Bir sosyal bilimci olarak bu konu hep ilgimi çekmiş ve üzerinde düşünmüşümdür. Ben toplum içinde yaşamanın kuralları olduğunu ve bunlara uyulması gerektiğini düşünüyorum. Toplumlar birçok dinamikten meydana gelir. Kurumlar, kişiler gibi. Sistemin iyi işlemesi için bu dinamiklerin birbiriyle uyumlu çalışması gerekir. Ve her bir sistem her bir dinamik birbirine bağımlıdır.


İnsan da sosyolojik dinamiklerin önemli bir parçasıdır. Ve hiçbir dinamik salt halde bulunamaz. Toplum içinde yaşayan insan; toplumu meydana getiren örf ve adetler, dini öğretiler gibi somut ya da soyut kurallara uymak zorundadır. Bunları benimsemiyor veya inanmıyor olabilir ama diğer insanlara saygı gösterme noktasında aykırı davranışlarda bulunmamalıdır.


Hiçbir kişi sınırsız özgürlüğe sahip değildir ve de olamaz. Benim kendime ve çevreme söylediğim ve ilke haline getirdiğim bir söz vardır: “Benim özgürlüğüm senin özgürlüğünün başladığı yerde biter” Yani benim özgürlüğüm karşımdakinin özgürlüğüne zarar veriyorsa orada bir durmak gerekir. Bu şöyle anlaşılmasın; attığımız her adımda “millet için mi yapıyoruz ya da yaşıyoruz.” Tabii ki hayır hayallerimizi, arzularımızı, isteklerimizi bir başkası yüzünden değiştirmemeliyiz ya da bir başkası öyle düşünüyor diye vazgeçmemeliyiz. Buradaki durum; empati, saygı ve uyum ile alakalıdır. Yazının başlığında yazdığım gibi insanlar için yaşamıyoruz ama insanlar ile iç içe yaşıyoruz. Yani sadece istiyoruz ve özgürüz diye otobüste müziği sonuna kadar açıp iki kişilik koltuğa ayaklarımızı uzanıp yatamayız. Bu görgü kuralına uymaz. Ya da bankada işlem yaparken sıranın önüne geçip ben beklemek istemiyorum diye işlem yaptıramayız. Bu da saygısızlıktır. Ya da özgür bir ülkede yaşıyorum mottosuna sığınıp mahallenin ortasına geçip çıplak bir şekilde dolaşamayız. Bu da ahlak kuralına uymaz. Evet her yerimiz kurallarla çevrili. Ama bunların sınırları içinde hoşgörülü, saygılı bir şekilde davranmak bizim elimizde ve de çok basit. Bizim özgürlük adı altında yaptığımız şey o anda bize hoş ve doğru gelebilir. Ama bir sonraki gün bir başkasının özgürüm ben diye yaptığı şey seni rahatsız edecektir. Bu noktada her konuda uyum çok önemlidir.


Ahlaki kurallar, görgü kuralları, örf ve adetler bunlar bir toplumu ayakta tutan ve birçoğu yazılı olmayan ama toplumda herkesin bildiği kurallardır.


Ben özgürüm bana kimse karışamaz söylemi bencilce bir söylemdir. Bir toplumda birbirinden faklı karakterde bir sürü insan yaşar. Bir düşünelim; herkesin ben özgürüm diye bildiği her şeyi istediği her şeyi yaptığını ortaya nasıl karışık bir durum çıkar. Ve kaos olur. Bazen sosyal medyada görüyorum ya da çevremizden duyuyorum. Özellikle gençler ben istediğimi yaparım noktasında çok ısrarlılar. Elbette dediğim gibi çocuklarımızı özgür ve demokratik bir ortamda büyütmeliyiz. Ama bunları, hedeflerini gerçekleştirmek hayallerinin peşinden gitme noktasında kullanmalıdırlar. Toplum içindeki hal ve hareketlerine dikkat etmeleri gerektiği ebeveynler tarafında kesinlikle öğretilmesi gerekir. Aksi takdirde sonuçları ağır olabilir. Arkadaş ortamından, aileden, okuldan ve toplumdan dışlanma gibi. Bu durumda insan yalnızlaşır ve kaybolur.


Sevgilerimle...


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.