Bu yaşıma kadar hatırlanabilir bir insan olmadım. İnsanların akıllarına genellikle bir şeye ihtiyaçları oldukları zaman gelirim ve sonra giderim. Bir daha da hatırlayan olmaz. Doğum günümde hatırlanmam ya da bir davet, bir buluşma düzenleneceği zaman akıllara hiç gelmem. Çocukluğumda da arkadaşlarım mahalleye oynamaya ya da bisiklet sürmeye çıktıkları zaman beni çağırmaz, beni aralarında görmek istemezlerdi.


Beni kimse pek sevmez. Daha doğrusu görmezler yani. Ben öylece bir kenarda dururum, kimsenin hayatına, yüreğine yük olmam. Kendi başımın çaresine bakmayı bilirim. Bu yüzden midir bilinmez çevremdekiler beni hayatlarında pek istemezler. Öyle vefasız ya da nankör birisi de değilim. Aranmadığım halde ararım, sorarım, merak edilmediğim halde merak eder, fedakârlık yapmaktan hiç çekincem olmaz. Telefonumu kapatsam ve aylarca açmasam, bankalardan atılan mesajlar dışında tek bir mesaj ve arama olmayacağından eminim. Hatta borçlarına sadık biri olduğumdan, bankadan bile mesaj gelmeyebilirdi.


Bu durum yıllardır içimde taşıdığım bir yara olarak geliyor benimle. Çevreme dönüp baktığımda özel günleri unutulmayan, doğum günlerinde sürpriz üstüne sürpriz yapılan, grip olduğunu söylese dahi geçmiş olsun mesajı yağmuruna ve aramalarına tutulan o kadar çok tanıdığım var ki onlara imrenmeden edemiyorum.


Böyle insanları farklı kılan şey neydi? Güzel veya yakışıklı olmaları mı yoksa samimi, sıcakkanlı ve eğlenceli olmaları mı? Ya da şöyle sorayım, beni hatırlanmaya değmeyecek biri olmaya iten şey neydi? Yakışıklı, güzel gülüşlü ve uzun boylu olmadığımdan mı yoksa herkese gereğinden fazla değer vermemden mi?


Tüm bu sorularım hep cevapsız kalıyordu. Çünkü karşımda bunları anlatacak bir muhatap bulamıyordum. Anne ve babama da üzülmesinler diye anlatmazdım. Bu halime üzülüp, canları sıkılsın istemezdim. Gece olur başımı yastığa koyup sessiz sessiz ağlardım. Çünkü her canlının olduğu gibi benim de duygularım var. Ben de isterdim hatırlanmaya değecek biri olmayı. Doğum günümde sürprizi geçtim, iki kelimelik mesaj almayı ya da bir buluşma fotoğrafında yer almayı çok isterdim.


Her şeye seyirci kalıp, hayatı, gençliğimi yaşayamadan çekip gitmek istemiyorum bu dünyadan. Ben de sevilmek, sevmek, hatırlanmak, bir parça da olsa önemsenmek istiyorum. Sevgilerimin karşılıksız, emeklerimin boşa olmasından oldukça yoruldu kalbim. Her insan hayatını sevip, sevilip, önemsenerek yaşamayı hak ediyorken bana hak etmiyormuşum gibi davranılmasını istemiyorum artık. Ben de bir insanım. Benim de duygularım var. Olmasını her şeyden çok istediğim hayallerim var. Ben artık kendi hayatımın izleyicisi değil, oyuncusu olmak istiyorum. Fakat görünen o ki sonum Nilgün Marmara’nın dediği gibi olacak; “Biliyorum, bir gün dayanamayacak küçük kalbim; Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye veda edeceğim.”



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.