Geçen hafta yayınlanan bir yazım özellikle evli çiftler tarafından büyük ilgi görmüştür. Gelen e-mail ve telefonlarda bir okuyucum “Eşimle birlikte yazıyı defalarca okuduk, evliliğimizin önemli bir eksiğini gördük. İletişimimizi artırmaya karar verdik. Bizi biraz daha aydınlatır mısınız?” diye soruyordu. Başka bir okuyucum, “Yazıyı aldım, doğru eşime gittim. Bak İnal Bey ne diyor, artık televizyona takılmayacak, evde kara kara düşünmeyecek, beni dinleyeceksin, diye uyarıda bulundum” demiş. Kendince yazıyı öyle anlamış. Başka bir okuyucum ise “ Sizin sözünüzü dinleme kararı aldık. Artık birbirimizle konuşacağız ve birbirimizi dinleyeceğiz” diyordu.
İnsanlar genelde birbirlerini dinlediklerini zannederler. Fakat gerçek anlamda dinleme eylemini gerçekleştirebilen çok azdır. Çünkü insanlar her zaman söylenenden ziyade kendileri ile ilgilidirler. Öncelikle her söylenileni kendi süzgeçlerinden geçirerek dinler ve hafızalarına kaydederler. Ben 100–110 kişilik topluluklara ders veriyorum. Ders arasında bazen öyle sorular geliyor ki “ Acaba bunları ben mi söyledim?” diye tereddüde düşerim. 100 kişiye aynı şeyi anlatıp “Şimdi bu dinlediklerinizden bir özet yazınız” deseniz, herkes kendince neyi önemli bulduysa veya söylenenlerden hangisi kendi işine geldiyse özeti ona göre hazırlar.
Eğer iletişiminizi saygı içinde sürdürmek ve anlaşmaya varmak istiyorsanız mutlaka karşı tarafı dinlemeniz gerekir. Gerçek dinleme yalnızca kulakla olmaz. İyi dinleyebilmek için bedensel, zihinsel ve ruhsal yeteneklerinizi geliştirmelisiniz. Dinlemek; empatik bir ilişki kurmak ve karşı tarafın ruhunu kendi ruhunuzda ağırlamak demektir. Bu empatik bütünlüğe ulaşabilmek için karşı tarafın duygularını anlamaya çalışınız. Söylenenlere yalnızca kendi açınızdan değil objektif bir gözle, hatta karşı tarafın da gözüyle bakmayı deneyiniz. Anlamadığınız noktalar olursa, anlatan kişi sözünü bitirdikten sonra sorunuz. Anlaşılmayan, gizli veya kapalı yerler bırakmayınız. İlgilinizle anlatanı rahatlatır veya teşvik ederseniz; fikirlerini içtenlikle ortaya döker, çözüm kolaylaşır. Karşı taraf konuşurken boş gözlerle veya uyuklayarak ona bakmayınız. Başınızla onay işaretleri veriniz. “Evet” veya “Anladım” gibi sözcüklerle dinlediğinizi ifade ediniz. Bedeninizle ona yöneliniz. Dinlerken başka bir iş yapmayınız.
Telefonla anlaşmak zor bir iştir. Çünkü telefon çok nankör bir alettir. İnsanlar o aletle yalnızca konuşur ve dinlerler. Ben hiçbir önemli görüşmemi telefonla yapmak istemem. Telefonda karşı tarafın gözlerinin içini göremezsiniz, jestlerini, mimiklerini, yüzünün ne hallere girdiğini fark edemezsiniz. Görüşmeniz yalnızca sözlerde ve eksikli kalır. Geçen gün bir kafede yan masamda oturan genç anlayabildiğim kadarıyla kız arkadaşıyla tartışıyordu. Yarım saati aşan bir tartışma oldu. Sonra delikanlı öfkeyle telefonu kızın yüzüne kapattı. Kıpkırmızı bir yüzle kalkıp gitti. Delikanlı gittikten sonra düşündüm. Bu tartışma telefonda değil de masada olsaydı. Belki tatlı bir bakış, küçük bir gülümseyiş veya sıcak bir dokunuşla incitmeyen bir sonuca ulaşılabilirdi. Telefon, belki de hiç düzelmeyecek kadar kötü bir sona götürmüş olabilir onları.
Dostlarımıza ve karşılaştığınız insanlara verebileceğiniz en önemli armağan onları dinlemektir. Çünkü dinlemek sevginin ve saygının en gözle görülür ifadesidir.
YORUMLAR