Dur bir dakika ne oluyoruz” demeyin. Önemli bir sahne. İnsanların “Kader” diye çerçeveledikleri senaryo nasıl bir şey şahit olacaksınız. New York’tayız. Madison Street, 43. Uluslararası bir “tröstün gökdeleni”. Kat 34. Yönetimkurulu başkanının geniş, aydınlık ofisi, toplantımasası. Masa çevresine oturmuş 6 kişi. Yönetimkurulu başkanı İtalyan asıllı bir Amerikalı. 60’lı yaşlarını yaşayan, sert hatlı, sportmen, şık bir adam.


Belli ki Ivy League’de eğitim almış. Kullandığı lisan, seçtiği kelimeler. Görünür her detay, görünmez geçmişe atıfda bulunmakta. Hemen yanında sandalyesi, duruşu hiyerarşik bir tercihle yerleşmiş, orta yaşlı, güzel, sarışın bir kadın. Koyu gri bir tayyör giymiş. Elinde kurşun kalem ve bloknot. Masayı, mevcudu izlemekte. Belli ki fotografik bir hafızası var. Üst üste deklanşöre basıyor gibi. Ya diğerleri, kalan 4 kişi?Masanın diğer yanındalar. Saf tutmuş gibiler. Biri hakeza 60’lı yaşlarında. İtalyan, uzun boylu, yakışıklı, Akdeniz’in şıklığını taşıyannbir erkek. Önündeki dosyadannmasaya saçılmış kâğıtlar. Rakamlar! Gelelim iki yanındakilere. Sağına 15 yaşlarında bir genç çocuk oturmuş. Solunda ise iki çocuk daha var. Belli ki daha da küçükler.


Simalar, vücut dilleri, her şey şuna işaret etmekte. Baba ve üç oğlu. Genç çocuklar elleri dizlerinin üstündemerak ve suskun bir edep arasındalar. Baba ise gergin bir yay gibi. Kâhmasaya eğiliyor. Kâh arkaya yaslanıyor. Amerikalı yönetimkurulu başkanını dinlemede. Başkanın konuşması bitince kısa bir sessizlik oluyor. Sonra “gergin İtalyan yay” boşalıyor. Gözlerinden damlayan bir-iki yaşı, hıçkıra hıçkıra yükselen bir ağlama izliyor. Şaşkın bir umutsuzlukla babayı izleyen genç çocuklar da ağlamaya başlıyor. Başkanın sekreteri sandalyesini geri çekip kalemimasaya bırakıyor.


Sol eliyle dudaklarını örtüyor. Yönetimkurulu başkanına dönüyor. Başkan uzun bir soluklanmadan sonra, konuşmaya başlıyor. “Peki, tamam” diyor ve ekliyor. “Kabul ediyorum. Sizindir.” Masanın üzerindeki sıcak sarı ışığın yaladığı Akdenizli yüzlerdeki gözyaşları hızla sevinç elbiselerine bürünüyor. İtalyanlar el eleb tutuşuyor. Babanın yüzünemuzaffer bir iktidar pırıltısı oturuyor.


Nasıl? Kendinizi Hollywood filminin ortasında sandınız herhalde. Oysa bu hayatın ortası. 1877’de yola koyulan bir hanedan hikâyesindeki en önemli anlardan biri. Pietro Barilla’nın attığı zarın düşeş gelişinin hikâyesi.


Gelin şu inanılmaz ama ibret verici yaşama yakından bakalım. Pietro dedesi Pietro’nun kurduğu şirketi geliştirir. Bir dev haline sokar. Po Ovası içindeki katma değeri en yüksek zirai ürün imalatlarından birinin sahibi olur. Başarı ve öyküsü uluslararası tekellerin dikkatini celbeder. Beklenen olur. Artık Pietro cebi parayla dolu olarak İsviçre’de gün dolduran bir adamdır. Boş oturup faiz hesap etmek. Selfmade kendini yaratmış insanlar için tahammülü zor bir zanaattır. Pietro işsiz güçsüz 6 yılı zar zor eder. Uluslararası tekelin kapısını çalar. “Ailemin kurduğu, size sattığımişi tekrar bana satın” diye! “Tamamda, aynı fiyata olmaz” derler. “En az ikimislini ödemelisin!” Pietro bankaların kapısını çalar. Parasını, kredileri denk eder. New York’a gelir. Teklifini yapar. Uluslararası tekelin başkanıylamasaya oturur. Teklifini yapar. AdamPietro ve 3 oğlunu süzer. Ve yanıtını verir: “Hayır! Önerdiğiniz rakamyetersiz...


Mutluluğun anahtarı

Size başta naklettiğimiz an o andır. Pietro Barilla ve şehzadeleri susmuş, kalmışlardır. Ne zaman ki baba ve takiben çocuklar dayanamayıp ağlamaya başlarlar İtalyan asıllı başkan kanaatini değiştirir. “Peki tamamdır” diye...


Bugün artık Pietro yok. İşin başında 3 oğlu var. Yaklaşık 7 milyar Euro’luk bir işe sahipler. Daha da önemlisi koşmaya devam ediyorlar. Birleşik Devletler “makarna pazarı”nın yüzde 30’una sahipler. Bu pazarı onlara tırnaklarıyla kazıyan sadık adamları gülerek hatırlıyorlar. Ben New York’a gittiğimde genç bir adamdım. Amerikalılar spagettiyi 20 dakika pişirdikten sonra duvara atıp yapışıyor mu diye bakarlardı. Anladım. Onlara makarna satmanın yolu, mutfak ne demek öğretmekten geçiyordu... Bilenler biliyor. Amerikan piyasasında yüzde 30’la “pazar lideri” ne demek? Academia’nın başkanı “Bak sana bir kitap göstereceğim” diye elindeki yıpranmış cildi özenle önüme sürüyor. 1846’da yayınlanmış İtalyanca kitabı: “Mutluluğun Anahtarı”.


Sayfaları çevirmeye başlıyorum. Mahir bir desinatörün elinden çıkma çıplak kadın vücutları, detaylar. Eşinizi seçerken nelere dikkat gerekir. Anlıyorum. Mutluluğun anahtarı kadınlarda... Devam ediyor, evlilik hayatı. Çocuklar. Eviniz. Geldik 200’üncü sayfaya. Ya gerisi. Kitap 960 sayfa.


Bilin bakalım, ne anlatıyor? Haydi artık diyelim: Mutfak. Malzeme nasıl seçilir? Nasıl hazırlanır? Tam tamına 750 sayfa. “Mutluluğun anahtarı mideden” geçer misali. Hanedan mutluluğun sair unsurlarının geçici “makarnanın ise baki olduğunu anlar anlamaz kitabı vücuda geçirmiş. “Academia Barilla” diye bir mutfak okulu kurmuş. İtalyan mutfağını araştırıyor. 10 bin ciltlik bir kütüphaneleri var. Oditoryum, mutfaklar, otel. Tam bir eğitim kompleksi. Amatörler, profesyoneller herkes orada öğrenci. Turizm de cabası.


New York’tan gelen mutfak turları. İçerisi öğrenci kaynıyor. Ayrıca kitaplar. İtalyanca ve İngilizce. Sayısız tarif makarna başrolde. Todd English, ismi moda ve şöhretli Amerikalı aşçı da önsözü yazmış, gözkulak olmuş. Daha ne olsun? Barilla hanedanının başkenti Parma nasıl bir yer, haftaya.


Haber: Ali Esad Göksel

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.