Yaz mevsimi fazlasıyla yorulduğum, sıcaktan ve klimalardan köşe bucak kaçtığım ve ne olduğunu anlamadığım bir dönem. Güneşin tepeden dünyayı kızdırdığı günler beni de kızdırıyor galiba. Klimaların soğuttuğu ortamda serinlerken, dışarı çıktığımda saunaya girmiş gibi hissediyorum kendimi. Sıcaklığın birden değişmesi nevrimi döndürüyor. Doğal olmayan her şeyin bir bedeli vardır elbet. Klimanın bedelini de çarpılmakla ödüyorum.


Aynı ortamda çalıştığım insanların sıcak ve soğukla ilişkisi benden farklı olunca, haliyle bu sene en çok dokunduğum nesne klima kumandası oldu. Neyse ki havalar soğumaya başladığından beri kendi adıma sevinçliyim. Mevsimler değişirken hayatımızda birçok şey değişiyor farkına varmadan. Yapılan temizlikler, uygun kıyafetlerin çıkarılması, yazın, sonuna kadar açılan camların artık sıkı sıkıya kapalı olması, buzlu sulardan eser kalmaması ve insanların biraz daha içlerine yolculuk yapmaları... Ya da ben herkesin kendi içine yolculuk yaptığını zannediyorum . Oysa ki dışarıdaki soğukta yolculuk yapmak istemiyor olabilirler belki. Bu havaların en iyi tarafı, herkesin kendi halinde olduğu, etrafa gezmek için saldırmadığı kısmı. Daha bir içe ve işlere yönelme hali, ortalığa da bir sessizlik ve huzur veriyor. Ben de gerçek anlamda yolculuk yapmaktan yorulduğum için içime yaptığım yolculukların başlamasıyla bir heyecan duygusu yaşıyorum.


Kendime bu ara gerçekten şaşırıyorum. Normalde dağınık olmasam da anneme göre dağınık olan ben, bu ara bir hayli simetri ve uyum taraftarıyım. Annem ve ben huy değişikliğimin nerden geldiğini anlamasak da bu durum hepimizin işine yaradı. Sadeleşmeyi kafaya koyduğumdan beri, odamdaki eşyaların sayısını yaşamımı sürdürebileceğim bir seviyeye getirdim. Eski olan dolabımı atma çabalarım aile bireyleri tarafından engellenip ablamın muhteşem boyama yeteneğiyle eski diyemeyeceğim bir hal aldı. Odadan attığım fazlalıklar, en az vücudumdan attığım fazlalıklar kadar iyi geldi. Fazlalıkların gitmesi daha dinç, daha sağlıklı bir düşünce şekli için bire bir. Yaşam alanında yapılan düzenleme ve değişiklik ilaç gibi gerçekten. Hatta ilaçtan daha iyi, yan etkisi yok en azından. Eskiden sıkıcı ve boğucu bir yer olan odam, oturmaktan keyif aldığım bir mekan haline dönüştü.


Ha, şu içe yapılan yolculuklar kısmına gelirsek aşırı derinlere inmeyi düşünmüyorum ama en azından kendimi tanıma ve bu boyutta gerçekten ne istediğime karar verme derinliğinde boy verebilirim. Bu ara “Benim için uygun meslek ne acaba?” sorusu kafama çok takılıyor. Çünkü karar vermek bir çile haline gelebiliyor bazen. İnsan, çelişkileri içinde barındırır mı? Eevet! Zaten insan çelişki yumağı değil midir? Asıl güzel olan da çelişkilerin bütündeki halidir. Ama bütün hayatını etkileyen bir konuda sürekli çelişmek yorucu bir hal alabiliyor. Bu yüzden, yapmaktan son derece keyif aldığım ve gerçekten tutkuyla yaptığım bir mesleği istiyorum. Kendi üzerimde çalıştıkça, dışarının sesini kısıp kendi sesime kulak verdikçe yazmaya başladım. Yazmayı hep çok seviyordum. Hatta bazen yazılı iletişimi sözlü iletişime tercih ediyorum. Kelimeleri evirip çevirip onlarla oynamak iyi geliyor. İçimde “yaz, yazmalıyım, düşüncelerimi bir yere aktarsam ne kadar güzel olur, ben yazınca bir sevindirik oluyorum” sesleri mevsim geçişinde daha bir duyulur oldu. Bu sesleri daha iyi duymayı, yaşam alanımdaki yaptığım sadeleşmeye bağlayacağım yine, sadeleşme ve değişim kısmını da mevsim geçişine bağlıyorum. Dışarıdaki atmosfer değişirken içimizdeki atmosfer de bir şekilde etkileniyor. Mevsim geçişlerine itiraz eden insanlar olsa da kimse bunun için güçlü bir direnç göstermiyor. Böyle bir şey akıllara dahi gelmiyordur. Çünkü son derece saçma. Güneş ışınlarının keyfinin kahyası değiliz. İstediği açıyla gelip bizi ısıtıp soğutur. Bu dirençsizliği hayatımızdaki olaylar için de göstersek ne güzel olur. Kafamızdaki yıllanmış kalıpları birden kırmak kolay değil. Bunun için ciddi bir çalışma gerekiyor. İnsan, zihninde kendi fikirlerinin ve düşüncelerinin sesini yükselttikçe, dışarıdaki cılız sesler zaten duyulmaz oluyor. Aslında dışarının sesine, o anın fon müziği olarak bakılabilir. Fon müzikleri bazen kötü seçilmiştir sadece ama gelip geçicidir. Bir ömür boyu sürmez. Fon müziğini jenerik kısmına alıp hayatını biçimlendirmek ne kadar akıllıca?


Yazdıklarımdan kendime dersler veriyorum. Görmem gereken açılar, yazdıkça daha bir şekil alıyor. Değişik açıları bu şekilde deneyimleyebiliyorum. Sindirim sistemim pek iyi olmadığı için bu ara, böyle daha iyi sindirebiliyorum. Bir nevi yavaş yavaş, tane tane yiyorum denebilir. Vallahi kabullenmek iyidir. Stresi azaltır. Midenize düşkünseniz isyankar özellikleri dönüştürmek iyi olur!


Tuğba Çelebioğlu


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.