil, aile ilişkileri, bireysel alanlar ve sosyal ihtiyaçlardan da kurulu. Artık kadın-erkek herkes, iş hayatının kurallarının yeniden yazılmasını talep ediyor. Eskinin kuralları, yeni tartışmalarla sorgulanıyor. Yeni profesyonellik tanımı herkesin ihtiyaçlarını göz ettiğinde daha verimli bir iş hayatından söylemek de mümkün olacak. Bu da kadınların iş hayatında pozitif ayrımcılıkla desteklenmesi sayesinde hızlanacak gibi görünüyor. Profesyonelden beklenenler kime hizmet ediyor ve kimi nasıl etkiliyor? Bunları sormakla başlamak öneriliyor.
Duyguları zayıflık değil, güçlü yönleriniz olarak görün
Eskiden duyguları belli etmek profesyonel olmaktan uzak görünüyordu. Kadınsı görünen ağlamak, bugüne kadar duygusal olmak ve zayıf olmakla özdeşleştiriliyordu. Artık iş hayatında duygusal zekâsı yüksek olan kişilerin başarıya daha yakın olduğu biliniyor. Başkalarının duygularını anlamak liderlik özellikleri için de artık önemli görülüyor. Başkalarının duygularına duyarlılık gösteren kişiler ekibini ve insan kaynağını yönetmede daha başarılı addediliyor. Duygular bizi robotlardan ayıran, yapay zekâ tartışmalarında insanları bir adım önde tutan gücümüz. İçsel motivasyonun yakıtı olabilen duygulardan utanmamak ilk adım. Duygular ile temas etmek sadece kadınlara değil, sosyal ilişkilerini ve iş ilişkilerini yönetmede yetkin olmaya çalışan erkekler için de öne çıkan bir özellik.
Duyguların sadece dişi alana ait olmadığını düşünmeye başlayın. Erkeklere küçük yaştan itibaren duygularını gizlemek öğretilir. Halbuki duygulara izin vermek, uzun vadeli stresin de önüne geçer. Size bağlı çalışanlarınız, bir ekibiniz veya büyük bir şirketiniz varsa ofis ortamına duyguların dahil olmasından korkmayın. Duyguların ortamda olmasını nasıl yöneteceğinizi bilemiyor olabilirsiniz. Ancak bazen onların ifade edilmesine izin vermek bile gerilimi azaltmaya yeterli olabilir. Fırsat tanımanız bile yeterli olabilir. Eğer bir çalışansanız, yöneticiniz veya patronunuza duygularınızdan bahsetmeyi deneyin. Bunun daha verimli olmanız için bir yol olduğunu söylemeyi de ihmal etmeyin.
"Duygusal" olarak tanımlanan işler de değerlidir!
Birçoğumuz iş yerinde, işimizin parçası olmayan şeyler yaparız. İşe yeni başlayan birine kol kanat germek, ihtiyacı olanlara tavsiyeler vermek de işinizin bir parçası haline gelebilir. Bu, size iş yükü değil, paylaşım olarak göründüğünde kadınsı özellikleri iş hayatına başarıyla taşıdığınızdan söz etmek mümkündür. Bundan utanmayın. İş yerinde sadece belirli emek türlerini kabul etmek eril bir bakış açısına kaymanıza sebep olabilir. Günümüz iş dünyasında, meslekler arasındaki farklılıkları ifade eden şeylerden biri paradır. İş arkadaşlarının aldıkları ücretler farklı olsa da duygusal etkileşim, destek ve yardımlaşma para ile ölçülebilen bir değer değildir. Duygusal olarak sağlıklı bir ortamda yer almak iş verimliliğine de dolaylı olarak olumlu etki eder. Bunu göz önünde tuttuğunuzda, diğerlerinden daha düşük ücret almanız bazen önemini yitirebilir.
Hayatı idame ettirmek için para ilk değer olsa da insanlara destek olmak, paha biçilemez bir manevi tatmin sağlar. Gerektiği yerde duygusal emek vermekten çekinmeyin. Kendinize yapacağınız en güzel yatırımlardan biri, duygusal varlığınızla da iş ortamında bulunmaktır. Görünmeyen işler büyük farklar yaratabilir. İşveren veya yöneticiyseniz, çalıştığınız kurumda yetkiniz ve gücünüz varsa bu tarz davranışların hakkını vermeyi ve takdir etmeyi unutmayın.
Kıyafet kodlarına takılı kalmayın
Kıyafetler iş hayatındaki kadınları daha kadınsı veya daha erkeksi gösterebiliyorlar. Halbuki bunun yapılan işle pek bir ilgisi yok! Kadınların iş hayatında erkek gibi davranmak zorunda kaldığı, özellikle “cam tavan sendromu” tartışmalarının üst düzeye çıktığı yıllarda kadınların iş kıyafetleri de oldukça hararetli bir şekilde tartışılmaya başladı. Günümüzde iş giysileri konusunda daha esnek anlayışlar gelse de hâlihazırda birçok kodlama var. “Fazla kadınsı” “fazla süslü” gibi birçok tanım aslında önyargılara yol açıyor. Çalışan kadınlar, iş hayatına uygun görünen iş giysilerine kazançlarının birçoğunu yatırmak zorunda kalıyor. İşin maddi boyutu dururken bir de profesyonel imaja olan etkisini hesaba katmak kadınlar için ekstra bir yük. Özellikle de kıyafet yönetmeliğinin olduğu iş yerlerinde kadınlar belli standartlara uyum sağlamak için alışverişe ayrı bir mesai ve para harcamak zorunda kalıyor.
Peki, ne yapabiliriz? Feminen giyinmenin küçük görüldüğü bir iş ortamında yaşadığınızı hissediyor ve bundan rahatsızlık duyuyorsanız, bu konuyu tartışmaya açabilirsiniz. Uygunsuz veya kadınsı giyinmenin tanımının tekrar yapılmasını talep edebilir, yasaklanan şeylerde görülen potansiyel zararları tartışılmaya açabilirsiniz. Kadınlar emeklerini ortaya koyan, kadınlara atfedilen zevklere uzak duran tasarımlarda giysiler giydiklerinde daha başarılı ve güçlü görünebiliyor. Nesilden nesile aktarılan toplumsal önyargının değişmesi zaman alsa da farklılıklara öncelikle sevgiyle yaklaşmak öneriliyor. Aktivist ve avukat Katie Tastrom özellikle yöneticilere seslenerek şöyle söylüyor:
"Mesleklerde, aktivizmde, sanatta veya kadınsı olmanın önyargı ile karşılandığı her yerde ayrıcalık ve güce sahip olan kişiler, kadınlığın erkeklik kadar değer gördüğü bir kültüre yönelik değişiklik yapmak zorundadır.”
Derleyen ve çeviren: Senem Tahmaz
Referanslar: Katie Tastrom (2018). “5 ways to create a femme friendly workplace.”. Şuradan alındı: https://everydayfeminism.com/2018/10/make-your-workplace-more-femme-friendly/
İnci Parlaktuna (2010). “Türkiye’de cinsiyete dayalı mesleki ayrımcılığın analizi”. Şuradan alındı: http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423876917.pdf
YORUMLAR