Yaklaşık üç haftadır uzak kaldım. Oğlum ile beraber çok ağır bir enfeksiyon atlattık. Bir hafta hastane de yattıktan sonra yaklaşık 10 günde evde dinlenmemiz gerekti.


Geçen haftayı ise master tezim için ayırmak zorundaydım. Teslim vaktim gelmişti ve biz maalesef hastalandık, 2 hafta kayıptan sonra 1 hafta geceli gündüzlü bir tempoya girdim ve çok şükür onu da teslim ettim. Ve umarım tek seferde kabul olur. Bana dua edin.


Bu hastalık sürecini zor atlattık. Ve bu süreçte neler yaşadık kısaca yazmak istedim:

Çocuklar hasta olunca evde olağanüstü hal ilan edilir. Özellikle çocuğun ateşinin çıkma durumuna karşı alarm halindeyizdir. İşte bizde de böyleydi. Yağız 2 gün evde biraz halsiz biraz ateşli (doktora göre biraz ateşli bana göre her an havale geçirebilecek durumda) durumdaydı. Doktorumuza gittik, boğazı, kulakları, ciğerleri temizdi. Viral bir şey olabilir ya da alerjik olabilir dedi. Evde bir iki gün takip edecek duruma göre hareket edecektik. Ama o gece ateşi 39,5, hatta daha fazlasına gelince çocuğu çıplak halde kucağımıza aldığımız gibi hastanemizin aciline koştuk. Bu arada benim ateş de 39 ama umurumda değil. Bütün gün adım atacak hali olmayan ben, hatta bir tabak çorba yapsın diye annemi çağıran ben, çocuğu öyle görünce ejderha gücüyle oraya buraya koşturmaya başladım.


Sevgili doktorumuz Başak Hanım’ın talimatıyla hastaneye yatışımız gerçekleşti. Bu arada ateş halinde çocuk eğer uyuklamaya geçiyorsa orda bir sıkıntı var. Bunu da öğrenmiş oldum. Doktorumuzun direk sorduğu: “Uyuklaması var mı?” Çünkü 2 gündür ateşliydi ama uyuklama yoktu.


Yağız’ı acilde ateşi düşsün diye bir su gölünün ortasında görünce tahmin edersiniz ki ağlama krizlerine girdim. Allah’tan annem de yanımdaydı. Biraz da olsa sakinleştirdi beni.


Böyle durumlarda eşlerden biri mutlaka soğukkanlı olmalı. Gerçekten olmalı. Eğer eşim de benim gibi panik yapsa halimiz nasıl olurdu, bilemem. Ben çocuğu öyle çıplak ve sırılsıklam kucağıma bile alamadım. Elbette mecbur kalsam yaparım. Ama pek soğukkanlı değilim.


Sonra elinin üstüne serum için iğne taktıklarında da bir ağlama krizine girdim ki o anda yanında değil, acilde ben de serum alıyordum.


Gelgelelim tüm bunlardan sonra yaklaşık 3 gece sonra ateşimiz yavaş yavaş kontrol altına alındı. Ama tabi bu 3 gün Yağız’a ne isterse verdik, aldık…Başka yolu yoktu.


Çok yorulmuştu çocuk. Sürekli elinin üstündeki iğneden bir şeyler veriyorlardı. Ve o elini hep tedirgin uzatıyordu. Çünkü yatmasına oturmasına engel oluyordu serumun kabloları.


Ve tabii hiçbir şey yemiyordu. Empati yaparak, yememesinin normal olduğunu kabul ettik. Tabii içimden anne içgüdüsüyle bir tabak çorba içsin diye yalvarıyordum. Ama “normalde de bir insan hasta olunca canı bir şey istemez ki” sloganıyla içimizi rahatlatıyorduk…


Esas sorun da bu 3 günden sora başladı. Uyumlu çocuk gitti, yerine her şeye sürekli ağlayan, bağıran huysuz bir çocuk geldi.


Annem derdi, her hastalık yeni bir huy getirir diye ama bu kadarını tahmin etmemiştim.


Yine büyüklerimiz “çocuğumun hasta olduğuna değil de huyunun değiştiğine yanarım” diye ne de doğru söylemişler. Her söylediğimize, her yaptığımıza mantıklı olsun ya da olmasın “HAYIR!” diye bağırıyordu. Artık hastane odasında eşimle sabrımızın son demlerini yaşıyorduk. Ama her seferinde o ilk 3 geceyi düşünüp tekrar şükrediyor ve geçecek diyerek birbirimize moral veriyorduk. Eve geldikten sonra da yaklaşık bir hafta bu davranışları devam etti. Ve o bir hafta resmen aç yaşadı. O kadar süzüldü ve zayıfladı ki, her yemek yemediğinde ve onu her çıplak görüşümde tekrar ağlıyordum.


O bağırdıkça hiç tepki vermemeye çalışıyorduk. Biraz sakinleşmesini bekliyorduk. Sonra kucağımıza alıp sarılarak sessizce seviyorduk.


Ama artık tavizler de bitmişti. Her istediğini yapmaya devam etseydik sonu gelmeyecekti. Yavaş yavaş eski düzenimize sokmaya çalıştık. Biraz zaman aldı ve sancılı geçti ama sonunda ve çok şükür, düzeldi.


Böyle durumlarda çocuğa yaklaşırken biraz empati yapmak çok önemli. Mesela; Yağız’a ilk gece acilde sürekli su kompresi yaptılar. Her dokunuşta titredi çocuk. Eve gelince hemen banyoya sokmak istedik. Ne de olsa hastanede kalmıştık ve bir haftadır yıkanmamıştı… Suyu ve yıkanmayı seven o çocuk, birden banyoyu ve suyu görünce kendini yerden yere attı. Ağlama krizine girdi. Anladık ki sudan korkmuştu. Yine kucağımıza aldık sakinleştirdik en sevdiği oyuncakları yıkamasına izin verdik onları görünce biraz yumuşadı ve onlarla beraber bir müddet banyoda suda oynadıktan sonra suya girmeyi istedi. Ve bu krizi de böyle atlatmış olduk.


Ebeveynlik zorlu ve her anı yeni tecrübelerle dolu bir süreç… Sevgi, güven ve empati ile bu süreçleri daha uyumlu hale getirebiliriz.


Çocuklar hasta olmasın…


Sevgiler,

Derya Dönmez

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Aynen her kelimesi doğru maalesef çocuklar anne ve babayı çok güzel kullanıyorlar
    CEVAPLA
  • Misafir ????????
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.