“Dünya herkesi kırıyor ve sonra bazıları o kırık yerlerden daha güçlü çıkıyor.” -Ernest Hemingway


Hayat herkesin üstüne geliyor ve bazen kırılıyoruz. Kırılmanın kötü, tamir etmesi zor ve tamir edilse de ardında bıraktığı izlerin her zaman orada olacağı ve kötü görüneceği düşüncesine kapılıyoruz. Ama bir Japon felsefesi olan Wabi-Sabi kırılmaya ve kusurlara böyle bakmıyor.


Wabi-Sabi felsefesi, Budizm'de yer alan varoluşun üç işareti özgüven, ızdırap ve boşluk/anlamsızlıktan yola çıkarak gelişmiştir. Kusurun kabulü üzerine odaklıdır. Wabi ''rustik basitlik, sade şıklık'' ve sabi ''kusurlardan keyif alma'' olarak Türkçe'ye çevrilebilir.


Antik Japon Krallığı'nda kusur, aydınlanmaya giden yolda kilit adımlardan biri olarak görülürdü. Doğu'da kusura bu yaklaşım varken Batı'da ise kusurlu olan, bozulan ya da kırılan her şeyin artık işe yaramayacağı düşüncesi hakimdi. Yaşlanmak, zamanın akışı gibi konular Wabi-Sabi felsefesinde güzellik olarak görülürdü.


İşte Kintsugi sanatı da bu felsefeden beslenerek ortaya çıkmıştır. Kırılan vazo, bardak, çaydanlık gibi seramikleri atmak yerine kırıldıkları yerden altınla tekrar birleştirilme sanatıdır. Bize kusurların ve çatlakların aslında güzel olabileceğini göstermektedir. Bu sanatta amaçlanan şey, kırılan eşyanın deformasyonunu gizleyerek 'eskisinden daha iyi' ya da 'yeni gibi' olmasını sağlamak değil, bu deformasyon ve kusurları olabildiğince ortaya çıkarmaktır. Böylelikle eşyanın değeri daha da artar çünkü üzerinde yaşanmışlık vardır.





Kintsugi'nin hikayesi 15. yüzyılda Japonya'da başlar. Japon komutan Ashikaga Yoshimasa'nın çok sevdiği Çin yapımı çaydanlığı kırılır ve tamir edilmesini ister. Tamir edildikten sonraki halini hiç beğenmeyen komutan bu kez Japon zanaatkarları çağırır ve onlardan bu çaydanlığı estetik bir şekilde onarmalarını ister. Japon zanaatlarlar da çaydanlığı kırılan yerlerinden altın ile birleştirerek onarır ve komutana götürürler. Komutan çaydanlığın bu halini daha çok sever. İşte bu noktada Kintsugi sanatı ortaya çıkmıştır.





Günümüz dünyasında her şeyde kusursuzluk aranan bir dönemdeyiz. Kusursuz vücut ölçüleri, kusursuz meyve sebzeler, kusursuz kıyafetler, kusursuz evler, kusursuz yaşamlar... Ve bu gidişat herkesi içten içe çürüterek yoruyor. Kusursuzluk için tüm enerjisini harcayan insanlara elde ettikleri hiçbir şey yeterli gelmiyor.


Kırılan bir şeyi tamir etmek, söküğü dikmek, geri dönüştürmek yerine atıp yenisini almak daha cazip geliyor artık. İşte bu durumdayken, Wabi-Sabi felsefesi ve Kintsugi sanatı insanı biraz da olsa düşünmeye sevk ediyor. Acaba doğru mu yapıyoruz kusurları kapatmaya çalışarak? Aslında bizi güzel kılan, güçlü kılan şeyler yaşadığımız acılar, anılar, maceralar değil midir? Onları kabul etmek ve güzelliklerini görmek yerine saklamaya çalışmak yorucu değil mi?


''Aldığın yara, ışığın sana akacağı yerdir.'' -Rumi


Muneaki Shimode adlı Kuntsugi sanatçısının eserlerinden birkaçı;











Charlotte Bailey adlı Kuntsugi sanatçısının eserlerinden birkaçı;









Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.