Kim bilir dünyanın her yerinde saklı kalmış ne kadar muhteşem hikayeler vardır engelli çocuklar ve onların engel tanımayan anneleriyle ilgili.... Gün ışığına çıkmamış, yürekli mi yürekli, hayatın en masum ve de madalyasız hikayeleri...


Kızımın atipik otizm macerasıyla birlikte 43 yaşımda yeniden öğrenmeye başladığım ilk şey "Dinlemek" oldu. Duymak değil dinleyebilmek. Karşımda hikayesini anlatmaya çalışan herkesi dinlemeyi öğrenmeye çabalıyorum bu yaşımda. Gülebilirsiniz ama bu gerçek hayatımdaki en büyük değişiklik oldu. Kendimden tek bir parça eklemeden, araya girip kendi hissettiklerimi belirtmeden, karşımdaki konuşurken her ikimizi de izleyebilmeyi deneyimliyorum. Ve bu kadar kısa sürede o kadar yürekli hikayeler dinledim ki engel tanımayan annelerin ağzından. Sadece dinliyorum, cümleleri bitince şunu söyleyeceğimi zihnimden tamamen çıkarıp attım.


Hele ki bizim gibi bir ülkede, devlet desteğinin maddi, manevi yetersiz olduğu, eğitim sisteminde engelli çocuklarımızı hayata harmanlamanın lafının olmadığı yerde... İnsanların "engelli" yerine maalesef "özürlü" etiketini tercih ettiği bu ülkede tüm zorlukları binle çarpmanız gerekiyor. Sosyal medyada yer alan bir çok videoda izliyorsunuzdur, dünya artık bambaşka bir yerde. Toplumda sahip oldukları tüm kişilikleri birbirlerine empati kurarak yetiştirmek en birincil hedefleri olmuş durumda. Bir çok ülke eğitim sistemlerini neredeyse tamamen engelsizlerle engellilerin birlikte ahenkle yaşamak üzerine kurdular. Benim burada dinlediğim hikayeler ise acılarla dolu.


Anneler en büyük rehber oluyor engelli dünyasında. Gerçekler onlarda saklı. Dinleyen olsa, seslerini duyurabilseler bu ülkede ilk başta neyin değişmesi gerektiğini hemen anlarsınız.


Engelli bir çocuğa sahip annelerin hemen hepsi birer süper kadın! Hani şu filmlerdeki süper güçlü kahramanlar halt etsinler o yürekli kadınların yanında. Her türlü eksiği, gediği anneler gideriyor. Devlet eksik mi kalıyor annece bir formül buluyor, okulda çocuk dışlanıyor mu annece bir formül buluyor, evde eksik mi var yine annece formülle bir şekilde tüm sorunları hallediyor.


Okuma yazma bilmeyen bir anneyle konuştum geçenlerde. Çocuğu devlet okuluna kaynaştırma öğrencisi olarak kaydolmuş. Fakat gel zaman git zaman çocuğun rehber öğretmeni başta olmak üzere okuldaki herkes çocuğu en arka sıraya atıp ilgilenmemeye başlamışlar. Diğer veliler de çocukla ilgili vızırdıyorlarmış. Anne her okula gittiğindeyse okul yönetimi çocuğun okula uyum sağlayamadığını ve almaları gerektiğini empoze ediyorlarmış. Çocuk en arka sırada ve uyum sağlayamıyormuş! Neden acaba?!


"Ben cahil kadınım keşke okuma yazma bileydim de çocuğuma onu da kendim öğretebilseydim" dediğinde cahil kelimesinin o kadına ait olmadığını hissettim. "Baktım çocuğumu okuldan atacaklar ben de özel eğitimlerinin devam ettiği rehabilitasyon merkezinin müdürünü, öğretmenlerini topladım okula gidip toplantı talep ettim. Hep beraber konuştular, çocuğuma ne yapılabilir ne edilebilir diye konuşup sonunda anlaştılar ve çocuğuma yeni bir rehber öğretmen verdiler onun sayesinde okuma yazmayı söktük" dedi. Yüreğe bakar mısınız? Evladı için engel tanımayan bu yüreğin güzelliğini anlatacak kelime yok....


Ve daha ne hikayelerle tanışıyorum evladı için sürekli formül yaratan. Bu hikayelerin hiçbirinin içinde evlilikler yok. Yıldönümü, doğum günü kutlamaları yok, karı koca ilişkileri ne durumdalar yok, 'evlilik aşkı öldürür mü?' soruları yok. Bu hikayelerde hayata engelli gelmiş canlar için çırpınan anneler ve hiç nefes almadan onlar için para kazanmaya çalışan babalar var. Bu yazıyı yazmama neden olan bir başka anne öyle güzel özetledi ki bugün her şeyi; "24 yıl sonra şunu çok net söyleyebilirim ki çocuğum engelli olmasıydı hayatın bu tarafını hiç bilemeyecektim. Öyle uzaktan ay canım diyerek anlaşılamaz bu. Hele ki anneleri hiç kimse anlayamaz. Kocamla belki çok muhteşem bir evliliğimiz olabilirdi ama kızımın hikayesini yaşamak zorunda kaldık. Kadın hem anne olacak, hem hemşire olacak, hem kocasının karısı olacak, hem ailesinin evladı olacak, hem gelin olacak, hem evi çekip çeviren olacak hem de kendi olacak. İmkansız ama imkansızla yaşıyor tüm engelli çocukların anneleri. Genç olanlara üzülüyorum bir tek daha kadınlıklarını yaşamadan bu imkansızla tanışıyorlar. Hadi biz 40'lı yaşlardayız, saçımızın beyazıyla dolaşırız. Kendimizi hatırlamadan bir günü bitirir ertesi gün yenisine başlarız."


Uzun zaman sonra ilk defa biri bana beni anlatıyordu. Saçım boyalı olduğunda artık yadırgıyorum kendimi. Bu kadar kısa sürede otizmle birlikte beyaz saçlarımla yaşamayı öğrendim. Hatta saç ne ki çoğu zaman? Topla ve fırla eğitimlere. Yazın başında tüm cicili bicili kıyafetlerimi bazaya, topuklu ayakkabılarımı, parmak arası terliklerimi dolabın üstüne tıktım. En rahat ettiğim kotları makasladım hepsini şort yaptım. Spor ayakkabılarımı çıkardım meydana. En rahat ve hızımı kesmeyecek şekilde giyinip pusetimizle terapistler arasında mekik dokuyoruz. Her hangi bir öfke nöbetiyle karşılarım diye de yıllar sonra sırt çantasına dönüş yaptım. Kızımı o anlarda tutabilmek için her şeyin bedenimde olması gerekiyor ki onun peşinden koşarken telefondu cüzdandı kaybetmeyeyim.


Yolun çok başındayım biliyorum, ama hayatım şimdiden tamamen değişti. Ve kızıma hayatıni, madalyonun diğer yüzünü bana gösterdiği için minnettarım. Hayatı yaşadığımızı sanıyoruz ya işte o en büyük palavra. Bu çocuklar bize unuttuğumuz tüm güzellikleri, saflığı, doğayı, empatiyi, maneviyatı ve gerçeği göstermek üzere aramızdalar, buna adımdan daha çok eminim.


Buradan yeryüzündeki tüm özel insanları, analarını, babalarını ve onların engel tanımayan hikayelerini sevgi ve saygıyla selamlıyorum.


Rumuz: Yeni başlayanlar için otizm


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sonra her nefese sukur eder buluyorsun kendini. Zor tabii ama cok sukur bizimleler.
    CEVAPLA
  • Misafir Cocugunu kaybetmenin endisesi oturunca yurege geri kalan hersey bos ve anlamsiz oluyor. Sonra her nefese sukur eder buluyorsun kendini. Zor tabii ama cok sukur bizimleler.
    CEVAPLA
  • Misafir Bazen gucu kalmiyor insanin, artik uzuntu ve endisenin dibine vurdugunu dusunuyor. Sonra bir sey oluyor cok data aci ya da kirku verici. Cocugunu kaybetmenin endisesi oturunca yurege geri kalan hersey bos ve anlamsiz oluyor. Sonra her nefese sukur eder buluyorsun kendini. Zor tabii ama cok sukur bizimleler.
    CEVAPLA
  • Misafir Bazen gucu kalmiyor insanin, artik uzuntu ve endisenin dibine vurdugunu dusunuyor. Sonra bir sey oluyor cok data aci ya da kirku verici. Cocugunu kaybetmenin endisesi oturunca yurege geri kalan hersey bos ve anlamsiz oluyor. Sonra her nefese sukur eder buluyorsun kendini. Zor tabii ama cok sukur bizimleler...
    CEVAPLA
  • Misafir Harikasınız
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.