Dün canım birşey yazmak istemedi. Pek fırsat da bulamadım ya. Yoksa yazardım. Hayat sürdükçe yazmalıyım. Yazmak hayat gibi. Nefes almak gibiymiş, yeni öğrendim. Önceleri kalın kalın romanları görünce, “Nasıl bu kadar yazabilir insan?” diye düşünürdüm. Şimdi cümleler yüreğime yel gibi geliyor, parmak uçlarımdan sel gibi gidiyor. Yazdıkça daha rahat nefes aldığımı hissediyorum. Ayaklarım yere daha az basıyor, tatlı bir meltem ufak ufak esiyor ekrandan yüzüme doğru. Kalp atışlarım yavaşlıyor, oturduğum koltuk;denize karşı bir balkonda, üç kişilik salıncakta, onunla ikimiz. Dışarısı temmuz sıcağı, balkon serin rüzgar daimi. Yanımda yar. Hemen yanda mutfaktan gelen güzel kokular -fırında bol baharatlı bir şey olmalı- denizden gelen iyot-yosun kokularıyla karışıyor. Gözlerimi kapıyorum. Ne olur bu rüyadan uyanmayayım diyorum. Arada tuşlara bakmak için kısık kısık gözlerle klavyeme bakıyorum o kadar. Kahvaltımı da yaptım ama, ne işi var bu bol baharatlı fırın yemeğinin bu romantik hayalde? Karşıda deniz, balkonda üç kişilik salıncak ve yar. Denizden gelen iyot-yosun kokusu. Yeter aslında adam olana çok bile. Obursun. Gözünü Refika Birgül doyursun! Aç gözünü, bir bak. Karşında tozlu bir masada, tozlu-yağlı bir ekran. Daha da tozlu yağlı bir klavye. Etraf evrak karmaşasında. Ve tek başına. Her zamanki yanlızlığınla. Mendil-mouse yan yana. Telefonlar sus-pus, kapım tıksız. Bu şartlarda hayal kurmak bile yetenek. Şu “bol baharatlı” işi bozdu. Hayaller kısa sürdü. Bak yine kendi suçunu bir masuma yükledin. Niye yapıyorsun bunu? Bu yaşadıkların, bu çektiğin ceza, suçunun karşılığı değil de ne? Niye sabahın altısında traş oldun, duş aldın? Niye dişlerini fırçaladın, ayakkabını sildin, kokular süründün erkenden? Ne beklentin var bu tatilden önceki son günden? Niye hala cebinde taşıyorsun ilaçlarını? Ne olacaktı? Hayır. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Boşa gidecek çabaların. O günler geri gelmeyecek. Unut... O ne dedi? “Herşey için çok geç ama artık.”

Sen 2y formülüne devam et. Yürü ve yaz. Yürünecek yol çok, yazacak cümle daha çok. Bunlarla yaşama tutunabilirsin. Nefes alabilirsin. Nerelere geldin yine. Ne demişlerdi? ”Daha olumlu ve pozitif yazılara yer vermek durumundayız.” Bu yaşadıklarımdan sonra nasıl olumlu ve pozitif yazayım ki? Fırına hamur atınca somun ekmek çıkıyor. Börek için malzeme ve işçilik gerek.

Elindeki kara un ve sudan ibaret ise yiyeceğin sade, yavan somundur. Her şartta Allah’a şükürler olsun. Nefes alıp verebildiğimiz her an için dahi. 13.07


Meserifi

Fotoğraf: Bill Harrison

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Tebrikler canım günaydın kelimesi ancak bu kadar güzel anlatılırdi kalemine yüreğine sağlık ????
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.