Bir kızımız internette yabancı biriyle arkadaş oluyor. Bu arkadaşlık giderek ilerliyor ve gençler birbirlerine aşık oluyorlar. Kız hem çok akıllı hem çok iyi bir eğitim görmüş, iyi yetiştirilmiş, iyi bir ailenin kızı. Durumu ailesine açıyor ve bu yabancı çocukla evlenmek istediğini söylüyor. Ailesi bazı çekinceler ileri sürüyor ama kız, çocuğun “ruh ikizi” olduğunu ve evlenmekte ısrarlı olduğunu belirtince, ailesi kızlarının tercihini saygıyla karşılıyor ve gençler evleniyorlar. Evlendikten kısa bir müddet sonra gençler bir arada yaşamaya devam edemeyeceklerini anlıyorlar ve boşanıyorlar. Kıssadan hisse: Birincisi, aşk devam etmeyebilir, uzun ve mutlu bir ilişki için yeterli olmayabilir. İkincisi, gerçekten ruh ikizinizi bulduğunuzu farz edelim, bu da uzun ve mutlu bir ilişki için yeterli olmayabilir. Peki, aşk nedir?







Aşkın arkasında, oluşumunda, içinde birden fazla eleman, öğe, sebep, etken veya faktör olduğunu düşünüyorum. Bu faktörlerden en önemlisinin veya en önemlilerinden birinin üreme içgüdüsü olduğunu düşünüyorum. Neslin devamı için tanrının beynimize, hücrelerimize, DNA’mıza, hormon bezlerimize yerleştirdiği, belli bir yaştan sonra faaliyete geçen, belli bazı etkenlerle ve özellikle cinsel etkilerle tetiklenen bir içgüdü. Bir erkekle bir kadının yaşadığı aşk içinde cinselliğin olmadığını düşünebiliyor musunuz? Böyle aşklar da belki vardır ama ben bilmiyorum, hiç rastlamadım, varsa da herhalde çok azdır. Aşkta şüphesiz fiziksel nitelikler, güzellik, yakışıklılık, karizma, sempatiklik, şirinlik, cesaret, hayranlık, saygı, bilgi, mesleki başarılar, toplum içindeki statü, hatta zenginlik gibi faktörler de rol oynar.


Peki, sevgi ile aşk aynı şey midir? Şüphesiz büyük ölçüde örtüşüyorlar ama birebir aynı şey olduğunu söyleyemeyiz. Sevgi deyince işin içine bir çocuğun annesine, babasına duyduğu sevgi veya anne babanın çocuğuna duyduğu sevgi, hayvanlara karşı duyulan sevgi, hatta insanların tanrılarına karşı duyduğu sevgiler de işin içine giriyor. Ben yukarıda aşk derken sadece erkekle kadın arasındaki sevgiyi kastediyorum.


Eğer aşkın başlıca sebebi üreme içgüdüsü ise, cinsel birleşme olduktan sonra aşkın derecesinde zamanla artan bir azalma olması da doğal değil mi? Böyle olup olmadığı teorik olarak tartışılabilir. Ama etrafımıza baktığımızda gördüğümüz aşklarda zamanla azalma olduğunu görmüyor muyuz? Evlenmeden evvelki aşkını veya evlendiği günkü aşkını, yirmi yıl, otuz yıl sonra aynı derecede aynı şiddette devam ettirebilmiş çiftler belki vardır ama ben görmedim, varsa da çok azdır herhalde. Aşkın azalması, birlikteliğin devam etmeyeceği anlamına gelmez şüphesiz. Azalan aşkın yerini, alışkanlık, arkadaşlık, müşterek hedefler, çocuklar, torunlar gibi ortak değerler alabiliyorsa, birliktelik keyifli bir şekilde uzun yıllar devam edebilir.


Sürç-ü lisan ettiysem affola.


Ali Adnan İnal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.